Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Elbette ki CHP’nin İstanbul'daki zaferinde Ekrem İmamoğlu faktörü çok önemlidir.

        Mutlaka hem iktidarın tüm olanakları arkasında olan hem de kamuoyunun yakından bildiği köklü ve güçlü bir isim olan Binali Yıldırım’a 806 bin fark atılmış olmasında onun bireysel duruşu, izlediği politika çok ama çok kritik rol oynamıştır.

        Ancak ben bu zaferin tek sahibinin Ekrem İmamoğlu olduğuna inanmıyorum.

        Kesinlikle muhalefetin yıllar sonra elde ettiği bu kazanımının arkasında dev bir orkestra var.

        Enstrümanlarını hem heyecanla hem de büyük bir ustalıkla çalan bir müzisyenler ordusu var…

        Ve evet… Kader hem kendisi hem partisi hem İstanbul için başka bir şey ördü ve İmamoğlu bu müzisyenlerin arasında farklı bir performans sergileyerek sadece ülkenin değil, dünyanın tanıdığı bir yıldıza dönüştü.

        Ama ben yine de bu zaferin esas sahibinin o dev orkestranın şefi konumundaki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu söylemek istiyorum.

        Öncelikle siyasi kariyerine adım attığı günden beri anbean takip ettiğim ve çoğu zamanda da politikalarını beğenmediğimden oldukça sert eleştirilerde bulunduğum CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu tebrik ediyorum.

        Yalan yok! 31 Mart öncesi başlayan politikaları ve çizdiği yol haritası ile hepimizi şaşırttı.

        Özellikle de İstanbul, Ankara, Adana, Antalya, Mersin gibi dev metropollerde gösterdiği adaylar ile resmen nokta atışı yaptı Sayın Kılıçdaroğlu.

        Ha şunu söyleyeyim bu arada…

        Adayların büyük payı, katkısı var bu başarıda ama en büyük etkenin “zamanın ruhu” olduğunun da altını çizmeliyim.

        Mutlaka Millet İttifakı ortaklarının ve onların adaylarının izledikleri politika, yol ve yöntem kamuoyunda etkili oldu ama Cumhur İttifakı o kadar kötü ve yanlış politika izledi ki…

        Muhalefetin başarılı olmaması işten bile değildi.

        Dolayısıyla bana göre Kılıçdaroğlu mevcut adayları göstermemiş olsaydı da…

        Farklı isimler ile kamuoyunun önüne çıkmış olsaydı da…

        Kanımca yine kazanırdı Millet İttifakı/CHP batıdaki şehirleri ama gerçek şu ki; “Bu nokta atışı isimlerle sonuç muazzam oldu!”

        Özellikle İstanbul…

        Dört dörtlük bir iş yaptı Kemal Bey.

        Hatırlayın lütfen, Ekrem İmamoğlu’nun ismi ilk açıklandığındaki reaksiyonları…

        Herkes birbirine; “Nerden çıktı bu isim?” diyordu…

        İstanbul adayı olarak ısrarla Muharrem İnce’yi aday olarak görmek isteyen CHP'de bir kısım ayağa zıplamıştı; “Kim bu İmamoğlu?” diyerek.

        Bu bir yana, Kılıçdaroğlu’nun; “Adayımız sen olacaksın Ekrem Bey!” dediğinde İmamoğlu’nun bile bu teklife ilkin ret verdiğini, kesinlikle istemediğini ancak Kemal Bey’in ısrarcı olması üzerine elmahkum kabul ettiğini de biliyoruz.

        İstanbul'daki 23 Haziran sonuçları herkesi şoka sokan bir oranla sonlandığı için CHP’nin Ankara, Antalya, Adana, Mersin ve İzmir gibi dev metropollerde 31 Mart’ta elde ettiği başarılar konuşulmaz oldu ama hatırlatırım…

        Hemen hepsinde açık ara farkla alındı başkanlıklar.

        Özetle…

        Ben başta İstanbul olmak üzere bu başarının arkasında özellikle Kılıçdaroğlu’nun aday belirlemedeki vizyonel yaklaşımının olduğunu düşünüyorum.

        Umarım devam eder Kemal Bey bu bakış açısı ve strateji ile …

        Gerçi son günlerde siyaseti artık bir akil adam olarak devam ettirmek istediği için ilk olağan kurultayda genel başkanlığı kendi isteği ile bırakacağını duyuyorum ama…

        Olsun…

        Bıraksa da bırakmasa da…

        Zannımca bir yola girdi CHP…

        Her ne olursa olsun… Kim ya da kimler partinin başında oturursa otursun…

        Başlatılan bu yolda sendelemeden, dikkatli ve hakikatli devam ederse eğer…

        CHP’yi iyi bir geleceğin beklediğinden eminim…

        REKLAM

        ***

        Meral Akşener oldu artık!

        Cumhur İttifakı’nı destekleyen medyadan bazıları eleştirmek mahiyetinde özellikle 23 Haziran’a giden süreçte ısrarla, “Kılıçdaroğlu geri planda duruyor!” diye sorguluyordu.

        Ben bunun bir strateji olduğunu öğrendim dün bir haber kaynağımdan.

        Meğer Kılıçdaroğlu ve Akşener kurmayları ile birlikte almışlar bu kararı.

        “Meral Hanım sahada olacak… Kemal Bey merkezde… “

        O nedenle Akşener sık sık meydanlarda boy gösterirken Kılıçdaroğlu sadece bir iki TV programına çıkmakla yetindi.

