Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün yeni normal hayata başladığımızın ilk günü.

        Yani bir manada ülke olarak “sürü bağışıklığına” resmi olarak geçiş yapmış olduk.

        Bazıları bu kararın zamanlamasının çok erken olduğunu düşünüyor olsa da ben katılmadığımı belirtmek istiyorum.

        Doğru bir karar ve tam zamanında…

        Elbette risk var.

        Ancak er geç bu risk alınacaktı ve artık bir gerçeğimiz olan koronavirüs ile bir biçimde mücadele ederek yaşamayı öğrenecektik.

        Bundan sonra ne yapacağımızı biliyoruz o yüzden tekrara düşmeme gerek yok.

        Ben başka bir noktaya dikkat çekeceğim.

        Şu; “Virüsün mutasyona uğradığı için etkisini yitirip yitirmediği” tezine…

        Aldığım duyumlara göre yeni normal hayata geçişte bu tezin etkisi büyük.

        Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bunu doğrulayan herhangi bir açıklama yapmadı ama Koca’nın birlikte çalıştığı Bilim Kurulu üyelerinden olan Prof. Dr. Tevfik Özlü açık açık söyledi virüsün etkisini yitirdiğini.

        Bazı bilim insanları Tevfik Hoca’nın; "Virüsün hastalık yapma gücü, biz buna virülans diyoruz. Şu an dolaşan virüsün, daha önceden piyasada dolaşan virüse göre hastalık yapma oranı belki azalmış olabilir. Bununla ilgili yapılmış çalışma yok. Ama bazı mutasyonların geçirdiğine dair çalışmalar var. Hastanelerdeki hasta yoğunluğuna baktığınız zaman bunun azaldığını, hastaların daha hafif seyirle bize başvurduklarını görüyoruz. Bütün bunlar virüsün hastalık yapma potansiyelinin azaldığını bize düşündürüyor. Bir mutasyonda olabilir. Ama mutasyon olmasa bile bu konuda alınan tedbirlerin işe yaradığını ve tedavilerin daha güçlü, müdahalelerin işe yaradığını gösteriyor. O açıdan artık bu virüs önceki virüse göre daha az hastalık yapıcı gücüne sahip!” ifadelerine şiddetle karşı çıktılar.

        REKLAM

        Çünkü onlara göre Özlü’nün bu tezi bilimsel olarak kanıtlanmış değil.

        O yüzden de bu tür açıklamaların kamuoyuyla paylaşılmasının yanlış olduğunu düşünüyorlar.

        Ancak ben katılmıyorum.

        Evet bu bir tez henüz. Virüs hâlâ hayatımızda. Bulaşma tehlikesi geçmiş falan değil.

        Ama etkisi de ilk günlerdeki gibi değil.

        Nereden biliyorum?

        Çünkü ilk günden beri olduğu gibi yine hastanelerle ve doktorlarla görüşüyorum.

        Soruyorum, soruşturuyorum.

        Ve şunu görüyorum.

        Gerçekten de hastanelerdeki mevcut tablo çok farklı şu an.

        Bakın… Bakan Koca’nın Çin’in Vuhan kenti benzetmesi yaptığı İstanbul’daki 3 farklı yapıdaki hastanelerden örnek vereceğim sizlere.

        Biri virüsün en yoğun olduğu Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa gibi gelir düzeyi düşük ilçelerde beş büyük hastane zinciri olan Şafak Hastaneleri.

        Hastanenin Genel Koordinatörü Pınar Bayramgürler ile virüsün Türkiye’ye ilk geldiği günlerden beri konuşuyorum.

        İlk zamanlar öyle bir yoğunluk yaşıyordu ki…

        Telefonlarıma bile hemen cevap veremiyordu.

        Ve o günkü şartları anlatırken sesi korkudan titriyordu.

        En son konuşmamızda ise bambaşka şeyler söyledi.

        Diyor ki; “Çok garip gelecek ama hastaneler neredeyse bomboş. Çünkü normal hastalıkları olanlar virüs kapma endişesi ile gelmiyor. Covid-19 ise çok az. Olanlar da çok çabuk iyileşip taburcu oluyor”

        Benzer şeyleri Acıbadem Hastanesi’nin Taksim ve Bodrum şubelerinden sorumlu koordinatör Arzu Karataş da söylüyor.

        “Artık çok az Covid-19 vakası geliyor ve gelenlerde de o ilk günlerdeki gibi etki olmadığını görüyoruz” diyor.

