Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son grup toplantısında değindiği, ancak yeterince gündem olmayan bir konuya değinmek istiyorum bugün.

        Öncelikle birçoğunuzun, “Bunu sorarsam bana da FETÖ’cü, vatan haini derler” endişesiyle sorgulamaya çekindiği banka, özel okul ve sendika gibi kriterlerden dolayı kişilerin terörist ilan edilmesinin doğru olup olmadığı yönündeki sorusu için teşekkür ediyorum. Hem bir gazeteci olarak kendi adıma bu teşekkür, hem de bu kriterler dolayısıyla işsiz güçsüz kalan binlerce insan adına!

        Bahçeli’nin bu sorusu, muhatabı olan insanlar tarafından cevaplanır ya da cevaplanmaz bilemiyorum ama ne olursa olsun bu sorulamayan soruyu yöneltmiş olmasını çok kıymetli buluyorum. Çünkü gerçekten de şu anda yüz binlerce insan, bir zamanlar bu devletin himayesinde olan okullarına gittiği, bankalarına para yatırdığı veya sendikalarına üye olduğu için işsiz güçsüz ve perişan bir halde.

        Elbette ben bu kriterler dolayısıyla işinden olanların tamamının FETÖ üyesi olmadığını filan savunmuyorum. Elbette onların okuluna giden, sendikasına üye olan veya bankasına para yatıran birileri de gerçekten bu alçak terör örgütüne göbekten bağlı, ama bu kriterlerden birini ya da ikisini taşıyor diye tüm insanlara suçlu muamelesi yapmak hakkaniyetli bir yaklaşım değildir.

        Keşke imkânım olsaydı da tarafıma iletilen mektupları tek tek sizlerle paylaşabilseydim. İnsanın içi büzülüyor okuyunca. Sırf vaktinde yasal olarak kabul gören sendikasına üye olduğu için öğretmenlikten atılan, çocuklarını FETÖ’nün okullarına gönderdi diye doktorluktan ihraç edilen ya da Bank Asya’ya para yatırdığı için polislikten olan binlerce insanın hikâyesi var önümde.

        Duyuyorum bazılarınızın, “Fazla duygusala bağlamışsın Sevilay! Bunların ağlamalarına, sızlamalarına aldanıp da sakın kalbini yumuşatma” dediğini, ama lütfen demeyin. Çünkü bunun duygusallıkla filan alakası yok! Bu tamamen gerçeklikle, hak ve hukukla alakalı. Yani adaletle! Ben bu kriterler konusunda çok adil bir yaklaşım olduğuna inanmıyorum artık. Eğer mesele Bank Asya’da hesabı olanın defterini dürme meselesiyse herkesinki dürülsün o halde. Ya da amaç FETÖ’nün okullarında okuyanlara hesap sormaksa o zaman o okullara giden herkesten hesap sorulsun! Kimse kusura bakmasın ama ben değil on binlerce insanın, bir kişinin bile haksızlığa uğramasını istemem ve uğradığına inandığımda da buna asla göz yummam! Çünkü ben de tıpkı, “Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir” diyen Montesquieu gibi düşünüyorum.

        “Bir kişiye haksızlık tüm toplum yapılmış haksızlık sayılmalıdır!” diyorum...

        **********

        FETÖ’cü olmanın kriterleri

        BANK Asya’da hesap sahibi olmanın, sendika üyeliğinin ve okullarında eğitim görülmesinin FETÖ üyesi kriterlerinden sayılamayacağını söyleyen Bahçeli’ye göre asıl kriterler neler peki?

        *ByLock veya benzeri bir programı indirerek kullanmış ve böylesi bir haberleşmeye gereklilik duymuş olmak.

        * Pennsylvania’lı kardinale ruhen, aklen, vicdanen iltica etmek. FETÖ köleliğine tamam demek.

        * Terör örgütünün emellerine açıktan katkı verip bunu süreklilik içinde yaparak hıyaneti diri tutmak.

        * Kanlı hedeflere kilitlenmek.

        * Dini kisveye bürünüp belli bir program dahilinde devleti ele geçirme hesaplarının merkezinde, vatanı parçalama planlarının içinde şuurlu yer almak.

        *Terör örgütüne aidiyeti benimseyip kabullenmek.

        **********

        Sakıp Sabancı Ağa’ma minnetle...

        GEÇEN salı günü, yani 10 Nisan’da Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı Sakıp Sabancı’nın vefatının 14’üncü yıldönümü idi. Merhum işadamının vasiyeti üzerine her yıl düzenlenen “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri” törenine ben de davetliydim. Sabancı Ailesi ile Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Sabancı Center’da gerçekleşen organizasyona birbirinden kıymetli insanlar davet edilmişti. Davet edilen herkesin gönlünde mutlaka Sakıp Sabancı’nın ayrı bir yeri, önemi vardır, ama benim hayatımda onun anlamı çok daha başkadır. Zira eğitim hayatımın büyük bir bölümünü onun kurucusu olduğu devlet okulunda aldım.

        O zamanlar, yani bizim ortaokul ve lise yıllarımızın olduğu yıllarda çok fazla özel okul, kolej gibi imkânlar yoktu. Sınavla girilen Anadolu liseleri, fen liseleri vardı, bir de yabancı liseler. İmkânlar elverişli olmadığı için insanlar çoğunlukla eve en yakın okula gitmek mecburiyetinde olurdu. Bizim de evimize en yakın okul İnsa Lisesi idi. Sakıp Ağa’nın İNSA Fabrikası’nı kurarken devlete bağışladığı okul.

        Şimdilerde ne halde bilmiyorum ama o yıllarda çok kaliteli bir eğitime sahipti ve birçok Anadolu lisesinden daha başarılıydı. Lisemizin başarısının ünü öyle yaygındı ki Bakırköy, Yeşilköy, Bahçelievler’de oturan aileler bile bizim liseye çocuklarını göndermek için uğraşırlardı. Allah gani gani rahmet eylesin Sakıp Ağa bizzat ilgilenirdi okulun her bir şeyiyle. Binayı yapıp Milli Eğitim’e bağışlamıştı, ama hiçbir zaman arkasını dönüp gitmemişti.

        Ne zaman Avcılar’daki fabrikasını ziyarete gelse muhakkak bizim okula da bir uğrar, şöyle hızlıca bir gezinirdi. Bir ara okul küçük gelmeye başlayınca ek bina yaptırmak mecburiyeti doğmuştu. O ek binanın açılışında da gelmişti rahmetli. Popstar gibiydi. Birbirimizi ezmiştik elini öpebilmek, ona dokunabilmek için. O da hiç yorulmadan, sıkılmadan tek tek sarılıp öpmüştü bizleri.

        Velhasıl, Sabancı Center’da yapılan törene gelen herkes çok duygulandı onu anarken, ama ben başka bir duygulandım. Bugün her biri bambaşka yerlerde olan arkadaşlarım adına da teşekkür ettim içimden hep. Daha farklı, minnetle, içtenlikle andım onu. Ve onun vasiyeti gereği yapılan o ödül törenini izlerken hep rahmet okudum içimden...

        Diğer Yazılar