Taşı böğürlerine mi bassınlar yoksa yesinler mi?
Şehir şehir gezip ve üstüne üstlük de; “Lebalep dolu maşallah!” deyip, kongrelerinin tamamını yaptılar…
Sayelerinde virüs vaka sayısında patlama yaşandı.
Tavana vurdu yoğun bakım hastaları filan…
Kimseden özür dilemeden; “Halk sağlığı için” dediler, “Mecburuz” dediler, “Bilim böyle emrediyor” dediler ve milyonlarca insanı bir kez daha 17 gün dört duvar arasına kapattılar.
Sonra da; “Efendim 22.00’den sabah 05.00’e kadar yasak”, “Konserler yasak!”, “Eğlence amaçlı hizmet veren tüm işletmelerin açılışı yasak!” gibi bir yığın absürtlükle açtılar.
Soruyoruz; “Yahu vatandaş tüm gün sokakta ennn serbest haliyle dolaşacaksa niye gece 22.00’den sonra tekrar eve tıkılmasını istiyorsun sabah 05.00’e kadar?”
Yine “tık” yok!
Bırakın bir tık’la da olsa cevap vermeyi filan tabir-i caizse sallamıyorlar bile!
Demiş ya Paulo Coelho; ”İnsanlar sadece duymak istediklerini duyar!”
Bizim memleketi idare edenlerin aldığı pozisyon da aynen bu sözde olduğu gibi değerli okurlarım…
Bu kaçıncı yazım bilmiyorum aynı konuda.
Kaçıncı defadır adeta can çekişen yeme-içme, eğlence ve müzik sektöründe hizmet veren esnafın durumunu anlatmak için yazdım bilmiyorum.
Sadece ben de değil.
Onlarca meslektaşım da mütemadiyen bu konuya dikkat çekiyor ama ne hikmetse bizimkiler bir türlü duymuyor!
Dün yiyecek/içecek sektöründe hizmet veren ünlü restoran markalarından birinin sahibiyle konuştum.
“Akşam 09.00’da kapatacaksın diyor. Ya o saatte kapatacaksam niye açayım? Benim mekanlarımın hedef kitlesi tümüyle akşamcılar! Müşteri saat 07.00’de gelip, saat 09.00’da çıkmak zorundaysa niye gelsin? Niye 2 saat için gelip mekana para bayılsın? İnanmayacaksın ama aynı skalada olan esnaflar kendi aramızda; 'Acaba tam açılana kadar geri mi kapatsak?' diye konuşuyoruz… Çünkü bu uygulama bizi mutlu etmediği gibi bir de maliyetleri yükseltip daha çok batırıyor. Mesela mekanı mecburen sabah açıyoruz ama bütün gün müşteri yok. Ama bu arada elektrik full çalışıyor. Aşçısı, garsonu diğer hizmetlisi çalışıyor. Niye? Akşam üç beş masa belki dolar diye! Öyle bezdik ki hayattan, lanet olsun deyip tümüyle kapatacak noktaya geldik hepimiz!”
Bu okuduğunuz sorunun bir parçası…
Bir de 1 Haziran sonrası hiç açılamayan işletmeler var.
Mekanın müdavimlerinden olan bir arkadaşımdan duydum ki mesela; Arnavutköy’de kalbur üstü müşterilerin gözdelerinden olan popüler balıkçılardan biri kepenkleri kaldıramamış bile…
Rencide etmemek için o mekanın adını yazmayacağım ama mekanın sahibi aylardır iş yapamadığı için biriken borçları nedeniyle hacizle karşı karşıyaymış.
Sadece o mu?
İstanbul’daki AVM’lerde benzer nedenlerle açılamayan onlarca işyeri var.
Ya müzisyenler?
Çok arkadaşım, dostum, tanıdığım insan var o sektörden.
1 seneyi geçkin bir zamandır tek bir defa bile iş yapamayan binlerce insan…
Yemin ediyorum içler acısı durumdalar.
Memleketi idare eden otoritelerin haberi var mı bilmiyorum ama intihar haberleri ile çalkalanıyor o alan.
Tamamı bir umutla beklediler 1 Haziran’ı.
Yaz sezonu hani… Tam da iş yapacakları sezon…
Ne oldu peki?
Koca bir HİÇ!
“Konser yasak, eğlence mekanları yasak, düğünlerde çalıp söylemek yasak!”
Biliyorum yine duymayacaklar…
Yine aldırış etmeyecekler ama ben hepsi adına, tamamının sesi olmak adına bir kere daha soruyorum!
Yasak, yasak, yasak anladık da!
Hiç değilse şu sorunun cevabını verin; “Sizin saçmalıklarınız ve üzerine koyduğunuz bu yasaklarınız yüzünden yerlerde sürünmek zorunda kalan bu insanlar ne yapacaklar?
Taş mı yesinler?
Yoksa o taşı böğürlerine mi bassınlar?”