Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TBMM'de CHP’li Engin Özkoç ile AK Partili Özlem Zengin arasında geçen tartışma ve sonrasında yaşanan gelişmelerden mutlaka haberiniz vardır...

        Ama ben yine de kısaca özetleyeyim...

        Olay şu;

        CHP’li milletvekili Haydar Akın, Genel Kurul'daki konuşmasında; “Geçmişte sadece yazar kasa atıyorlardı, şimdi insanlar kendilerini yakıyorlar, öldürüyorlar, siyanür içiyorlar" ifadelerini kullanıyor... Ve bu ifadelere itiraz için araya giren AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, CHP’li Akın’a; "Ya sizin Bülent Ecevit değil miydi Clinton'ın karşısında el pençe duran, o değil miydi? Oradan geldiğimiz noktaya baktığınız zaman bir defa bunları söylerken biraz haya etmek lazım" diyor...

        Ve bunun üzerine CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç dahil oluyor tartışmaya ve

        Zengin’in Ecevit ile ilgili ifadelerini eleştirirken Meclis Başkanlığı'ndan "had bildirimi" talep ediyor...

        Bir kere ister kadın olsun ister erkek...

        Bir başka partinin üyesi konuşurken sizin için değeri, anlamı olan bir konu ya da bir isim ile ilgili hoşa gitmeyen betimlemeler kullanıyor diye Meclis Başkanlığı'ndan “Haddini bildirin bu insana!” şeklinde bir çağrıda bulunulmasını çok çiğ buluyorum onu söyleyeyim...

        Bir de bunu yaparken cinsiyetçilik yapılması ve bastıra bastıra; “Bu kadına...Bu hanımefendiye haddini bildirin!” falan denilmesi hiç kabul edilir bir tutum değil onu da ekleyeyim...

        Yani kusura bakmasın Özkoç ama Özlem Zengin’in söylediklerine itiraz hakkını kullanırken tepkisinde aşırıya kaçmış ve fazla cinsiyetçi bir tavır sergilemiş...

        Gerçi sonradan Meclis Başkanı'nın odasında Özlem Hanım’dan özür dilemiş ama ben bu özrün bir de kamuoyu önünde yapılmasının daha doğru olduğuna inanıyorum...

        Bu arada Özkoç sergilemiş olduğu bu tavırla vaktinde hafızalara nahoş bir anı olarak kazınan Bülent Ecevit-Merve Kavakçı diyaloğunu da anımsattı bizlere.

        Biliyorsunuz Rahmetli Ecevit de, başörtüsü ile meclise giren Kavakçı’ya; ”Haddini bildirin bu kadına!” diyerek çıkışmış ve o anlar siyaset tarihimize kara bir leke olarak yazılmıştır.

        Tabii haksızlık etmemek adına şunun da altını çizmek istiyorum...

        Evet Engin Özkoç, Özlem Zengin ile ilgili sergilemiş olduğu tavırda çok büyük bir ayıba imza atmıştır ama gerçek şu ki; bu ayıbın Özlem Hanım’ın başörtülü olmasıyla falan da zinhar alakası yoktur.

        Özlem Zengin başörtüsüz de olsa idi eminim ki Özkoç’un tavrı hiç farklı olmayacaktı. Belki hatta daha da fevri ve çok daha kaba bir tavır sergileyecekti...

        Diyeceğim şu ki; Özkoç’un sergilemiş olduğu bu tavrın sebebi/gerekçesi ile Ecevit’in tavrının gerekçesi aynı değil!

        Aynı olmadığı gibi benzeri bile değil!

        Hal böyleyken Zengin’in bu kaba harekete kadın olduğu için değil, başörtülü olduğu için maruz kaldığını iddia etmek hem biz kadınların arasına nifak sokmaktır...

        Hem de yıllar evvel gündemden çıkmış bir konuyu tekrar gündeme sokarak, kaşıyarak aynı konuda toplumun yeniden kutuplaşmasına zemin oluşması için “Gel gel” yapmaktır!

        Haksız mıyım?

        REKLAM

        ***

        146 kişiyi töhmet altında bıraktığınızın farkında mısınız?

        Belki kızacak böyle bir benzetme yaptığım için ama Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan’ın dünkü köşesinde yazdığı yazı; “Bir deli bir kuyuya taş atmış 40 akıllı atlamış ardından ama çıkaramamış!” sözünün tam karşılığı gibi oldu.