        Bence çok doğru bir strateji oldu.

        Gerçekten de gencecik bir parti genel başkanı olarak Meral Akşener sahaya inerek, milliyetçi, ülkücü seçmeni etkileme konusunda hem 31 Mart’ta hem de 23 Haziran'da çok iyi bir performans gösterdi.

        Özellikle son hafta yaptığı çıkışlar…

        Biliyorsunuz… Öcalan’ın mektubunun Anadolu Ajansı tarafından kamuoyuna duyurulması ve iktidara yakın medyanın bu mektup üzerinden Kürtleri sandığı boykota çağırmalarını muhalif kanatta dillendiren sadece Akşener ve İYİ Parti tarafı oldu.

        CHP kanadı, zaten kendilerine oy vermeyi kafaya koymuş HDP seçmenini, Kürtleri ürkütmemek için Öcalan ve mektubu ile alakalı konularda konuşmamaya imtina ederken, Akşener ve partisi ise MHP Lideri Bahçeli’ye oradan yüklenerek ülkücü, milliyetçi camianın dikkatini çekti.

        Özellikle de; “Biz Bahçeli’nin mitili İstanbul’a attığını sanmıştık meğerse İmralı’ya atmış!” söylemi çok karşılık buldu.

        Nerden biliyorum bunu…

        Çok yakın tanıdığım bir iki ülkücü arkadaşımdan.

        O son haftaya girdiğimizde…

        Öcalan mektubu olayı gündeme gelene kadar yani…

        Her şeye rağmen Bahçeli’nin yanında olacağını söyleyen ülkücüler Binali Yıldırım’a oy vermedi.

        Hatta bunlardan biri önümüzdeki dönem MHP İstanbul İl Teşkilatı’nda üst düzey bir görev almak istiyordu.

        Duydum ki kızgınlıktan, öfkeden oy vermeye gitmemiş sandığa.

        Yani sözün özü…

        Akşener’in özellikle 23 Haziran İstanbul seçiminde kazanılan başarıda payı çok büyük.

        Bilmiyorum bundan sonra kendisinin ve partisinin rotası nasıl olur ama bence oldu artık Meral Hanım!

        Bayağı pişti…

        REKLAM

        ***

        Şu "Eşek gibi anırma" meselesi…

        Aslında yazmayacaktım. Taşımayacaktım bu konuyu köşeme ama iş öyle uzadı ve zıvanadan çıktı ki buna mecbur kaldım artık.

        Günlerdir tüm sosyal medya hesaplarım üzerinden ve gazetedeki e posta adresimden…

        “Ekrem İmamoğlu, CHP yüzde 24’ü geçsin eşek gibi anıracağım demişsin! Yüzde 54 oldu, hadi anır Sevilay!” diyerek ağıza alınmayacak hakaret ve küfürlerle şahsıma saldırıyorlar.

        Dedim ya yazmayacaktım bu konuyu çünkü saçma sapan yalan dolan bir sarmalın içine dahil olmak istemedim.

        Ancak önceki gün baktım ki bana; “Anır artık! Nerde anıracaksın!” diyenler mobil telefonum üzerinden de yapmaya başladılar bu ahlaksız saldırıyı.

        Düşünün… Gecenin bir vakti adını sanını bilmediğim… Tanımadığım bir vatandaş… Nereden bulduysa telefonumu… Whatsapp üzerinden; “Ne zaman anıracaksın Sevilay?” diye yazıyor.

        Profil resminden anlaşıldığı kadarıyla yaşı başı epeyce olan bu abimiz büyük bir ihtimalle CHP’li.

        Ve telefonumu da büyük bir ihtimalle tanıdık bir CHP’liden almış.

        “Kimsin sen, nerden aldın telefonumu? Seni mahkemeye vereceğim" diyorum…

        Cevap; “Mahkemede mi anıracaksın!”

        Hülasa…

        Kötü niyetli olduklarından şüphe duymadığım bu salaklığı sosyal medya üzerinden dolaşıma sokan ve maalesef bu salaklığın arkasına takılıp şahsıma abuk sabuk hakaret ve küfürlerle saldıran CHP’nin trollerine cevap veriyorum!

        Anırmayacağım kardeşimmm…

        Tamam mı?

        Çünkü benim 23 Haziran’dan önce de, 31 Mart’tan önce de, hatta 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce de… Hatta ondan önceki 7 Haziran'dan önce de… Ondan önceki seçimlerde de böyle bir lafım yok!

        2011 yılındaki genel seçim öncesi bir TV programında sırf gırgır olsun diye; “CHP yüzde 24'ü geçsin hayvan taklidi yapacağım!” diye bir laf etmiştim.

        Seçim tahminleri yapıyorduk…

        Kim hatırlamıyorum… İçimizden biri; “ CHP yüzde 30’u geçer” demişti.

        Bunun üzerine konuşmaya başladık ve ben de “Yüzde 24 ü geçsin hayvan taklidi yapacağım!” demiştim.

        Geçti mi peki?

        Geçti!

        Yüzde 25 oldu.

        Yaptım mı hayvan taklidi, söz verdiğim gibi…

        Yaptım.

        Evet!

        Hem de canlı yayında.

        Ancak oran benim söylediğimden o kadar az bir farktı ki.

        “Bu oran karşısında ancak miyavlanır…” deyip miyavladım üç beş kez.

        Beni miyavlarken görmek isteyenler girip arşive bulabilirler o kaydı ama yetti artık!

        Ayıptır bu yaptığınız.

        Yeter!

        Diğer Yazılar