Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kemal Kılıçdaroğlu’na, CHP’deki başörtülü siyasetçileri "vitrin mankeni" olarak kullandığı iddialarıyla yüklenmek çok ciddi bir haksızlık!

        Kemal Bey’in siz deyin “türban” ben diyeyim “başörtüsü” konusunda asla ama asla bir rezervi yoktur!

        Ben bunun bizatihi şahidiyim.

        Hem de bugün değil.

        Yıllar evvelinden.

        2009 yerel seçiminden sonraydı...

        Bilindiği üzere Kemal Kılıçdaroğlu o seçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olmuş ve sergilediği performansla da oy versin vermesin İstanbullular nezdinde kabul görmüş ve parlayan yıldız olarak takibe alınmıştı.

        İşte o takiplerden biriydi.

        Seçimden yaklaşık 1 yıl sonra bir grup gazeteci, aralarında başörtülülerin de olduğu muhafazakar camiadan bir grup üniversite öğrencisi ve Kemal Kılıçdaroğlu ile Fatih’teki “At Pazarı”nda buluşmuştuk.

        Sohbetin tamamı neredeyse başörtüsü ve CHP’nin muhafazakar kesimlerle olan ilişkisi üzerineydi.

        Çok sıkıştırmıştı gençler.

        Özellikle de başörtüsü ile ilgili ne düşündüğü konusunda inanılmaz bir pres yapılmıştı.

        Yazıldığında, yayınlandığında partisinde egemen olan statükocu Ulusalcı, Kemalistlerin tepki göstereceğini bile bile; "Ben şekilciliğe karşı bir insanım. Dolayısıyla başörtüsü benim için bir problem değildir!" dedikten sonra da aynen şu ifadelerle bakış açısını aktarmıştı Kemal Bey…

        REKLAM

        “Bence başörtüsü anayasal bir sorun değildir. Çünkü başörtüsü temel insan hakları çerçevesinde ele alınmalıdır. Mesele Anayasa Mahkemesi'ne taşınmamalıydı. Bu, kamuoyunun kendi arasında halledeceği bir meselenin ötesine geçmemeliydi. İnsanların inanç özgürlüğü sadece kendini bağlar. Giyim kuşam tarzları da öyle. Ancak ne yazık ki konu AKP Hükümeti'nce siyasi mesele haline getirildiği için biz de bu konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürmek zorunda kaldık. Halbuki sorunu çözecek yetkili merci ne Anayasa Mahkemesi, ne de TBMM'dir. Sorunu çözecek tek bir merci vardır. O da halkın kendisidir!"

        2010 yılında üstelik de iktidara yakın Sabah gazetesinde yazdığım o yazı arşivde duruyor.

        Dileyen gidip tamamını okuyabilir.

        Hülasa…

        Kesinlikle katılmıyorum CHP’deki başörtülü kadınların vitrin mankeni amacıyla konumlandırıldıkları iddialarına filan.

        Bu iddia gerçekten Kemal Bey’e büyük haksızlık.

        Zira Kemal Kılıçdaroğlu’nun Anadolu insanının gözünde her daim “din düşmanı” olarak görülen CHP’nin başörtülü veya değil muhafazakar kesimlerle buluşması yönünde yıllar evvelinde dile getirdiği net bir görüşü ve niyeti vardı zaten.

        İspatı da 2010 yılında yazdıklarımla ortadadır.

        Ve son olarak da şunu ekleyeyim...

        Sayın Kılıçdaroğlu bu düşüncesini pratiğe dökmek için de genel başkan olduktan sonra epeyce çaba sarf etti.

        Çok zorlandı tabii.

        Çok bocaladı.

        Çünkü Türkiye Cumhuriyeti ile hemen hemen aynı yaşa sahip olan CHP’de köklü ve radikal değişimlere imza atmak kolay değildi.

        Ama sonunda başardı.

        Bugün CHP’de artık muhafazakarlar, başörtülü kadınlar da siyaset yapmak için pozisyon alabiliyorsa...

        Emin olun bu Kılıçdaroğlu’nun yıllar evvelinde ifade ettiği gibi özgürlükçü, demokrat ve insani perdeden baktığı o politikalarının bir sonucudur.

        "Pandemide bir insan niye botoksa ihtiyaç duyar ki?" demeyin sakın!