        Nasıl böyle oldu anlatayım…

        Rahmi Turan şöyle bir iddia attı ortaya;

        “9 Kasım akşamı çok önemli CHP'li bir siyasetçi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın huzuruna çıktı.

        O önemli kişi Külliye'ye kendi aracıyla değil, değişik plakalı başka bir araçla girdi. Kapıdaki görevliler talimat aldıkları için bilinmeyen plakalı aracın Külliye'ye girmesine izin verdiler.

        Önemli kişi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la bir süre sohbet ettikten sonra yine değişik plakalı başka bir araçla Külliye'yi terk etti. CHP'li önemli kişinin Cumhurbaşkanı ile memleket meselelerini konuştuğu, Erdoğan'ın ona:

        -“Türkiye'nin güvenliği için senin CHP Genel Başkanı olman gerekir.” dediği belirtildi. CHP'li siyasetçinin önce ses çıkartmadığı, sonra itiraz eder gibi bir ifadeyle:

        -“Engellerim var” dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise:

        -“Düşün, karar ver. Memleketin iyiliği için bu gerekli. Ben de yardımcı olurum!” şeklinde yanıt verdiği belirtiliyor.

        Şimdi “Kim bu önemli CHP'li?” diye soracaksınız değil mi?

        Külliye'ye, yakın haber kaynağım bana önemli bir CHP'linin adını söyledi. Ben de bunu sormak için o kişiyi aradım fakat tüm çabalarıma rağmen ulaşamadım. Onayını almadığım için de hiçbir isim açıklamıyorum!”

        Ve tabii başta siyasi kulisleri takip eden biz gazeteciler olmak üzere siyasetle yakından ilgili herkes tüm gündemini bir kenara bırakıp Turan’ın bu çarpıcı iddiasının peşine düştü.

        Ben de onlardan biriydim.

        Dün bütün gün telefonda Turan’ın ismini vermediği o CHP’linin kim olduğunu öğrenmeye çalıştım.

        Ama öğrenemedim.

        Evet. Birkaç isim kulağıma üflendi ama hiçbirinden iddiayı doğrulayacak teyid alamadığım için adlarını yazmaya bile lüzum görmüyorum.

        Tabii bu arada şunu da aktarayım.

        Dün görüştüğüm CHP’li kaynaklarımın birçoğu Turan’a öfkeli.

        Çünkü ortaya attığı bu iddiadaki ismi açıklamadan yazmış olmasının tüm CHP’lileri töhmet altında bıraktığına inanıyorlar.

        Bence de haklılar… Zira Turan’ın çok önemli bir siyasetçi vurgusu yaptığı o CHP’li kimliğine; başta TBMM'deki 138 milletvekili… Sonra İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Eskişehir gibi büyükşehirlerin belediye başkanları… Ve bir de Kemal Kılıçdaroğlu’na her daim rakip olarak bilinen, tanınan 24 Haziran’ın Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce dahil oluyor…

        Yani tamı tamına 146 CHP’li üst düzey siyasetçi Turan’ın yazısında bahsini ettiği o korkunç hikayenin faili durumunda şu anda.

        Ha bu arada şunu da ekleyeyim yazıyı bitirmeden.

        Ben böyle bir olayın doğruluğuna pek inanmıyorum.

        Ancak Rahmi Turan Beştepe'deki kaynaklarına dayandırarak kaleme aldığı yazıda o kadar emin ifadeler kullanmış ki... O nedenle de yine de açık bir kapı bırakıyorum.

        Çünkü siyaset denilen bu arenada;”Asla olmaz, olamaz” denildiği halde olan biten o kadar çok şey gördük ki...

        Kesin yargılarda bulunmak istemiyorum...

        Sadece ama meslekte neredeyse benim yaşımdan daha fazla bir tecrübeye sahip duayenimiz Rahmi Turan’dan en azından gazeteciliğin namusu için…

        Kimmiş gizlice Beştepe’ye gidip, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen ve Erdoğan’ın CHP’yi dizayn etmek adına genel başkanlığı alması yönünde telkinlerde bulunduğu iddia edilen bu CHP’li...

        Derhal açıklaması gerektiğine inanıyorum…

        NOT: Zaten doğru olduğuna inanmadığımı söylediğim bu iddia hakkında Külliye'den açıklama geldi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, iddianın tamamen gerçk dışı, hayal ürünü olduğunu söyledi.

        Diğer Yazılar