Dünyayı bu insanlar güzelleştirecek!
Dün Yeni Zelenda’da, dünya tarihine altın harflerle yazılacak acayip güzel bir olay yaşandı…
Kadın Başbakan Jacinda Ardern, ülkesinde 50 kişinin hayatını kaybettiği, iki camiye yönelik terör saldırısının ardından parlamentosunda yaptığı ilk konuşmada tüm dünyaya adeta insanlık dersi verdi.
Sözlerine; "Selamünaleyküm" diyerek başlayan Ardern, toplantıdakilerden konuşmalarını yaparken 50 kişinin katili olan o caninin adını anmamalarını rica etti…
Ve bunun sebebini de “Çünkü o bir terörist. Bir suçlu! Ve bu terör eylemiyle birçok şeyin peşindeydi, bunlardan bir tanesi de kötü şöhretti. Bu yüzden onun adını zikrettiğimi asla duymayacaksınız!" ifadeleriyle açıkladı…
İçten ve samimi, yüreklere dokunan o şefkatli konuşması ile tüm dünyaya; “Terörün dini yoktur! Terör nereden gelirse gelsin vahşettir!” mesajını veren Başbakan Ardern bir anda dünyanın gündemine oturdu ve tüm dünya halklarının gönüllerinde taht kurdu.
Bilmiyorum sonrasında takip edebildiniz mi Yeni Zelenda’dan yükselen bu insani dokunuşun dünyada nasıl yankı bulduğunu…
İnanılmazdı gerçekten… Sosyal medyada, özellikle Twitter’da Ardern’in o konuşma anlarının videosunun altına yapılan yorumların hepsi birbirinden anlamlı ve etkileyiciydi.
Güney Afrika’dan tutun da Kanada’ya… Norveç’ten Brezilya’ya herkes alkışlıyordu bu tavrından dolayı Jacinda Ardern’i ve hemen herkes tüm siyasetçilerin onun bu vakur ve anlamlı duruşunu ders almasını temenni ediyordu.
Ben de aynı şeyi temenni ediyorum…
Yeni Zelanda’nın kadın Başbakanı dünyanın baş belası olan terörün bir dine iliştirmenin yanlış olduğunu anlatan tavrıyla tüm politikacıların örnek alacağı bir duruş sergiledi tamam… Ancak bir şey daha yaptı Başbakan Ardern… Mevcut siyasetlerin ve bunun öncüsü olan politikacıların yüzünden gelecekten umudunu kesmiş biz yığınların yeniden umutla dolmasına vesile oldu ve hepimize; “Dünya adalet üstüne dönecekse eğer… İşte bu insanlar sayesinde dönecek!” dedirtti…
Sağolsun… Varolsun…
***
Binali Yıldırım’ın at merakı olduğunu biliyor muydunuz?
Dün akşam çok özel ve keyifli dostane bir buluşmaya şahitlik ettim…
Aralarında seçkin İstanbullu iş insanlarının ve akademisyenlerin bulunduğu bu buluşmanın onur konuğu AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım idi…
Davette benim dışımda gazeteci İsmail Küçükkaya ile Murat Yetkin de vardı…
Ancak özel, dostane bir buluşma çerçevesi çizildiği her şeyi yazamayacağım… Sadece yazmak için izin alabildiklerimi paylaşacağım sizlerle…
Keşke izin verilseydi de moderatörlüğünü Kezban Hatemi’nin yaptığı yemek sonrası o soru/cevap kısmının tamamını videoya çekebilseydim. Çünkü gerçekten çok enteresan ve hoştu.
Konukların gazeteci edasında sorularını yöneltmeleri ve Yıldırım’ın da bir açık oturumdaymış gibi o sorulara açıklıkla ve net bir biçimde yanıtlar vermesi kayda değerdi çünkü.
Mesela en dikkat çeken isimlerden biri Semahat Arsel oldu benim için.
Semahat Hanım profesyonel bir muhabir gibi hazırlıklı gelmişti buluşmaya. Önünde bir defter vardı ve sürekli o deftere konuşulanları not ediyordu.
Sorusu ve soru sorma biçimi de çok iyiydi.
“Malumunuz İstanbul çok göç alan bir şehir. Bu göçü önleme konusunda bir projeniz var mı? Varsa nedir?” derken sanki deneyimli bir meslektaşımız vardı karşımızda.
Ali Sabancı ile Yıldırım arasında ki esprili diyaloglar da epeyce gülüşmelere neden oldu.
Bu arada Türkiye Jokey Kulübü (TJK) Başkanı Yasin Ekinci’nin sorusu sayesinde öğrendik ki meğer Binali Bey’in de en büyük keyfi ata binmekmiş.
Hatta bunun için memlekette iki çok güzel atı varmış ve onlarla buluşmak için de özel çaba sarfediyormuş.
“Boş vakit bulduğum anda köyüme gidip, ata binmek en büyük keyfimdir” diyor. Ve atlarla kurulan iletişimin insan psikolojisine çok iyi geldiğini ifade ediyor.
Ve bundan dolayı da şu sözü veriyor; “At sporları milli sporumuz… Belediye Başkanı olduğumda bu sporumuzun gelişmesi ve yaygınlaşması için elimden geleni yapacağım”
***
Zırvalık ama müsamaha gösterilemez!
Adını anmayacağım… Zira bir televizyon programında bu ülkenin ana muhalefet liderinin asılmasını bekleyen bir toplum olduğunu söyleyerek şöhret olmak, gündem olmak isteyen bir şuursuzun ekmeğine yağ sürmek istemiyorum…
Ancak şunu söylemem lazım…
Toplumda böyle bir istek ya da beklenti yok o kesin! Bu vatandaşın söylediği tam bir zırvalık, saçmalık o da kesin!
Ancak zırvalık da olsa sessiz kalmamak, kulak tıkamamak düşüncesindeyim.
Birinin ama lafını dinledikleri, kale aldıkları birinin ya da birilerinin bunlara artık “DUR” demesi lazım…
Çünkü Allah muhafaza bugün; “Yahu zırvalıyor!” deyip görmezden gelinen bu şuursuzlar yarın “Nasıl olsa kimsenin bir şey dediği yok” deyip bu zırvalığını devam ettirmeye, ileriye taşımaya kalkışabilir…
Aman diyorum! Aman…