Sonra da diyorsunuz ki; "Bu Kürtler hala niye mutsuz?"
Geçen hafta Adana’da skandal bir olay yaşandı.
Aşırı alkollü bir halde trafiğe çıkan Sulh Hukuk Hakimi Hayrettin Yavuz polisler tarafından yakalanınca ortalığı birbirine kattı.
Ve hem polislere, götürüldüğü hastanede de doktorlara, sağlık çalışanlarına ağza alınmayacak sinkaflı küfürlerle saldırdı.
Ve sonra da o hakim “tedbiren” açıklaması ile Van Hakimliğine atandı…
Olayın neresinden bakarsanız bakın skandal ama ben en çok finaline takıldım.
Yani Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından hakkında soruşturma izni verilen hakimin “tedbiren” denilip Van’a atanmasına…
Prosedürü bilmediğim için; “Neden açığa alınmıyor da göreve devam ettiriliyor” demiyorum.
“Niye Edirne ya da İzmir değil de, Van?” diyorum…
Sürgün şehri mi Van?
Sarhoş halleri anbean kaydedilen ve tüm memlekete izlettirilen, rezil rüsva olan bu hakimi ancak ve ancak Van şehrimiz paklayacağı için mi?
Tabii HSK’nın böyle bir niyetle bu atamayı yapmadığını da biliyorum.
Hatta eminim.
HSK sadece bu toprakların geleneklerine uygun bir tutum sergiledi.
Yıllardan beri olduğu gibi… Kamu/kurum ve kuruluşlarında adeta ritüel haline gelen bir uygulamayı pratiğe döktü bir kez daha!
Arıza çıkaran, problemli, sorunlu görülen tüm devlet memurlarını cezalandırma amacı güden muameleyi uyguladı.
Biliyorum ki şimdi aranızda bazılarınız sarhoş, küfürbaz hakimle ilgili bu atamaya dair yapmış olduğum sorgulamayı gereksiz buldu.
“Ee canım ne var bunda yani? Ha Van ha Edirne? İkisi de bu ülke sınırlarında değil mi? Seninki öküz altında buzağı aramaktan başka bir şey değil! Amma ayrıntıcısın!” diyor…
İsteyen istediğini der tabii ama ben de şiddetle itiraz ederim.
Unutmayın ki…
Şeytan ayrıntıda gizlidir.
Bölgeyi ve insanını yakından tanıyan, bilen biri olarak yazıyorum bu satırları…
O sarhoş, küfürbaz hakimin Van’a atanması bazılarınız için küçük bir ayrıntı olabilir ama…
Şunu bilmelisiniz ki…
Bu atama ve benzerleri o bölge insanı için çok büyük bir trajedi.
Evet. AK Parti’nin Kürt halkının özgüvenini kazanması, ülkeye aidiyet hissetmesi adına başlattığı siz deyin, “Çözüm Süreci” ben diyeyim “Demokratikleşme hareketi” nedeniyle çok şey değişti o coğrafyada.
Yıllar boyu kimlikleri dolayısıyla aşağılanan, horlanan, eziyet gören Kürtler benliğini buldu süreç sayesinde.
Ancak…
Çoğunun hafızasında hala dipdiri etkisini koruyan geçmişin yaşattığı o travmatik hikayeler unutulmadı…
Evet… Kürt halkı, Kürtler duygu ve düşünce olarak asla eskide olduğu gibi değiller ama…
Soruşturma geçiren o sarhoş, küfürbaz hakimin “tedbiren” denilip Van’a atanması ve benzeri olaylar Kürtlerin hafızasının tazelenmesine ve yaşadıkları travmatik, acıklı hikayelerin yeniden hatırlanmasına sebep oluyor.
Öyle olunca da tabii…
“Geldi geçti artık” denilmiyor, denilemiyor ve geçmişin tüm travması geleceğe taşınmaya devam ediyor…
Hani soruyor, sorguluyor ya bazılarımız!
“Kürt’üm diyemiyorlardı bu topraklarda… Kürtçe konuşamıyorlardı… Kimliklerinden dolayı eziyet görüyorlardı… Ama artık o günler geride kaldı. Şimdi kimliklerini diledikleri gibi ifade edip, ana dillerini istedikleri gibi serbestçe konuşabiliyorlar… Buna rağmen neden hala mutsuz bu Kürtler ve neden hala HDP’nin peşinden gidiyorlar?”
İşte bundan değerli okurlarım…
Ara sıra da olsa; ”Sizin coğrafyanız bu ülkenin sürgün yeridir. Sürgün memleketlerimizdir illerinizin her biri!” hatırlatmaları yüzünden…