Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kuşkusuz öldürülen bütün kadınlarımızın kaybı üzücü ama hayatını bilime, eğitime, anneliğe adamış Aylin Sözer’in kaybı çok ama çok acı.

        Çünkü biz işlenen o vahşetle sadece bir kadını değil aynı zamanda kadının toplumda hak ettiği yeri, pozisyonu alabilmesi adına ömrünü bu mücadeleye adamış bir neferi, öncü bir yüreği de kaybettik!

        Haberi gördüğümden bu yana hiç aklımdan çıkmıyor.

        Her fırsatta sosyal medya hesaplarına girip daha evvel paylaştığı videolarına, duyurularına, fotoğraflarına bakıyor ve keşke yaşıyorken tanımış olsaydım deyip kendi kendime hayıflanıyorum.

        Arkadaşlarının, dostlarının, öğrencilerinin yaptıkları yorumlardan anlıyorum ki…

        Hayata tutkuyla bağlı, genç kuşaklara aynı tutkuyu aşılamak için uğraş veren müthiş bir insanmış Aylin Sözer.

        Yakın bir arkadaşı aynen şöyle bir ifade kullanıyor değerli okurlarım...

        “O öylesine yaşam doluydu ki... Hayata karşı o kadar bağlılığı vardı ki... Teşhisi koyan doktorların “iyileşmesi mümkün değil” dediği kanseri yendi!”

        Ve işte bu güzel, çevresindekiler tarafından; “Melek ruhlu” diye bilinen kadın, önceki gün cani bir adam tarafından hunharca katledildi.

        Tabii en az katli kadar üzücü olan şey ise ardından yazılıp, çizilenler ve buna bağlı olarak yapılan iğrenç yorumlar oldu.

        Dün sabah dayanamayıp Habertürk TV’de sevgili Ebru Baki’nin hazırlayıp sunduğu “Para Gündem”de tepkimi dile getirdim ama soğumadı içim bir türlü.

        O yüzden yazmak da istedim.

        REKLAM

        Haberi ilk hangi gazete, ajans servis etti bilmiyorum ama bilmeliler ki o ilk servis ediş biçimleri ile gazeteciliğin adeta ırzına geçtiler.

        Niye mi?

        Çünkü o ilk haberde yazılanların neredeyse tamamı yanlıştı.

        Aynen aktarıyorum o halini değerli okurlarım; “İstanbul’un Maltepe ilçesinde yaşayan 48 yaşındaki Aylin Sözer sosyal medyada tanıştığı eski sevgilisi Kemal Delbe tarafından üzerine yanıcı madde dökülerek öldürüldü. Failin, Aylin Sözer’i 2 günden bu yana evinde alıkoyduğu öğrenildi!”

        Bir kere o caninin soyadı Delbe değil, Ayyıldız!

        Ancak böyle servis edildiği için kamuoyu saatlerce internette katili Delbe soyadı ile aradı.

        İkincisi ise katilin 2 günden beri Aylin Hoca’nın evinde, onu rehin aldığı bilgisi.

        Onun da öyle olmadığı mobese kayıtlarından ortaya çıktı.

        Alçak namussuz, Aylin Hoca’nın evine cinayetten birkaç saat evvel giriş yapıyor.

        Giriş saati, hali, anbean kayıtlarla ortada!

        Üçüncüsü ise “eski sevgilisi” ibaresi.

        Kimden duydunuz, kim size söyledi de polisin cinayet mahallinde yaptığı gözaltının hemen sonrası katilin eski sevgilisi olduğunu kamuoyuna servis ettiniz bilmiyorum ama.

        Yakınlarından öğrendiğimi söylüyorum!

        O bilginiz de külliyen yalan!

        Olay çok sıcak olduğu için isimlerinin yazılmasını istemedi hiçbiri ama dün bir biçimde yakın akrabalarına, arkadaşlarına ve aynı apartmanda oturan komşusuna ulaştım hocanın.

        Kemal Ayyıldız denilen adamla öyle bir münasebeti kesinlikle yok kadıncağızın.

        Sakın bundan Aylin Hoca’nın eski sevgilisi veyahut da sevgilisinin olmasının utanılacak bir durum olduğunu ima ettiğim falan düşünülmesin.

        Tabii ki olabilir.

        Gencecik kadın.

        Niye sevgilisi olmasın?

        Ama sorun şu ki; Bu alçak katil, Aylin Sözer’in sevgilisi falan değil.

        REKLAM

        Öyle olmadığı halde öyle bilinmesinde bazıları bir beis göremiyor olabilir ama ben görüyorum.

        Aylin Sözer, oğlu Arda ile.

