Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        8 yıl evvel gündeme geldiğinde de aynı şeyi söylüyordum.

        Şimdi de…

        Ekolojik dengeyi bozacağı iddialarını bir kenara koyarsak eğer…

        Hakikaten de müthiş ve denildiği gibi de çok “Çılgın” bir proje Kanal İstanbul!

        Evet. Hayata geçmesi halinde külliyen aleyhimize olan Montrö Antlaşması’nı darmadağın edecek bir koz!

        Evet. Ekonomik olarak artı ve çok büyük gelir sağlayacak bir kaynak.

        Evet. Turizm açısından kullanılacak harika bir alternatif.

        Ama ben bir İstanbullu olarak bu projenin İstanbul’a yapılmasına razı değilim.

        Neden peki?

        Madem müthiş, çılgın, delilik falan filan.

        Niye istemiyorum yaşadığım kentin değerini ekonomik olarak katlayacak böyle bir projeyi?

        Ee çünkü son nefesime kadar yaşamayı düşündüğüm bu şehre rant uğruna daha fazla kötülük yapılmasını istemiyorum da ondan!

        Zaten boğuluyoruz biz.

        Neredeyse adım atacak yer yok artık bu güzelim memlekette.

        Bir de üzerine böyle devasa bir proje, böyle bir yük, ağırlık!

        Soruyorum niye?

        Deniliyor ki; “Tam kapasite çalışması durumunda Kanal İstanbul’un sağlayacağı yıllık kazanç 8 milyar dolar filan olacak”

        İyi de her şey para mı?

        Zaten gelen giden herkesin beton yığınına çevirdiği dünyanın bu en müstesna, en gözde şehrine…

        Sırf rant elde edilecek diye bir de böyle dev bir projeyi üzerine bindirip zorlamak doğru mu?

        İlla yapılacak ise… Yapılması gerekiyor ise lütfen ama lütfen bu şehir İstanbul olmasın!

        Mümkünse İstanbul’dan biraz uzak bir yerlere…

        Mesela komşu şehirlerimize, Tekirdağ’a veya Kocaeli’ne yapılsın!

        *

        AİHM kararı hiç sürpriz olmadı!

        Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Gezi Parkı davasının tek tutuklu sanığı olan ve 770 gündür cezaevinde bulunan iş insanı Osman Kavala'nın başvurusu hakkında ihlal kararı verdi.

        Kavala’nın insan haklarını öne çıkaran ve savunuculuğunu yapan birçok STK ve sivil hareketin kurulmasında rol oynadığına dikkat çeken mahkeme, gözaltına alınmasının ve tutuklu olmasının adil olmadığını savundu.

        Yargılama ve tutuklamanın politik saik taşıdığına hükmeden mahkeme, Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını istedi.

        Türkiye’nin üç ay içerisinde karara itiraz ederek davayı Büyük Daire’ye taşıma hakkı bulunuyor ama görünen şu ki; sonuç değişmeyecek.

        Yani Kavala AİHM’in verdiği karar gereği serbest kalacak.

        Dün bu haber gündeme düşünce hemen sosyal medyadaki yorumları taradım.

        Ve baktım ki birçok kişi şokta!

        Şok olacak bir durum yok esasında.

        Çünkü Gezi davası baştan sona hukuki garabet içeren bir dava.

        Hatırlarsanız kısa bir süre önce de bu garabeti kanıtları ile anlatan bir yazı kaleme almıştım.

        Okumamış olanlar için tekrar iliştiriyorum o yazımın linkini…

        Ve sonuca şaşıranlara…

        “Bu garabete göre AİHM’in başka türlü bir karar vermesi mümkün olabilir miydi?” diye de soruyorum…

        *

        Kaş yapayım derken, göz çıkaranlarda bu hafta!

        Siyaset ağır sorumluluk yüklüyor yapana.

        Hangi konuda hangi amaçla, niyetle olursa olsun…

        Bir siyasetçi mutlaka William Shakespeare’in; “Konuşmadan önce düşün ki, konuştuktan sonra düşünmeyesin!” sözünü düstur edinmeli kendisine…

        Aksi halde siyasette bir noktaya varabilmek adına verilen emekler, çabalar bir anda çöp olabiliyor!

        Tıpkı MHP’nin Aydın İl Başkanı Burak Pehlivan’ın yaşadığı gibi.

        Aydın’a bağlı ilçelerden İncirliova’nın İYİ Partili Belediye Başkanı’nı eleştirmiş.

        Esasında bulunduğu pozisyona göre yaptığı normal bir eleştiri.

        Sonuçta rakip partiden olan bir belediye başkanını eleştirmesi gayet makul karşılanacak bir eylem.

        Ama işte…

        Bir siyasetçi neyi, nasıl söylemesi gerektiğini bilmez ve eleştiri hakkını kullanırken; "Geldiği günden beri maşallah asker karısı gibi ağlıyor!” diyerek son derece çirkin, yakışıksız bir benzetme kullanırsa…

        Binbir emek ve çaba vererek elde ettiği koltuk da bir anda altından kayar gider!

        Tabii bu konuda MHP’yi de almış olduğu tavırdan dolayı takdir etmek lazım.

        Tamam Burak Pehlivan’ın kullandığı ifadeler yenilir yutulur ya da basit bir özür dileme ile geçiştirilecek ifadeler değil ama…

        Geçmişte o kadar benzer şeyler gördük ki...

        O nedenle MHP’nin bu hareketinin alkışlanması gerektiğine inanıyorum.

        Alkışlayalım ki bu tavır, bu refleks siyasi arenada bundan sonra yaşanacak benzer olaylara da örnek olsun!

        Diğer Yazılar