Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ben bir işçi çocuğuyum… Rahmetli babam Malatya Sümerbank çalışanıydı. Çok da etkili bir sendikacıydı. Dolayısıyla çocukluğum işçi-işveren arasındaki ilişkiler, işçilerin hakları, sendikal faaliyetlerinin neler olduğunu duyarak, izleyerek geçti.

        Yani hangi alana meyledeceği küçüklüğünden belli olan çocuklardanım ben de.

        Akranlarım evde bebekleriyle evcilik, sokaklarda saklambaç oynarken ben babamla beraber grevlerde boy gösterirdim.

        Tabii o yıllar çok debdebeli yıllardı… Yoksulluğun, sefaletin kol gezdiği o yılların yükünü de en fazla taşıyan işçi kesimiydi.

        Bulamadım dün. Bulsaydım, daha 5 yaşındayken bendeniz… Üzerinde “Grev Gözcüsü” yazan bir formayla babam ve arkadaşlarının fabrika önündeki nöbetlerine eşlik ettiğim o anların fotoğraflarını sizlerle paylaşacaktım.

        Şunu söylemek istiyorum...

        O günler hala hafızamda olduğu gibi yerini korur.

        Unutmadım hiç, unutmam da mümkün değil.

        Zira evine ekmek götürmek için çalıştığı fabrikanın kapısının önünde, eylem yaptığından dolayı müdürlerin talimatı ile polisler tarafından horlanan, tartaklanan ve zaman zaman da şiddete maruz bırakılan babam ve arkadaşlarının yaşadıklarına şahitliğim beni çok sarsmıştı.

        Dolayısıyla farklı bakıyorum ben 3. Havalimanı’nda işçilerinin kötü çalışma koşullarını gerekçe göstererek başlattıkları eylemlere.

        Bazıları için “sudan” gibi görünebilir o işçilerin itiraz ettikleri konular ama durum benim için öyle değil.

        Çünkü o “sudan” denilerek basite indirgenen sebeplerin benzerleri yüzünden babam ve arkadaşlarının da fabrika yönetimiyle zaman zaman ters düştükleri olmuştu.

        Mesela işçiye verilen yemeklerin içinden hamam böceği dahil, binbir türlü şey çıkması... Yüzlerce çalışanın kullandığı tuvalet gibi hijyenik olması gereken alanların pislik içinde olması sebebiyle, sendika temsilcisi olan babamın ve iki arkadaşının koşulların düzeltilmesi için fabrika yöneticilerine kaç kez gidip durumu izah ettiklerini ancak karşılık bulamayınca da elmahkum eyleme başvurmalarını bugün gibi hatırlıyorum.

        O nedenle anlıyorum ben 3. Havalimanı’nda çalışan işçilerinin psikolojisini ve kimse kusura bakmasın haklı da buluyorum.

        Deniliyor ki; ”İşçilerin aklı başına havalimanının açılışına 40 gün kala mı geldi? Madem kötüydü çalışma koşulları neden bugüne kadar sustular?”

        Susmamışlar... Gerek işçilerle yapılan röportajlardan gerekse sendika tarafından yapılan açıklamalardan anlaşılana göre şirket yöneticilerine bu sorunlar defalarca iletilmiş.

        Ama buna karşılık verilmemiş...

        Kaldı ki, havalimanı 29 Ekim’de açılacak inşallah ama inşaatın tamamı 2028’de bitecek.

        Yani neredeyse 10 yıl daha o işçiler o inşaatta çalışmaya devam edecek…

        Diyeceğim şu ki; Keşke bu iş eyleme dökülmeden önce çözüme kavuşturulsaydı.

        Keşke o işçi kardeşlerimizin yağmur altında uzun süre servis beklemek zorunda kalmalarının önüne isyana gerek kalmadan son verilmiş olsaydı. Ya da işçilerin çok kötü diye yakındıkları şantiyedeki yemek ve barınma imkanları onları mutlu edecek şekilde iyileştirilmiş olsaydı.

        Keşke, bu işlerin kötü, art niyetli birileri tarafından bahane edilip, üzerinden sinsice siyaset yapabilecekleri hesaplanıp işlerin bu raddeye gelmesine izin verilmeseydi.

        Keşke…

        ***

        Erken kalkan yol alır…

        Umarım doğrudur, CHP İstanbul İl Başkanlığı, 15-16 Eylül tarihlerinde Sarıyer Belediyesi Kilyos Sosyal Tesisleri’nde yerel seçim hazırlıklarının ele alınacağı bir çalıştay gerçekleştirecekmiş ve akabinde de Büyükşehir başta olmak üzere 39 ilçenin belediye başkan adaylarının kimler olacağı açıklanmış.

        En geç Kasım ayında bunun yapılması planlanıyormuş.

        Vallahi yalan yok şoka girdim bu haberi okuyunca. Çünkü bu işlerde CHP hep geriden gelir.

        Hep en geç kalandır.

        Ondan dolayı da seçimlere diğer partilerden daha şansız başlar ve sonu da buna bağlı olarak mağlubiyetle biter.

        Bakalım bu kez ne olacak?

        “Erken kalkan yol alır” mantığının doğruluğundan hareket edip yerel seçimlere 5 ay kala adayların kimler olduğunu açıklayıp seçim kampanyalarına avantajla başlayabilecekler mi?

        Bekleyip, göreceğiz…

        Diğer Yazılar