        Ben de Aylin Hoca'nın oğlu ile aynı yaşlarda erkek çocuğu olan anneyim.

        Soruyorum hepinize…

        Herkese…

        Empati yapın lütfen.

        Neden Aylin Hoca’nın evladı ya da yakınları, annesi, babası onun ölümünün ardından böyle yalan bir şey için de açıklamalar yapıp, hesap vermek zorunda kalsın!

        Nereden çıkardınız siz bu adamın onun eski sevgilisi falan olduğunu?

        Sevgilisi olan bir adam neden kendisini kameraların görmeyeceği şekilde gizleyerek girmeye çalışır sevdiği kadının evine?

        Belli ki önceden planlamış bir şeyleri.

        Ya hırsızlık ya da cinayet işlemeyi kafaya koyup öyle gitmiş Aylin Hoca’nın binasına.

        Mutlaka polis soruşturması neticesinde bütün bunlar aydınlanacak ve Aylin Sözer’in hayatına son veren o alçakla ilgili tüm gerçekler ortaya çıkacaktır.

        Ama biz ne yazarsak yazalım…

        Neyi düzeltmeye çabalarsak çabalayalım…

        O ilk yanlış bilgiler işine geldiği için düzeltme ihtiyacı duymayan bağnaz, gerici, ilkel kafalılar; “Ee sosyal medyada tanıştığın gencecik adamı kendine sevgili yapıp evine kapatırsan… Sonunda böyle olur!” mealinde iğrenç yorumlarla zavallı Aylin Hoca’yı linçlemeye devam edecektir!

        Yazık! Çok yazık!

        Not: Yazımı bitirmiştim ki; haberturk.com’a Aylin Sözer’in babası Ayhan Sözer’in açıklamaları girdi. Baba Sözer’in kızıyla katil arasında kesinlikle böyle bir ilişkinin söz konusu olmadığını anlatan o açıklamayı dikkatinize sunuyorum. Tam da yukarıda dikkat çektiğim hususa değinmiş adamcağız. Kızının yasını mı tutsun yoksa yapılan yalan yanlış haberleri düzeltmeyle mi uğraşsın.

        "Ne gereği vardı bu köprünün!" sorusuna köprünün üzerinde cevap aradım!

        "Ne gereği vardı bu köprünün!" sorusuna köprünün üzerinde cevap aradım!
        0:00 / 0:00

        Çanakkale’de inşaatı devam eden köprünün yatırım ortaklarından Limak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir sadece kadın gazetecilerden oluşan bir ekiple inşaatı ziyaret edeceklerini ve beni de aralarında görmek istediklerini söyleyince hiç düşünmeden atladım tabii.

        Çünkü birincisi üzerinde epeyce tartışma olan bir projeyi yerinde görmek ve kamuoyunda merak edilen tüm sorulara yanıt almak gibi bir fırsat yakalamıştım.

        İkincisi ise yıldım artık masa başında gazetecilik yapmaktan.

        Sahaya çıkmayı özledim.

        Muhabirlik yapmayı yani.

        Hülasa… Ebru Hanım mihmandarlığında 4 kadın gazeteci kalktık gittik Çanakkale’ye…

        (Bu arada karşı cins meslektaşlarımıza duyurulur; Köprüyü ilk gezen gazeteci unvanını da biz kadın gazeteciler şimdiden cebimize koyduk.)

        Köprüyle ilgili hemen her detayın aktarıldığı bir gezi oldu ama sizleri çoğu teknik olan bilgilerle boğmak istemiyorum.

        Zira o bilgilerin tamamını internette bulmak mümkün.

        Ben kamuoyunda sıkça gündeme gelen konulara açıklık getirmek istiyorum.

        Şantiyeyi gezdikten sonra oturduk yapımcı firmaların yetkilileri ile.

        Ki Limak’ı Ebru Hanım temsil ediyordu ama diğer ortaklardan, Yapı Merkezi’nden Başar Arıoğlu ile Güney Koreli ortak SK E&C’den de Seung Soo Lee vardı toplantıda.

        Ne varsa kafalarda sordum.

        REKLAM

        Bir kere şunu söyleyeyim…

        O bölgeyi biraz bilen biri olarak bende de köprünün çok elzem olup olmadığı ile ilgili soru işareti vardı.

        Çünkü mevcut duruma göre gerçekten de fazla lüks kaçıyor Çanakkale Köprüsü.

        Zar zor olsa da feribotlarla pekala yapılabilen taşımacılık mümkünken değeri yaklaşık 3 milyar Avro’ya mal olacak bir projenin ne anlamı var?

        Doğrusu mevcut duruma, pazara göre evet yok.