        Ve Türkiye’de ilan edilen ilk pandemi hastanelerinden biri olan İstanbul’daki Tuzla Devlet Hastanesi…

        REKLAM

        Kamu kuruluşu olduğu için görüştüğüm kişi adının yazılmasını istemedi ama çok enteresan o da aynı ifadeleri kullanıyor;

        “İlk günlerde verdiğimiz mücadeleyi anımsıyoruz… Kabus gibiydi o günler ama şu an durum kontrol altında. Çok az yoğun bakım hastası var. Yeni gelen vakalarda büyük bir düşüş oldu. Ve Covid-19 olanların da çok azını hastaneye yatırma ihtiyacı duyuyoruz.”

        İstanbul’da birbirini hiç tanımayan üç farklı bölgede ve yapıdaki hastanelerde görev yapan insanların neredeyse bire bir aynı ifadeleri kullanıyor olması Prof. Dr. Tevfik Özlü’nün savını destekliyor bence.

        Virüsün hastalıktaki gücü azaldı.

        Ama tabii bu; “Tehlike bitti, her şey normale döndü… Rahat olacağız… Gevşeyeceğiz… Olayı oluruna bırakacağız” manasına da gelmemeli!

        Tedbire, özellikle de yaşlılarımızı, kronik hastalıkları olanları korumaya devam edeceğiz.

        Çünkü ne kadar etkisini yitirmiş olsa da onlar hâlâ risk grubundalar ve bu virüs belasını olabildiğince onlardan uzak tutmak hepimizin sorumluluğu…

        Yediğin hurmalar gelir seni tırmalar!

        Koronavirüsün hayatımızdan çok şeyi alıp götürdüğü bir gerçek ama kattığı da öyle…

        Mesela hep çok istiyordum Home Land adlı diziyi izlemeyi ama bir türlü fırsat bulamamıştım.

        Bu süreçte onu yaptım.

        Ve tadı damağımda kalınca benzer olduğunu söyleyen bir arkadaşımın tavsiyesi ile bu kez Designated Survivor’a başladım.

        Birbirinden farklı ama tamamlayan iki yapım gibi…

        Biri Amerikan İstihbarat Teşkilatı CIA’nın dünyanın dört bir yanında yediği haltları olduğu gibi gözler önüne seriyor.

        Diğeri ise Beyaz Saray’da işlerin nasıl döndüğünü…

        Umarım daha fazla kan akmadan daha fazla insanın canı yanmadan yükselen tansiyon düşürülür ve ucuz atlatır Amerika yaşanan olayları.

        Ama itiraf edeyim…

        Elbette alkış çırpmıyorum… Ağzım kulaklarımda; “Ohh iyi oldu!” falan da demiyorum ama Amerika’nın başka ülkelerin iç işlerine nasıl acımasızca müdahale ettiğini gerçeklerden hareketle ekrana aktaran özellikle Home Land’i izledikten sonra…

        İster istemez de; “Ehhh… Yediğin hurmalar elbette bir gün gelir seni tırmalar!” demek zorunda kalıyorum…

        Muharrem İnce'nin karşılığı

        Katıldığı televizyon programında iddiaya göre kendisine önceden söylenmiş olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması yayına verilince stüdyoyu terk eden Muharrem İnce yaptığı hareketle yine gündeme oturdu.

        Bazıları, İnce’nin bu tavrının önceden planlayıp pratiğe döktüğü ve tamamen şov amacı taşıyan bir hareket olduğunu söyleyip eleştiriyor.

        Bence de şov ama kimse kusura bakmasın siyasette şovu iyi yapan da malı götürür.

        Önceden planladı mı bilmiyorum ama o hareketi neredeyse unutulmaya yüz tutmuş Muharrem İnce’nin kendi kariyeri açısından büyük iş oldu.

        Kabul edin ya da etmeyin ama bizim iktidar yanlısı seçmen de muhalefet yanlısı seçmen de sert köşeleri olan siyasileri seviyor.

        İnce o tavrı ile adını gündemin ilk sıralarına tekrar taşıdı ve günlerce konuşturttu.

        Takip ettim sosyal medyada…

        Muhalif seçmen inanılmaz etkilenmişti İnce’nin tavrından ve Cumhurbaşkanı adayı olduğu o seçim gecesi hayal kırıklığı yaşattıkları dahil herkes sahip çıktı.

        Sahip çıkmayan sadece sosyal medyada etkili hesapları olan CHP’li vekiller, belediye başkanları ve yöneticilerdi.

        Garip bir tavır sergilediler ve nötr kaldılar İnce mevzusuna…

        Ama bence onlar da kendi cephelerinden haklılar çünkü Muharrem Bey “Beştepe’ye çıkan siyasetçi” polemiğinde sergilediği o şov ile de tamamının güvenini yerle bir etmişti…

        Diğer Yazılar