O ucube heykeller sadece Diyarbakır'da mı sanıyorsunuz?
Bazılarının Çiftlik Bank vurguncusu “Tosuncuk” Mehmet Aydın’a, bazılarının ise Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’a benzettiği karpuz içindeki bebek ile tatlıcı heykeli kaldırıldı.
Ancak Diyarbakır Valiliği tarafından yapılan açıklamaya göre heykellerin tamamen iptali söz konusu değil.
Yenilenerek geri konulacaklarmış yerlerine...
Peki neden iptal değil de ısrar ediliyor bu ucubeler için…
Çünkü; “Kentin simgeleri” diye her karışı buram buram tarih kokan birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim şehrimiz Diyarbakır’ın en işlek kavşağına dikilen hasır bilezik, karpuzun içerisinde yer alan ve neye benzediği belli olmayan çocuk, halay çeken folklor ekibi ve kadayıf tepsisini gösteren o 4 ucube heykelin parası ödenmiş bile!
Neyse ki iddia edildiği gibi eski parayla 4 trilyondan fazla tutan meblağın tamamının heykellere ödenmediğini Belediye'nin açıklaması ile öğrendik! (170 bin metrekarelik alanda; drenaj hatları, su depoları, çimlendirme, ağaçlandırma, çalı ekimi gibi işlerin tamamını içeren ihalenin tutarı olduğunu söylüyor Belediye.)
Bir yurttaş, bir gazeteci olarak amacın sanat eseri yaratmak falan değil, keseleri doldurmak olduğu besbelli olan bu ucubelerle ilgili en çok merak ettiğim şey; Bizzat Vali Münir Karaoğlu tarafından çeşitli metaforlarla savunulmaya çalışılan bu heykellerin kimlerin imzası, kararıyla ve kimlere sipariş edildiğidir…
Dün cevabını almak için bayağı bir mesai harcadım ama pek muvaffak olmadım.
Bu arada yeri geldi bir önemli noktaya da temas etmek istiyorum.
Sanılabilir ki belediyeler bütçesinden milyonlarca lira harcanarak yapılan bu ucubelik sadece Diyarbakır’da…
Ama öyle değil.
Bu ucubelik maalesef memleketin dört bir yanında var değerli okurlarım.
Birçok belediye sözüm ona “kentin simgesi” diye bu iğrenç heykellere dünya kadar para harcadı ve harcamaya da devam ediyor.
Ülkenin başkenti Ankara’daki; “mor goril, keçi, dinozor” heykelleri bir yana…
Başka şehirlerimizde de benzer binlerce saçmalık var.
Mesela Bursa ve civarı…
Bırakın daha öncesini filan Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarına ev sahipliği yapmış ve yüzlerce eserin bulunduğu o coğrafyadaki ucubeler Diyarbakır’dakilerini mumla aratır nitelikte.
Örneğin Gemlik…
Yolu düşenler mutlaka görmüştür; kentin girişindeki kocaman çatalın ucundaki zeytin tanesi sembolünü…
Ya da İnegöl…
Bursa’nın en eski, en büyük ilçesi diye bilinir.
Bizzat gittim ve gördüm oradaki eski tarihi.
Peki, 5.000 yıllık bir geçmişe sahip olan ve üzerinde Hititler’in, Bitinyalılar’ın, Lidyalılar’ın, Persler’in hüküm sürdüğü ve Osmanlı’dan onlarca eserin olduğu o toprakların simgesi diye meydanına ne dikilmiş biliyor musunuz?
“Et köfte!”
Evet. Yanlış duymadınız…
İnegöl denilince akla gelen tek şey sanki, “İnegöl Köftesi” imiş gibi iğrenç bir heykel sergileniyor o onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış güzelim topraklarda.
Diyeceğim şu ki değerli okurlarım…
Kentlerin meydanlarına, önemli caddelerine, kavşaklarına filan; “kentin sembolü, simgesi” denilerek dikilen bu ucube heykeller furyası maalesef birçok belediyede esiyor.
İşte bu furyaya topyekûn “dur” demek lazım.
Gelecek nesillere hiçbir şey aktarma amacı olmayan tarihten, sanattan, estetikten yoksun ve gören her vatandaşa; “Bu ne yahu!” dedirtip, hüsrandan başka bir duygu yaşatmayan belediyeler arasındaki bu modaya bir son verilmesini sağlamak lazım.
Halkın tercihi ile kentlere hizmet için gelen belediye başkanlarına, sorumluluklarında olan belediye bütçelerini çar çur ederek, kentin önemli noktalarına kavun, karpuz, kayısı, soğan, patates, pide, yoğurt, kebap heykelleri dikerek kentlerin gerçek dokusuna tecavüz etme hakları olmadığını bir biçimde anlatmak lazım.
Haksız mıyım?