Siyasetin dili…
Farkındalar ya da değiller bilmiyorum…
Ayrım yapmadan, tüm liderleri ve siyasi kimlik taşıyan kamuoyuna mal olmuş tüm isimleri kastederek söylüyorum; Karşılıklı yaptıkları açıklamalar, kullandıkları dil, üslup zaten ayrışmış toplumu gittikçe daha da ayrıştırıyor, kutuplaştırıyor ve bunun sonucunda da öfke ve hırçınlık toplumu esir alıyor.
Dün esnaf ziyareti yaptığı Rize'nin İkizdere ilçesinde İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in yaşadığı olay bunun bir örneğidir maalesef.
Bir gün önce grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, İsrail Başbakanı Netanyahu’ya benzeten Akşener’e verilen tepki ve sonrasında yaşanan kargaşa ile ilgili görüntüler tüylerimi diken diken etti.
Çok şükür ki polisin müdahalesi ile olaylar büyümeden yatıştırılmış.
Ama ya yatıştırılmasaydı?
Ya devam etseydi?
Neler olabilirdi sonrasında filan düşünmek bile istemiyorum.
Yeri geldi şunu da söylemek istiyorum…
Akşener’in Filistin ile ilgili tepki gösterirken kurduğu o ifadeler, Netanyahu gibi bir insan kasabıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı benzetmesi bana göre büyük bir hata ve daha da önemlisi siyaseten büyük bir ayıptı.
Ancak şöyle bir gerçeklik de var; Bu hatayı, ayıbı ilk işleyen Sayın Akşener mi?
Bugün bu ayıba tepki gösteren başta Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere diğer siyasilerin geçmişte kullandıkları benzer ifadeleri nereye koyacağız?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın 23 Haziran 2019 yerel seçimlerinde CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Ekrem İmamoğlu'na oy verilmemesi için seçmene; "Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı?" ifadeleriyle yaptığı çağrıyı hatırlamayacak mıyız?
Netanyahu zalim bir başbakan da, Mısır'daki iktidarı kanlı darbe ile ortadan kaldırıp lideri Muhammed Mursi'yi ölüme götüren Sisi daha mı masum?
Sadece bunlar mıdır siyasilerin siyasetle bağdaşmayan ifadeleri?
Bunlara benzer onlarca var.
Ve bu örnekler sadece bir partiden ya da bir taraftan değil!
Her taraftan verilebilir.
İşi gücü bıraksam ve parti ayrımı yapmadan şu son 5 yıl içerisinde kullanılan üslupsuz ifadeleri yazmaya kalksam inanın bu yazı bitmez.
Özetle…
Daha önce de birkaç kez yazdığım gibi;
İktidarından muhalefetine tüm siyasi partilerin polemik yaparken kullandıkları dile, üsluba mümkün olabildiğince dikkat etmeleri bir yükümlülüktür.
Çünkü siyasilerin sadece dil üzerinden yaşadıkları o gerginliğin topluma yansıması başka türlü oluyor.
Ayar kaçınca onların birbirleri ile atışmalarında…
Taraflar bunu başka türlü satın alıyor ve o andan itibaren de sağduyudan, uzlaşmadan, müzakereden filan uzak bir yola doğru rotayı kırıyor.
Ondan sonra da bulduğu, ele geçirdiği ilk fırsatta birinin gırtlağına çökmek istiyor.
Dün Rize’de olduğu gibi, bazen ucuz atlatılıyor…
Ama bazen de iş şirazesinden çıkıyor ve sonuçları çok ağır olabiliyor.