Antalya out, Malatya in!
Birkaç gündür doğduğum şehirdeyim.
Yani “kayısı” denilince akla gelen Malatya’da…
Hemşehrileri olmam sebebiyle gerek belediyelerinden gerekse Valiliğinden sık sık davet alırım.
Ancak tüm davetlere icabet etmek mümkün olamıyor. Film Festivali organizasyonları da bunlardan biridir. Hemen her yıl çağrılırım festival için ama nedense bir türlü kısmet olamamıştır.
Bu yıl oldu.
Aslında yine olamazdı da... Ben olması için tüm şartlarımı zorladım. Çünkü bu yıl Şener Şen, Nuri Bilge Ceylan, Cem Yılmaz, Perran Kutman, Osman Sınav, Şerif Sezer gibi sinemaya emek vermiş birbirinden değerli, çok sevdiğim, hayranı olduğum isimlerin geleceğini öğrendim.
Sakın yanlış anlaşılmasın. Asla önceki yıllarda yapılan organizasyonları küçümsemek için söylemiyorum bunu ama gerçekten Malatya, bu yıl sekizincisini yaptığı Film Festivali’yle ortalığın tozunu attırdı.
Müthiş bir işe imza atıldı.
Hani eskiden Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin yarattığı coşku, heyecan vardı ya!
İşte o ruh bu kez Malatya’da yakalandı.
Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel başta olmak üzere Antalyalılar alınmasınlar bana ama gerçek şu ki; eğer böyle, bu anlayış ve bu gayret devam ederse… Malatya Film Festivali, Antalya’nın Altın Portakal’ını filan gölgede bırakır.
Zaten ulusal kategori kaldırıldığı için Antalya’da… Kıyaslamak da çok doğru olmaz. Çünkü Malatya Film Festivali’nde yabancı filmler de yarışıyor ama özünde Türk Sineması’nı değerleme var.
Hülasa… Doğunun batısı, batının doğusu bu güzeller güzeli memleketimde sanat ve sinema için yapılan bu buluşmadan, bu buluşmaya tanıklıktan dolayı acayip mutlu oldum.
Gerçekten göğsüm kabardı bu birbirinden değerli isimlerin Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği organizasyona iştirak etmelerinden.
Sağ olsunlar, var olsunlar…
Memleketimizin tanıtımında, adının duyurulmasına, konuşulmasına sundukları katkı dolayısıyla tüm hemşehrilerim adına adını anamadığım sinema dünyasındaki isimler dahil herkese teşekkür ediyor ve Malatyalılar olarak kendilerine minnettar olduğumuzu belirtmek istiyorum…
BOŞUNA ŞENER ŞEN OLUNMUYORMUŞ!
Bilirsiniz…
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada büyük üne sahip olan bazı isimler halk arasına karıştığında beyaz perdeden ya da sahneden yansıyandan farklı tavır ve davranışlar sergilerler.
Hatta bu farklılık nedeniyle de kendine hayran olanları şaşırtır ve hayal kırıklığına uğratırlar.
İsim vermek istemiyorum ama mesleğim gereği kamuoyuna mal olmuş bu tip insanlarla sık sık karşılaştığım için ben de çok gördüm böyle tipler.
Sahnede söylediği şarkılarla, yaptığı sohbetle ya da oynadığı bir filmde, dizide izleyenlerini mest eden ancak oranın dışına çıktığında sevimsiz, gudubet, tabir-i caizse tam bir oduna dönüşen çok insan tanıdım.
Dedim ya; kim bunlar, vermeyeceğim isimlerini zira amacım onları yermek falan değil. Amacım öyle olmayanların hakkını teslim etmek.
Kesinlikle ihtiyacı yok böyle bir şeye ama samimiyetle söylüyorum Şener Şen bu övgüyü hak edenlerin başında geliyor.
Hemen hemen tüm filmlerini izlemişimdir Şen’in. Hababam Sınıfı’nda sergilediği performansla bendenizi daha 7 yaşında filan iken nasıl kahkahalara boğduğu hâlâ hatırımdadır.
Müthiş bir hayranlığım vardı ve karşılaşamamıştık, yan yana gelecek bir ortamda olamamıştık.
Malatya Film Festivali dolayısıyla bu ortam sonunda geçtiğimiz Cuma oldu. Atatürk Havalimanı’nda üstelik de sabahın ilk ışıklarında...
06.15 uçağında...
Beraber seyahat ettik Şener Şen ve Cem Yılmaz’la…
Çok mutlu oldum tabii bir Malatyalı olarak onlarla beraber memlekete seyahatten ama mutluluğum uçağa geçip de Şener Şen’le yan yana oturduğumu görünce ve havadan sudan, oradan buradan, hayattan, dünya hallerinden sohbet etmeye başlayınca iki kat arttı.
Ben Şener Şen’in mütevazı, olgun olduğunu tahmin ediyordum hep ama tıpkı perdedeki samimi, içten, esprili ve de sevecen de olabileceğine ihtimal vermiyordum.
