Virüs Allah'ın bir azabı mı, eşcinseller sayesinde mi bela oldu başımıza?
Açıkçası bilerek girmemiştim Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın önderliğinde hazırlanan koronavirüs salgını ile ilgili şu çok tartışma yaratan cuma hutbesi mevzusuna…
Çünkü bir kısım dindara göre İslamiyet’i, teolojisini, Kuran-ı Kerim’i iyi bilen, anlayan ve kabul eden birinin bu ifadelere karşı çıkması mümkün değildi çünkü bu ifadeler İslamiyet’in özüydü!
Kuran’da ne yazılıyorsa hutbede de o aktarılmıştı.
Dolayısıyla dindar olmayan kim olursa olsun söyleyeceği her söz havada asılı kalacaktı.
Kaldı ki zaten benim hayata baktığım yerde bırakın eşcinsellerle ilgili böyle bir tartışmayı falan… Bu konuda böyle bir sorunun gündeme gelmesi dahi mümkün değildir.
Yani o ifadelerin hedefi ben ya da benim gibi seküler yaşam biçimine sahip olan insanlar değil, dindarlardı!
O nedenle de değerlendirmesini yapacak olanlar da yine dindar birileri olmalıydı.
Doğru olmadığını hatta çok tehlikeli söylemler olduğunu İslami terminolojiye hakim, İslami yaşayan din alimleri, din adamları söylemeliydi.
Yani özetle değerli okurlarım…
Rahatsız olmama, çok gereksiz ve de anlamsız bulmama rağmen o cuma hutbesinde söylenenleri…
Bir argümanım olmadığı için dalmamıştım konuya…
Ama şimdi dalıyorum.
Çünkü artık elimde sağlam bir dayanağım var!
Bilmiyorum izleyebildiniz mi Habertürk TV’de Mehmet Akif Ersoy’un konuğu olan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’li yayını?
Eğer izlemediyseniz de mutlaka verdiğim linki tıklayıp izleyin…
Çünkü o 2 saatlik yayında virüsün başta eşcinsellik olmak üzere zina ve benzeri günahların yoğunlaşması nedeniyle Allah tarafından insanlığın başına gönderilmiş bir musibet, ilahi ceza olduğu yönündeki tezlere, tartışmalara dair çok net ve güzel yanıtlar veriyor.
Çok korktuğunu ve rahatsız olduğunu hatta bu yüzden de başkanı olduğu İslam Enstitüsü’nde; “Musibetleri anlama klavuzu” başlığı altında dersler verdiğini aktarıyor.
Diyor ki; “Biz ilim adamları değerlendirme yaparken haddimizi aşıyoruz. Haşa hiç kimsenin kendisini Rabbimizin yerine koyarak, ‘İşte bu şu günahkar taifenin yaptıklarından dolayı başımıza geldi’ diyemez. Bunlar kendimizi Rabbin yerine koyup Allah’ı gökten azap yağdıran, ceza yağdıran rahman ve rahim sıfatını unutturan gayba taş atar gibi değerlendirmelerdir…”
Yayının bir başka bölümünde ise aklı başında herkesin altına imza atacağı şu ifadeleri kullanıyor Görmez; “Küresel siyasetin günahları cinsel günahlardan çok daha büyüktür bu çağda. O küresel günahlar Irak’ı bombaladı, milyonlarca insanı öldürdü. Afrika’yı aç bırakan, küresel siyasetin günahıdır. Suriye’yi bu hale getiren küresel siyasetin günahlarıdır. Musibetin sebeplerini izah ederken asla belirli bir gruba, günaha, şahsa yöneltmememiz lazım!”
Tabii yeni bir tartışmanın, polemiğin penceresini aralamamak için kullandığı ifadelerde dosdoğru Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan hutbeyi hedef almıyor ama yayın boyunca yaptığı tüm açıklamalarla söz konusu cuma hutbesine dolaylı olarak itirazlarını dile getiriyor…
Dindar olmayan ama dindarların epeyce yoğun olduğu bir ülkede yaşayan biri olarak Görmez’in yapmış olduğu bu açıklamaları çok kıymetli bulduğumu söylemek istiyorum.
Zaten kutuplaşmada, kamplaşmada nirvanaya vurmuş bir toplumda söz konusu hutbede yer alan ifadelerle eşcinsel yurttaşlarını hedef tahtasına oturtan Diyanet İşleri Başkanlığı adına bir düzeltme, tekzip gibi okudum eski başkanın yapmış olduğu bu açıklamaları…
Bu arada tabii Mehmet Görmez’le sohbette tek mevzu tartışmalı cuma hutbesi değildi.
Ramazan ayında olmamız sebebiyle bu hususta da çok soru yöneltti Mehmet Akif Ersoy…
Mesela bunlardan biri oruç tutmayla ilgiliydi.
Bilmiyorum duyabildiler mi bir yandan oruç tutup diğer yandan elinin altındaki klavyeden sağa sola sataşıp hakaretler yağdıran güruh…
Bilgileri olsun…
“Unutmamak lazım ki, ramazan sadece mideye oruç tutturmak değildir. Yemek saatlerini değiştirmek değildir” diyor ve İslam Enstitüsü Başkanı sıfatı ile şöyle devam ediyor; “Dijitalleşme ile birlikte yeni bir oruç çeşidine ihtiyacımız var! O da parmaklarımıza oruç tutturmak! Çünkü eski kitaplarımız dile oruç tutturmaktan söz ediyor. Kötü konuşmak yok! Gıybet yok! Dedikodu yok! İftira yok! Hatta birisi sana sataştığı zaman Allah’ın resulü buyurur ki; ’Ben oruçluyum!’. Ama şimdi bakıyoruz… Biz bu sataşmayı, aşağılamayı hatta bazen hakareti, küfrü yazıya dökmeye başladık. Dijitalleşme ile birlikte insanoğlunun idraki değişti ve parmaklar üzerinden kutuplaşmalar, sataşmalar alabildiğince devam ediyor. Dijitalleşme ile birlikte bir sanal ekran dünyası kuruldu. Yeryüzünü imar etmekle yükümlü olan insan, düşünen varlık olan insan bu ekranların karşısında pasif bir izleyiciye dönüştü. Bunun bizden alıp götürdükleri var. Kazandırdıkları var ama bizden alıp götürdükleri üzerine düşünmek gerekiyor. Ekran önüne mahkum oluşumuz insanoğlunun idrak dünyasını değiştiriyor. İnsanın bir görsel idraki, bir aklın, bir kalbin idraki vardır!”
Uzun lafın kısası…
Harika bir sohbet Mehmet Görmez’li sohbet.
Dindar olsun ya da olmasın... Hatta isterse dinsiz, inançsız olsun... İslamiyet’in özünün tam olarak ne olduğunu anlamak, içselleştirmek adına her bireyin izlemesi gereken çok güzel bir program olmuş.
Naçizane tavsiyem...
Mümkünse bu sohbeti gençlerinize, çocuklarınıza da izlettirin...
Ve daha da önemlisi varsa etrafınızda aklı hâlâ cuma hutbesinde kullanılan ifadelerde kaldığına inandığınız insanlar...
Onlara izlettirin…