        Ama şunu gördük ki…

        Bu proje sadece bugün feribotlar ile sağlanan Lapseki-Gelibolu arasında araçların karayolu geçişlerinde rahatlık sağlamak için düşünülmüyor.

        Köprünün aynı zamanda Tekirdağ, Balıkesir gibi çevre illere otoyollar ile bağlanıp Avrupa/Asya arasında bambaşka bir güzergah oluşturması planlanıyor.

        Özellikle İstanbul’u transit geçecek araçlar için düşünülmüş bir proje bu.

        Yunanistan’dan ya da Bulgaristan'dan girip Güney Marmara, Ege veya İç Anadolu’ya taşımacılık yapanlar için hem hız hem de sürüş konforunda büyük bir olanak olarak görülüyor.

        Tersi de olabilir ayrıca.

        Mesela Bursa’dan yüklenen bir kamyon ya da tır İstanbul’u dolaşmadan çok daha hızlı ve konforlu bir biçimde Avrupa’ya gidebilir bu yolla.

        Gelelim yap/işlet/devret modeliyle ihale edilen bu projede devletin verdiği araç garantisine, köprü geçiş ücreti ve diğer sorulara...

        Projenin anlaşma süresi toplam 16 yıl 2 ay 12 gün!

        Ancak dikkatinizi çekerim inşaat dönemi dahil bu süreye.

        Yatırımcılar için hedeflenen inşaat süresi eğer bir aksilik olmaz ise 4 yıl.

        Buna göre 2022 yılının Mart ayında projenin tam halinin hizmete girmesi gerekiyor.

        REKLAM

        Garantili geçiş ise o tarihten sonra başlıyor.

        Yani bazılarının iddia ettiği gibi şu anda devletin proje için ödediği bir para filan yok.

        Bu bilgi doğru olsaydı hakikaten ben de “Enayi miyiz!” der delirirdim.

        Çünkü daha kullanımda olmayan bir projeye devletin kaynak ayırması kabul edilir bir durum değil.

        Özetle…

        Eğer bu proje hedeflenen tarihte bitirilirse köprü sonrasında kalan 12 yıl boyunca da yatırımcılar işletme hakkına sahip.

        O 12 yılın sonunda ise projenin tamamı kazma, kürek dahil her şeyiyle ve sıfır hasarla devlete hibe edilecek.

        Araç garantisi sayısının 45 bin olduğu doğru bir bilgi!

        Feribot geçişlerinin matematiği göz önüne alınırsa 45 bin gerçekten yüksek bir rakam çünkü şu anda günde ortalama 12 bin civarında araç geçiyor o feribotlarla.

        Ancak dedim ya yukarıda da…

        Projenin tamamının devreye girmesi halinde İstanbul veya İzmit güzergahlarını kullanmak istemeyen araçlara cazip gelecek bu hatla sayının 45 binin de üzerine çıkacağı tahmin ediliyor.

        İnşallah öyle olur çünkü her 45 bin araçtan sonra geçen araçtan alınan ücretin yüzde 30’u devletin kasasına girecek.

        Bu arada geçiş ücreti de şimdiden belli.

        15 Avro artı KDV!

        Bugünkü hesaplama ile yaklaşık 150 TL.

        Otoyolların ücretlerini de dahil ettiğinizde yaklaşık 200 TL gibi bir rakama tekabül eder.

        Ki, İstanbul’u dolaşmak, trafiğine girmek istemeyen Trakyalılar ya da Avrupa’dan gelenler için konforlu bir güzergah olacağından bence bu rakam çok yüksek değil.

        Özetle…

        Tamamlandığında 2023 metre ile dünyanın en uzun orta açıklıklı asma köprüsü unvanını alacak 1915 Çanakkale iddia edildiği gibi boş, gereksiz bir proje falan değil.

        REKLAM

        Bence iyi bir iş.

        Bu arada köprünün görünümünün dünyanın en ünlü köprülerinden olan San Francisco'daki Golden Gate’i andırdığını da yazayım.

        Köprü bacaklarında kırmızı renk kullanılmış olması çok estetik olmuş.

        Ki bu fikrin babası da yatırımcı ortaklardan Yapı Merkezi’nin kurucusu Ersin Arıoğlu imiş.

        Bilmiyordum. Meğer diğer köprülerin renksiz yani beton görünümlü olmasının nedeni boya nedeniyle oluşacak artı maliyetindenmiş.

        Yani bu köprü aynı zamanda ülkenin renkli, boyalı ilk köprüsü unvanını da alacak olan köprü...

        Yapı Merkezi CEO Başar Arıoğlu ve Limak Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir

        Diğer Yazılar