Şaşırdım o yüzden.
Bu şaşkınlığım uçak havalandıktan sonra bir kadın yolcunun garip bir girişimi ile yaşanan olaya verdiği tepki neticesinde ise şoka dönüştü.
Ancak sit-com bir dizide yaşanabilecek komik ve de tuhaf bu olayın detaylarına girmeyeceğim zira uzun ve saçma sapan gereksiz bir olaydı.
Sadece şu gözlemimi aktaracağım. O da başka isimlere özellikle yeni nesil oyunculara örnek olması için yapıyorum bunu…
Şener Şen’in yerinde başka biri olsa idi ne yapardı bilmiyorum. Ama o gereksizlik, o saçmalık karşısında bile öyle olgun, mütevazı, adam ve öyle babacan bir tavır sergiledi ki büyük sanatçı; sadece beni değil, kabin memurları dahil, o olaya tanık olan tüm yolcuları kendisine bir kez daha hayran bıraktı.
Ve hepimize şunu dedirtti; “Ehhh… Demek ki; bir Şener Şen boşuna olunmuyormuş!”
GENÇLER NEDEN BAYILIYOR BU ADAMA?
Cem Yılmaz… Yüzünden gülücük eksik olmayan güzel adam.
Malatya Film Festivali’ne geliş nedeni Şener Şen’e verilecek onur ödülünü onun takdim etmesinin istenmesi.
Normalde Cem Yılmaz bu tür organizasyonlara pek katılım göstermiyor.
Ben de zaten tarafıma davet geldiğinde ve onun adını gördüğümde çok şaşırmış ve açıkçası pek de geleceğine ihtimal vermemiştim.
Ancak geldi.
Evet. Ustası Şener Şen’in yanında olmak için geldi ama bu arada geldiğinde de Malatyalılarla beraber olmayı ihmal etmedi.
En ufacık bir maddi karşılığı olmadan önce bir büyük AVM’de halkla söyleşi yaptı, sonra festival ödül törenine geldi ve televizyonda canlı yayınlanan o gecenin açılışını bizzat yaptı.
Cem Yılmaz’la daha önceleri e-posta üzerinden program için, gazetedeki röportajlarım için davetlerim olmuş ve yazışmıştık. Her defasında sıcak, samimi, kibar bir üslupla cevap vermiş ve nedense reddedilmeme rağmen ona sempatimde en ufacık bir azalma olmamıştı.
Dolayısıyla Malatya seyahati, Cem Yılmaz’la da ilk kez karşılaşmamıza vesile oldu.
Esasa gelirsek…
O da çok değer verdiğim, hayran olduğum bir isimdir elbette ama ben Şener Şen, Kemal Sunal ve Adile Naşit gibi isimleri izleyerek büyüdüğüm için onlarla aramdaki duygusal bağ Cem Yılmaz’la yok.
Ancak benim Şener Şen’le olan derin bağımın aynısı oğlumla Cem Yılmaz’ın arasında var.
Fanatiği desem bile tam olarak ona hayranlığını anlatmam mümkün değil.
Cem Yılmaz’a hayran değil benim oğlan… Tabir-i caizse ölüyor onun için.
Abartmıyorum… Tüm filmlerini, filmlerinde, şovlarında kullandığı replikleri filan ezbere biliyor.
Ve bu çok küçük yaşlardan beridir böyle.
Dersler nedeniyle bunalıma girdiğinde, bir şeylere canı sıkıldığında onu rahatlatan, mutlu eden tek şey var. O da Cem Yılmaz!
Tabii bu sadece benim oğlum için geçerli bir durum değil.
Tüm akranları da aynı sadakatle bağlı Cem Yılmaz’a.
Bunu ona da dedim uçakta konuşurken.
Hatta oğlanın Fransa’da hukuk okuduğunu, derslerden çok bunaldığında yaptığı tek şeyin internetten onun eski şovlarını, filmlerini bulup izleyip rahatladığını söyledim de.
“Biliyorum. Evet… Gençler arasında böyle bir şey var. İyi geliyorum onlara çok doğru!” dedi.
Sonradan düşündüm… Türkiye’de Cem Yılmaz gibi yeni nesli eğlendiren, güldüren başka bir sürü isim var.
Mesela Ata Demirer, Şahan Gökbakar filan bunlardan.
Ama hiçbirinin etkisi Cem Yılmaz gibi değil.
Benim oğlum da bu iki isme bayılıyor. Hatta Şahan’ın Recep İvedik filmlerini hiç kaçırmıyor ama Cem Yılmaz’a ayrı, apayrı bir ilgisi var.
“Meditasyon yapıyorum ben onunla anne!” diyor.
Neden acaba?
Niye böyle bir fark var Cem’le ilgili gençlerde?
Siz de var mı bilemem ama ben bulamadım bu sorunun yanıtını bir türlü.