Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Barış Pınarı Harekatı başlamadan evvel gündemimin ilk sırasındaydı KHK’lı mağdurlar…

        Hiç unutmadım elbette onları…

        Hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım ama sadece Türkiye’nin değil, dünyanın göz diktiği ve pür dikkat izlediği Suriye operasyonu araya girince elmahkum ben de ara vermek durumunda kalmıştım bu konudaki yazılarıma.

        Sözüm var KHK’dan dolayı mağdur edilmiş insanların gücüm yettiğince seslerini duyurmaya…

        Devam edecektim yani zaten operasyon bitince ama keşke devam bu hikaye ile olmasaydı.

        Yemin ediyorum sizlere… İlk duyduğum… Haberi ilk okuduğum anda kanım çekildi…

        Ne diyeceğimi bilemedim.

        Hâlâ da öyleyim…

        Hala FETÖ’cü olduğu gerekçesi ile KHK ile polislik mesleğinden ihraç edilen ve tutuklanıp 16 ay hapis yatan ve sonra “Pardon Zekeriya Altunok senin terör örgütü FETÖ ile bir bağın, bağlantın bulunmadı” deyip serbest bırakılan ama buna rağmen işine geri döndürülmeyen Zekeriya Altunok’un yaşadığı hazin son üzerine ne yazacağımı bilemiyorum…

        Ne diyeyim?

        “Vatan haini” olduğu gerekçesi ile polislikten ihraç edilip sonra zorunlu askerlik kapsamında TSK’ya kabul edilen ve hainlere karşı memleketi savunması için Mehmetçik sıfatı ile Ağrı’ya gönderilen ve orada hainlerin saldırısı sonucu şehit düşen Zekeriya Altınok’la ilgili ne söyleyeyim…

        Hangi sözler, hangi cümleler o zavallı genç babanın ahını üzerimizden kaldırır ki?

        Söylenecek bir söz yok artık bu trajedinin üzerine…

        Belki kendi vicdanımı rahatlatmak için; “Affet bizi Zekeriya Altunok” diyebilirim ama…

        O etse bile Allah affeder mi?

        *

        OHAL Komisyonu’na başvursa ne olacaktı?

        KHK ile ihraç edilen Zekeriya Altunok’un şehit düştükten sonra ardından yazılanları tek tek okudum dün gün boyu…

        Ve bazı haberler çok canımı sıktı.

        Altunok’un ihraç sonrası beraat etmesinin ardından OHAL Komisyonu’na başvurmadığı yazılmıştı bazı haberlerde.

        Üstelik de başlık olarak kullanılmıştı bu ayrıntı.

        Kötü niyetli insanlar demek istemiyorum bu ayrıntıya dikkat çekenler için ama başka da bir şey aklıma gelmiyor.

        Hikayesinin sanki en can alıcı noktası Zekeriya Altunok’un OHAL’e başvurmamış olmasıymış gibi haberi duyuranların sanırım demek istedikleri şey; “Müracaat etmiş olsaydı bu korkunç sonu yaşamayacaktı!”

        Defalarca yazdım OHAL Komisyonu ile ilgili bu köşede.

        Binlerce mağduriyetin yaşandığı bu olayın çözümünde OHAL Komisyonu’nun çok yetersiz, başka bir formül ve yeni bir yol haritasının kaçınılmaz olduğunu haykırdım.

        Herhalde Altunok’un OHAL’e başvurmamasını yaşadıklarına gerekçe olarak sunan haberci arkadaşlar bu yazdıklarımızdan bihaber yaşıyorlar memlekette.

        Kendilerinden ricam üşenmeyip internette şu linki tıklayıp OHAL Komiyonu’nda durumların nasıl olduğunu net bir biçimde öğrenmeleridir:

        https://ohalkomisyonu.tccb.gov.tr

        Toplam 126.200 başvuru yapılmış ve bugüne değin 84 bin 300 dosya incelenip karara bağlanmış…

        Ve bu kararlar içerisinden hepi topu 6.700 dosya kabul görmüş. 77 bin 400 ü ret yemiş…

        Bu arada bu ret yiyenlerin de çoğunluğu FETÖ’den ihraç aldıktan sonra ya takipsizlik almış ya da sonra beraat etmiş kişiler.

        Zekeriya Altunok için de durum benzer.

