Asıl saçmalayan sizlersiniz!
Irak Başbakanı’na Cumhurbaşkanı Erdoğan ev sahipliğinde Beştepe Külliyesi’nde verilen ziyafete ilişkin görüşlerim muhalif cephede bayağı bir tepki aldı.
Küfür ve hakaret etmeyi ifade özgürlüğü sanarak alçaklaşanlarınki hariç tüm eleştirilerin başım üzerinde yeri var.
Var ama…
Bundan da o eleştirilere katıldığım ya da kabul edip de Irak Heyeti’ne verilen ziyafetle ilgili görüşümü değiştirdiğim anlamı filan çıkarmasın kimse.
Çünkü hala aynı noktadayım.
Bana göre o ziyafetin tartışılacak, eleştirilecek bir tarafı falan yok.
Bir kısım söz konusu ağırlama biçimine ekonomimizin mevcut durumunu gerekçe gösteriyor.
Diyorlar ki; ”Halk güç bela geçimini sağlamaya çalışırken ülkenin Cumhurbaşkanı elin Iraklısına böyle bir ziyafeti nasıl çeker?”
Halk güç bela geçimini sağlıyor yüzde yüz doğru bir tespit...
Buna diyecek bir sözüm yok elbette.
Evet... Gerçekten de ekonomik olarak dar bir boğazdan geçiyoruz ama amacı sadece ülkenin ekonomisine hizmet taşıyan üst düzey bir ağırlamayı yapamayacak kadar da aciz durumunda değiliz.
Demiştim ki yazımda; ”Bu ziyafet bir dönem dünya kadar ihracat yaptığımız, ticarette büyük avantaj sağladığımız komşumuz Irak’la aramızdaki buzları eritecek ve o eski günlere dönmemize vesile olacaksa ne mutlu bizlere!”
İşe bakınız ki bazıları bu yorumumu çok saçma bulmuş.
Efendim Irak’la ihracatın bugüne kadar ne katkısı olmuşmuş da bundan sonra ne olacakmış...
Ayrıca sırf ihracat yapacağız diye ekonomimiz bu haldeyken böyle bir ağırlamanın ne gereği varmış...
Haberleri olsun bu tür eleştirileri yapanların.
Asıl saçmalayanlar kendilerini.
Bilmiyorlar belli ki...
Çünkü Irak’ın Türkiye'nin ekonomisine sunabileceği katkı çok büyük.
Küçümsedikleri o Irak ile ticaret hacmimiz 2013 yılında 12 milyar dolar seviyesine çıkarak rekor kırmıştı.
Küçümsedikleri o Irak, Türkiye'den ithalatı ile bir dönem Almanya, İngiltere ve İtalya’dan sonra dördüncü sıraya yerleşmişti.
Ama şimdi ilk 10 da bile değil.
Neden?
Çünkü son yıllarda iki ülke arasında yaşanan politik gerginlikler ekonomik ilişkilerimizi darmadağın etti.
Öyle etti ki...
Adamlar bırakın altyapı için açtıkları devlet ihalelerini Türk şirketlerine filan vermeyi...
Türkiye’den gelen yumurta, sofralık tuz, şehriye ve makarna gibi basit temel gıda ürünlerinin bile ithalatına yasak getirdi!
Bana inanmıyorlarsa gitsinler iki ülke arasında direksiyon sallayarak geçimini sağlayan tır şoförlerine sorsunlar.
Dahası var.
Yaşanan o gerilimler neticesinde hem turizm hem de sağlık sektörümüz büyük kayıplar verdi.
Ödemesi Irak yönetiminin garantisinde olan Iraklılar, hastalıklarının tedavisinde ilk tercihleri olan Türkiye’den vazgeçmek zorunda kalıp başka ülkelere yöneldiler.
Kısa keseyim çünkü Irakla ilişkilerimizde yaşanan gerilimin Türkiye’ye yansıyan ekonomik zararlarını anlatmaya devam etsem..
Bu yazı bitmez.
Gelelim şimdi; ”Tam bir ele verir talkımı kendi yutar salkımı halleri! Pandemi var ve Cumhurbaşkanı virüsle mücadele için milletin restoranta oturmasına bile yasak getirirken kendisi Beştepe’de Iraklılarla dip dibe alem yapıyor!” eleştirilerine…
Pandemi var doğru.
Ve ülkenin en az hasarla çıkabilmesi için de bizlere türlü yasaklar getiriliyor o da doğru!
Ama arkadaş…
Pandemi var diye ülkenin Cumhurbaşkanı’nın da halkın uyması gereken yasaklara aynı biçimde uymasını beklemek nasıl bir kafa?
Yahu “Katar, Azerbaycan dışında bizi sallayan yok! Yabancı sermaye sırf bu iki ülkeye kalırsa yandık bittik mahvolduk. Yeter artık düzeltin şu dış politikamızı da nefes alalım” diyen biz!
Düzeltmek için gayret gösteriyor diye yerden yere vuran yine biz!
Ne yapsın yani Cumhurbaşkanı?
Dış politikamız ve ekonomimiz bu kadar sorunlu iken; "Şimdi bunları düşünmenin zamanı değil! Irak’ın Başbakanı değil ABD’nin yeni başkanı bile gelse olabildiğince mesafeli olalım çünkü pandemi var!” filan mı desin!
İsterseniz çıkmasın hiç dışarı...
Otursun Beştepe’de.
Mevcut durumu düzeltmek adına başka bir ülkeye filan da gitmesin.
Kesinlikle başka ülke liderlerini de kabul etmesin!
Ve oldu olacak ülke adına her ne yapacaksa bizim gibi “zoom” üzerinden yapsın!
Not: Lütfen bu yazdıklarımdan dolayı; “Beştepe’ye, Cumhurbaşkanı’na yaranmaya çalışıyorsun” türünden mesajlar yazmayın artık! Benim kimseye yaranmak gibi bir derdim yok. İhtiyacım hiç yok! Tek derdim kalemimin yüklediği sorumlulukla hakikatli ve hakkaniyetli olabilmek! Ötesi inanın beni ırgalamıyor!