İki velet, binlerce cinnet!
Tesadüf...
Daha geçen ay izlemiştim Amerika’da kurduğu saadet zinciri ile 17.5 milyar dolarlık dolandırıcılığa imza atan Bernie Madoff’un hayatını anlatan; “The Wizard Of Lies” filmini…
(İzlemeyenler için söylüyorum; Hazır 3 günlük karantina varken... “Ne yapıp edip, izleyin o filmi” derim…)
ABD’nin en büyük mali dolandırıcısı olarak kabul edilen Madoff’u, Robert De Niro’nun canlandırdığı film, bugünlerde Türkiye’de yaşanan THODEX dolandırıcılığının perde arkasında neler olup bittiğine ışık tutacak şahane bir yapım.
Yapılış şekli, zamanı değil belki ama bitiş noktasında yaşanan manzara yüzde yüz aynı!
400 bine yakın yatırımcıyı dolandırıp yurt dışına kaçan THODEX’in kurucusu Faruk Fatih Özer’in geride bıraktığı hikayeler de, kurduğu sahte düzen üzerinden binlerce Amerikalı yatırımcıyı ağına düşüren Madoff’un hikayelerinden hiç farklı değil.
Bu, bu konudaki ilk yazım ama şuna eminim ki benzer daha çok yazı kaleme alacağım bu köşede.
Çünkü konu henüz çok sıcak ve belli ki Türkiye açısından en büyük mali dolandırıcılık olarak tarihe geçen THODEX skandalıyla ilgili ilerleyen günlerde daha çok bilgi, belge, detay ortaya çıkacak.
En azından mesela 2 milyar dolarlık vurgunu yapmayı beceren THODEX’in kurucusu Faruk Fatih Özer kimdir, nedir, nerelidir ve ailesi ne işle meşguldür filan öğreneceğiz.
Çünkü yazıyı yazmadan evvel internette tarama yaptım.
Özer ile ilgili sağdan, soldan, önden çekilmiş yakışıklı, boy boy fotoğraflarına ve bir de ancak şu bilgilere ulaşabildim.
“Thodex platformunun sahibi olan Koineks Teknoloji Anonim Şirketi, 14 Eylül 2017 tarihinde kuruldu. 1994 Kocaeli doğumlu Faruk Fatih Özer 23 yaşındayken şirketi 400.000 lira sermaye ile kurdu. Taahhüt edilen 400.000 liranın 100 bin lirası şirket tescilinden önce ödenirken, kalan kısmının ise 24 ay içinde ödeneceği belirtildi. Şirket ilk kurulduğunda merkezi Şişli'deyken, daha sonra 2019 yılında Kadıköy'e taşındı!”
Başka hiçbir ayrıntı yok!
Ve şaka gibi ama işte şeceresi neredeyse hiç bilinmeyen Özer de, tıpkı “Çiftlik Bank” üzerinden vurgun yapan tosuncuk lakaplı Mehmet Aydın gibi dönüşü olmayan bir biletle kayıplara karıştı.
Yani değerli okur…
İnanılır gibi değil ama sadece ve sadece yazılım kullanan bu yirmilik iki "zeki" ve "çalışkan" velet, Türk Milletinden 500.000 kişiyi ve toplamda 3.5 milyar doları çarpıp, kapağı Bahama adalarına atmayı başardı.
Peki nasıl?
Nasıl böyle kusursuz yapabildiler bu operasyonları?
Neden bu durum yaşandı?
Söyleyeyim…
Çünkü dolandırıcılıkta yeni bir sistem olan bu alanda denetim sıfır.
Buna mukabil, geçmiş dolandırıcılık hikayelerinden hareket edip de, “caydırıcı” hiçbir örnek ortaya koyamadı hukuk düzenimiz.
Resmen ama resmen; “Saldım çayıra, mevlam kayıra” anlayışına terk edildi.
Hal böyle olunca da, bu alanın açıklarının ne olduğu konusunda pek mahir olan Mehmet Aydın ve Faruk Fatih Özer gibi fırıldaklar at koşturmaya başladı.
Peki dünyanın en büyük saadet zinciri ile milyar dolarlık vurgun yapılan Amerika’da böyle bir şey mümkün mü?
Tabiİ ki değil.
Çünkü orada sistem tıkır tıkır işliyor.
Amerikan yargısı kurduğu; “Saadet Zinciri” ile milyarlarca dolarlık vurgun yapan Bernie Madoff’a öyle bir ceza kesti ki değerli okurlarım...
Onun başına gelenleri bilen, gören Amerikalı bir vatandaşın, onun yaptığı benzer bir dolandırıcılığa meyletmesi zaten imkansız hale geldi.
“The Wizard Of Lies” filmini izleyenler bana hak verecektir eminim.
Adam büyük dolandırıcı ama bunu yaptığına bin pişman ediliyor.
Hayatı kaydırılıyor adeta.
Öyle kaydırılıyor ki; oğullarından biri utancından kendisini asarak intihar ediyor.
Diğeri üzüntüden lenfoma kanseri olup ölüyor.
Eşi resmen sürünüyor.
Madoff ise geri kalan tüm ömrünü cezaevinde geçirmek zorunda kalıyor.
Daha geçen hafta öldü.
80 yaşında.
Düşünün...
Kanser olduğu anlaşılıyor ve ölmeden 6 ay önce avukatı bu sebeple tahliyesini istiyor ama yargıç; ”Onun yüzünden çok insan mağdur oldu. Kabul edilemez bir teklif” deyip ret veriyor.
Peki bizim ülkemizde; “Saadet Zinciri” denilince akla gelen Selçuk Parsadan ne yaşadı?
Koca bir hiç!
Adam bırakın sıradan vatandaşı tokatlamayı filan emekli Orgeneral Necdet Öztorun'un adını kullanarak dönemin Başbakanı Tansu Çiller’i kandırıp devletin örtülü ödeneğini 5.5 milyar tokatladı.
Yetmedi rahmetli aktör Yılmaz Zafer'in tedavisi için parasal sıkıntı çeken sanatçı Perihan Savaş'ın adını kullanarak aralarında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de olduğu birçok ünlü siyasiyi, iş adamını dolandırdı.
Saklamadı, inkar etmedi ve hatta bir televizyon kanalına çıkıp tüm suçlarını itiraf etti!
Sonra ne oldu?
Güya 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı ama bunun da hepi topu 5 yılını yattı.
Çünkü 1996 yılında girdiği cezaevinden 2001 yılında Rahşan Affı sayesinde çıktı.
Şimdi soruyorum...
Denetimin sıfır.
Caydırıcılığın sıfır.
Ve önlerinde de Parsadan amcaları gibi şahane bir örnek var iken...
Bu iki velet…
Arkalarında binlerce insanın cinnet geçireceğini zerre-i miskal umursamadan yapmazlar mı dolandırıcılığın en alasını?