        Çünkü o da ihraç edildikten sonra 16 ay tutuklu kalmış cezaevinde.

        Sonradan beraat almış.

        Komisyon genellikle bu tür dosyalara zaten ret verdiği için rahmetli müracaat da etmiş olsaydı büyük ihtimalle yine de ret yiyenler arasında olacaktı.

        *

        Türk’ün Türk olmayanlara propagandasına örnek!

        Çalık Holding bünyesindeki Çalık Denim’in bu yıl ikincisini düzenlediği bir organizasyon için Amsterdam’daydım…

        İki yılda bir Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde düzenlenen şu meşhur; “Ted Talks” konferanslarından etkilenilerek düşünülen “Ever Evolving Talks” organizasyonundan hem çok etkilendim hem de çok faydalandım.

        Bir kere hazır giyim sektöründe en sevdiğim dünya markalarının ünlü dizaynırları ile tanışmak ve onlarla sohbet edebilme imkanı yakalamak beni çok sevindirdi.

        Çalık Denim Genel Müdürü Fatih Doğan.

        Reklama girer kaygısı ile bu markaların isimlerini yazamıyorum ama bu arada en sevdiğim markaların kumaşlarının Türkiye’den tedarik edildiğini ve o markaların direktörlerinin Türkiye tekstiline dair övgü dolu ifadelerini bizzat duymak beni acayip gururlandırdı.

        Zaten bilinen bir şey ama ben bir daha söyleyeyim…

        Türkiye dünya tekstilinde hakikaten çok özel ve bambaşka bir statüye sahip.

        Avrupa’da ya da Amerika’da fahiş fiyatlar ödenerek alınan hazır giyim ürünlerinin çoğunda Türkiye kumaşlarının ve terziliğinin büyük payı olduğunu görmek apayrı bir keyif veriyor insana.

        Bu arada “Ever Evolving Talks”taki konuşmacılar da, konular da harikaydı…

        Theater Amsterdam’da düzenlenen etkinliğe katılım bir hayli yüksekti ve çok şaşırtıcı bulduğum şey, bu katılımcıların tamamının yabancı tekstil, moda sektörünün, sosyal medyanın önde gelen, dünyanın dört bir yanındaki insanlardan oluşmasıydı.

        Ünlü NASA astronotu Leland Devon Melvin

        Beni en çok etkileyen konuşma eski NFL oyuncusu ve NASA astronotu Leland Devon Melvin ile The Bear Scouts Kurucu Ortağı ve WGSN Denim & Sürdürülebilirlik Direktörü Dio Kurazawa ile ‘Geleceğin Manzarası- İklim Değişikliğini Aşmak’ konulu sohbet oldu.

        Takdir edersiniz ki yaklaşık 4 saat süren konferansın tamamını yazmam çok zor.

        Hepsinin ne yaptıklarını ve bulundukları pozisyonlara nasıl geldiklerini tek tek anlatmam elbette mümkün değil ama…

        Özetle şunu diyeceğim değerli okurlarım…

        Yıllardır bu tür davetlere katılım sağlayan bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki; Türkiye adına özellikle de en başarılı olduğumuz sektörlerden biri olan Türk tekstili adına harika bir işe imza attı Çalık Denim ekibi.

        Samimiyetle söylüyorum…

        O bildik, sıradan Türk’ün Türk’e propagandası olmayan çok etkileyici bir organizasyondu.

        Buradan kendilerine sesleniyorum…

        Sakın ha sakın gaza filan gelip bu organizasyonu bundan sonra Türkiye’de yapmaya falan kalkmasınlar.

        Mümkünse Amsterdam’da devam ettirsinler bu buluşmaları.

        Ve mümkünse hatta benzer buluşmaların çoğaltılması adına tekstil dünyamızdaki diğer büyük aktörlere ön ayak olsunlar.

        NOT: Fırsat bu fırsat deyip, Amsterdam’dan atlayıp oğlumun yanına geldim. Fransa’ya… Kısa bir tatili var. Derslere ara verildi. İzninizle biraz onunla baş başa vakit geçireceğim. Yani biraz yok oluyorum buralardan ama döndüğümde buradan elde ettiğim bol malzeme ile yine sizinle beraber olacağım…

        Kalın sağlıcakla…

        Diğer Yazılar