        "Pandemide bir insan niye botoksa ihtiyaç duyar ki?" demeyin sakın!
        0:00 / 0:00

        TİM’in, Ticaret Bakanlığı koordinasyonu ile Cumhurbaşkanlığı himayesinde 2012 yılından bu yana düzenlediği Türkiye İnovasyon Haftası pandemi nedeniyle bu yıl sanal ortamda gerçekleşti.

        Her sene merakla takip ettiğim “yenilikçilik” yani inovasyonu ben de bu yıl online takip etmeye çalıştım.

        Alıştı mı insanlık yoksa daha kolay mı geldi bilmiyorum sanal üzerinden yapılan bu yıl ki toplantılara inanılmaz ilgi olmuş.

        TİM Başkanı İsmail Gülle ilk sanal inovasyon başarısını anlatırken şöyle demiş; “Bu yıl da ilgi o kadar yoğundu ki, firmalarımızın ve gençlerimizin dört gözle beklediği haftayı ertelemeyi bir an olsun düşünmedik. Pandemi koşullarına titizlikle riayet ederek, çekimlerimizi 15 günde tamamladık. Böylesi zor günlerde akademisyeniyle, ihracatçısıyla, girişimcisiyle, medyasıyla kenetlenerek, İlk Sanal İnovasyon Haftası’nı milyonlara ulaştırdık.”

        Denilene göre bu ilgi ve sonunda yakalanan başarı neticesinde pandemi bitse bile… Yani şartlar normale dönse bile TİM bundan sonraki yıllarda da inovasyon haftasını online yapma kararı almış.

        Bence çok mantıklı.

        Instagram’ın kurucu ortağı Mike Krieger, mucit, yazar ve fütürist Ray Kurzweil, Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, dünyaca ünlü Türk Kalp Cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz, yerli aşı geliştirici bilim insanı Prof. Dr. Aykut Özdarendeli ve daha birçok ismin konuşmacı olduğu inovasyon günlerinde benim en ilgimi çeken meslektaşım, arkadaşım Milliyet Yazarı Songül Hatısaru’nun moderatörlüğünde gerçekleşen sunumdu.

        Şaka gibi ama pandemi başladığından bu yana başta botoks olmak üzere estetikte talep patlamış.

        “Estetik Cerrahide İnovasyon” başlığı altında yapılan panelde Hatısaru’nun sorularını yanıtlayan Op. Dr. Dilek Avşar ve eşi Op. Doktor Yakup Avşar klinik olarak karantina sürecinde hiç olmadığı kadar talep aldıklarını aktarmış.

        Botoks ve özellikle göz estetiği…

        Alt göz ile üst kapağı aldırma işlemeleri ve hyalüronik asit içerikli uygulamalara ilgi bayağı yoğun olmuş.

        Açıkçası önce pek inanmadım.

        Çünkü salgın sebebi ile insanların çoğu artık evdeyken ve hatta evde çalışırken niye estetiğe ihtiyaç duyar ki diye düşündüm.

        Yanlış düşünmüşüm.

        Bunu da Dilek Avşar’ı arayınca öğrendim.

        Meğer iş hayatının artık bir vazgeçilmezi olan başta Zoom olmak üzere benzer programlar üzerinden toplantılara katılanların daha iyi görünme endişesi estetik operasyonlara rağbeti artırmış.

        20 yıldır ekranlara çıkan biri olarak çaktım durumu ve hak da verdim.

        Çünkü ekran olayı çok başkadır.

        Varsa eğer yüzünüzde bir yerlerde gevşeme, sarkma ya da kırışma…

        Maalesef ekran bunun çok net ortaya dökülmesine sebep olur.

        En ala makyaj yapılsa bile ekran görüntünüzle yüz yüze de olduğunuz andaki görüntü aynı olmaz.

        Eğer sık sık ekrana çıkıyorsanız ve görüntünüze de önem veriyorsanız yüzünüze bakmanız elzemdir.

        Hele hele televizyon kalitesinde olmayan online bağlantılar da…

        Perişan olursunuz.

        Mesela göz altlarınızda azıcık bir torbalanma bile olsa…

        O torbalar karşı tarafa çuval gibi görünür ne yazık ki!

        Özetle...

        Sanal ortamda ruhen değil ama yüz estetiğinde gergin görünmek gibi bir tercihiniz var ise ihtiyaç duyduğunuz yerlerde estetik operasyonlara da kapıyı sonuna kadar açmak durumundasınız!

        Diğer Yazılar