Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tesadüf mü tevafuk mu bilmiyorum ama…

        Suriyeli küçük bir çocuk ile ilgili metroda karşılaştığım ve dahil olduğum hazin olayı kaleme alıp da sizlerle paylaştığımın ertesi günü Türkiye korkunç bir intihar olayıyla karşı karşıya kaldı…

        Kocaeli’nin Kartepe ilçesine bağlı Acısu Mahallesi’nde yaşayan dokuz yaşındaki Vail Es Suud adlı Suriyeli çocuk, mezarlık kapısında asılı olarak ölü bulundu.

        Babası, oğlunun okulda arkadaşları tarafından Suriyeli olduğu gerekçesiyle sürekli dışlandığını ve olayın yaşandığı gün de okulda görevli bir öğretmen tarafından azarlandığını iddia etti.

        Milli Eğitim Bakanlığı kesin bir dille bu iddiaları yalanladı ama belki de iki gün önce yaşamış olduğum metrodaki o olaydan çok etkilendiğim için maalesef ben o açıklama karşısında tatmin olamadım.

        Yanılıyor da olabilirim ama eğer gerçekten olay intiharsa -ki öyle olduğu söyleniyor- bence o bir lokma çocuğu intihara sürükleyen argüman büyük ihtimalle babasının iddia ettiği gibi kökleri nedeniyle dışlandığındandır.

        Zavallı çocuk… Kim bilir ne acılar çekiyordu… Ve kim bilir nasıl içerliyordu yaşadıklarına.

        Evde zaten bahsini ediyormuş. Arkadaşlarının onu nasıl dışladığını babasına anlatıyormuş.

        Bu yüzden de babası sık sık okulla iletişime geçiyor ve çocuğunun yaşadığı bu psikolojiyi aşabilmesi için gayret sarf ediyormuş.

        Olmamış ama… Babanın gayretleri maalesef karşılık bulmamış.

        Gerçekten çok üzüldüm.

        Ve olayı ilk duyduğum andan beri gözümün önüne hep o metrodaki Suriyeli çocuk geliyor.

        Onlarca insanın ortasında babası yaşında adam tarafından sinkaflı küfürlerle azarlanan, aşağılanan o Suriyeli çocuk ve bakışları…

        Adam ona ağza alınmayacak hakaretlerle; “Defol git buradan!” diye bağırırken o ona öylece bakıyordu.

        Öyle korkmuştu ki…

        Yerinden kıpırdayamıyordu korkudan.

        Ta ki ben olaya dahil olup; “Ne yapıyorsunuz beyefendi! Niçin bir lokma çocuğa böyle davranıyorsunuz?” diye çıkışana dek…

        İşte ancak o an adamın bakışlarının bana dönmesini bir fırsat bilip hızlı hızlı vagonun kapısına yönelebilmişti.

        Bir an hepiniz o çocuğun yerine geçiniz lütfen…

        Hemen her gün belki de günde birkaç kere yaşıyorsunuz aynı kötü muameleyi.

        Nasıl bir psikolojide olurdunuz düşünün…

        O yüzden lütfen yapmayın!

        Sorun büyük evet biliyorum.

        Suriyeliler meselesi Türkiye açısından hakikaten çok can sıkıcı bir noktada haklısınız!

        Bu konuda devletin politikaları yanlış başladı tamam.

        Düzeltmeye de gidilmedi henüz.

        Hâlâ da gidilmiyor doğrusunuz...

        Bundan dolayı da kızgınsınız, öfkelisiniz ve tahammülsüzsünüz. Sizi çok iyi anlıyorum.

        Ancak sizlerden rica ediyorum…

        Ne olursa olsun.

        Lütfen onları dışlamayın.

        Hele hele de çocuklar konusunda lütfen daha hassas olun.

        Hani; “Olanla, ölene çare yok!” derler ya!

        Kabul edelim ya da etmeyelim… O çocuklar artık bu ülkede yaşıyor ve şu belli ki yaşamaya da devam edecekler.

        Bunlar artık misafir değil bizim çocuklarımız...

        Ve bu çocukların bu topluma karşı nefret ve öfke yüklü büyümelerinin önüne geçmemiz lazım.

        Unutmayın… Yarın hepsi birer birey olacaklar ve olduklarında da mutlaka kendilerine geçmişte yapılan kötü muamelelerin intikamını almak isteyeceklerdir.

        Bunu yapmalarına zemin hazırlamayalım.

        Bizim bundan böyle bu konuda yapacağımız tek bir şey var!

        O da bu insanların bu topluma entegrasyonu için en yüksek perdeden çağrıda bulunmaktır.

        “Açtınız madem kapılarımızı… Aldınız madem bu insanları…

        O zaman entegre de edin!

        Bu insanlara bedava yaşamalarının imkansız olduğunu anlatın.

        Ve bu insanları devletten tek bir kuruş yardım almadan… Sokaklarda dilenmeden… Sigortasız işlerde çalışmadan… Çalmadan, çırpmadan yaşamaları için gereken koşullar ise artık onu sağlayın!” diyerek bu insanların sorumluluğunu almış devleti idare edenlere, yetkin ve yetkili siyasilere seslenmektir!

        Diğer Yazılar