Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Daha üç gün önce yine bu köşede; “Bir İstanbullu olarak bu proje ile ilgili ısrar ve inadı anlamakta, idrak etmekte zorlanıyorum” demiştim.

        Tesadüf işte...

        Bu yazımın tam üzerine “Kanal İstanbul” projesi ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ilginç bir rest geldi.

        Partisinin İstanbul İl Kongresi’nde ben ve benim gibi Kanal İstanbul projesine karşı olanları kastederek; ”Onlara rağmen Kanal İstanbul'u yapacağız. İnadına yapacağız ve Kanal İstanbul ile İstanbul nasıl güzelleşecek, İstanbul nasıl bir başka şehir olacak bunu da görecekler!” açıklamaları yaptı.

        Erdoğan’ın projenin İstanbul’a katacağı güzelliğe dair söyledikleri görecelidir o yüzden bunun üzerinde durmayacağım.

        Çünkü bana göre İstanbul yeterince güzel bir şehir zaten.

        Tüm dünya şehirlerinin en güzeli hatta.

        Ve bu güzelliğini de doğallığına borçludur.

        Bence bu muhteşem doğallığı bozulmamalı.

        Başka nedenlerim de var ama benim Kanal İstanbul ile ilgili olumsuz bakış açımın nedenlerinden biri de budur.

        REKLAM

        Bana kalsa eğer...

        Olan taşları yenilerim...

        Sağlamlaştırırım ama artık üzerine fazladan tek bir taş dahi koymam.

        Ben böyle düşünüyorum.

        Ve eminim benimle aynı fikirde olan milyonlarca insan var.

        Tabii Cumhurbaşkanı gibi düşünen de...

        Olabilir bu tür karşıt fikirler.

        Herkesin aynı düşünmesini beklemek ya da istemek demokratik açıdan sorunlu bir bakış açısı olur zaten.

        Benim kavrayamadığım aynı konuşmasında; "Millete küsülmez, milletle inatlaşılmaz, millete husumet beslenmez, millete rağmen iş yapılmaz!” ifadelerini kullanan Erdoğan’ın Kanal İstanbul ile ilgili bu kadar sert duruş sergilemesi...

        Madem milletle inatlaşılmaz…

        Madem millete rağmen iş yapılmaz…

        O halde İstanbullunun çoğunluğunun karşı çıktığı bu projeyle ilgili bu ısrar niye?

        Denilecek ki; "Nereden biliyorsun İstanbullunun çoğunluğunun karşı olduğunu?”

        Biliyorum çünkü ben bu şehri 7/24 yaşıyorum.

        AK Partililer dahil birçok İstanbullunun bu projeye mesafeli olduğunu bizzat duyuyorum, görüyorum.

        Hülasa...

        Bence hiç gereği yok; ”Benim dediğim olacak”, "Hayır benimki olacak” inatlaşmasına...

        Demokraside doğruyu bulmak için formül bellidir.

        Koyarsınız halkın önüne sandığı ve çıkan sonuca göre de rotayı belirlersiniz...

        Aç, kapa, aç, kapa nereye kadar?

        Aç, kapa, aç, kapa nereye kadar?
        0:00 / 0:00

        Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 1 Mart itibarı ile normalleşmeye başlıyoruz deyip müjdeyi verdi ama…

        Korona ile ilgili günlük yayımlanan tabloya göre sanki Koca’nın verdiği müjde kursağımızda kalacak gibi.

        Birçok ilde artış var ve bu artış oranı normalleşeme tarihi olarak ilan edilen 1 Mart’ın bir rüya olduğuna bariz bir işaret.

        Sakın bu yazdığımdan; “Normalleşmeyelim” filan dediğim anlamı çıkarmasın kimse.

        Kesinlikle normalleşelim…

        Hem de olabilecek en kısa sürede ama virüsün yayılımı ve bulaş oluşu ile ilgili bu korkutucu yükseliş devam ediyor ve vaka sayıları 10 binlere yeniden dayanmışken nasıl olacak bu iş?

        Diyelim 1 Mart’ta yasaklar kalktı ve ülke azami normal haline geri döndü.

        Görünen o ki 1 hafta içerisinde rakamlar yeniden 20 binlerin üzerine çıkacak.

        O zaman ne olacak?

        Geri mi kapanacağız?

        Fikrimi söyleyeyim; Evet kapanacağız.

        Peki aylardır kısıtlama nedeniyle büyük sıkıntılar içerisinde olan lokanta, restoran, kafe işletmecisi olan esnaflar ne yapacak?

        Daha önceleri de yazdım…

        Onlar için bıçak kemiğe dayanmış durumda.

        Artık mevcut durumla hem psikolojik hem ekonomik mücadele edemez bir haldeler.

        Açıp bir hafta sonra; “Yeniden kapanıyoruz arkadaşlar” denildiğinde bu insanların zaten altüst olan moralleri iyice bozulacak.

        Mutlaka Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu bu dediklerimi de düşünüp ona göre bir B planı belirliyorlardır ama…

        Bence Hazine ve Maliye Bakanlığı da bir plan üzerinde çalışmalı.

        Acilen bu sektörde hizmet verenler için ekonomi destek paketleri devreye sokulmalı.

        Ancak bu paketler büyükşehirlerdeki esnafa 750, küçük şehirlerdeki esnafa 500 lira kira yardımında olduğu gibi “Ağızlara bir parmak bal çalalım!” anlayışında da olmamalı.

        Hakiki destekten bahsediyorum ben.

        İşletmecisine, çalışanına nefes aldıracak, “Allah devletimize zeval vermesin!” dedirtecek desteklerden…

        Diğer Yazılar