Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şahsının ne kadar parası var diye sormuyorum…

        Başkanı olduğu ve çocuk istismarı gibi son derece hassas bir konuda toplumda etkin rol edinmiş ve hatta hatta sembolleşmiş derneğinin kamuya hesaplarını açmasını istiyorum.

        Çünkü yapılan bağışların kullanış şekliyle ilgili akılalmaz iddialar dile getiriliyor.

        Getirenler de şu, bu değil!

        Dernekte vaktinde görev almış ve hatta kurucu olarak dahil olmuş insanlar…

        Diyorlar ki; “UCİM çok bağış alan bir dernek. Ve biz bu bağışların nereye kullanıldığı ile ilgili soru yönelttiğimizde derhal ilişiğimiz kesiliyor ve onunla da kalmıyor, hakkımızda üyeler arasında oluşturulan grup yazışmalarında karalamalar yapılıyor!”

        Bunlardan biri mesela Volkan Çolakoğlu…

        UCİM’in kuruluşunda yer alan ve kendisine Marmara Bölge Koordinatörlüğü görevi verilen kişi.

        “Sevilay Hanım ben 4 kız çocuğu olan bir babayım. Dolayısıyla çocuk istismarı konusunda hassasiyetim çok yüksek. UCİM kurulmadan önce Saadet Özkan'la sosyal medya aracılığıyla tanıştık. Kendisine, kamuoyuna yansıyan Menderes davasındaki azimli çabasından dolayı hayranlık duyuyordum pek çok insan gibi. Ardından dernekleşmeye geçildiğinde ben de üye oldum. Görev süremde çocukları istismardan korumaya yönelik çalışmaların desteklenmemesi, sürekli yaşanmış istismar vakaları ile ilgili adli sürece yönelik çalışmaların olması, sürekli bağış talep edilmesi beni çok rahatsız etmişti. 2017’ydi kuruluş tarihi ve ben Marmara Bölge Koordinatörü olarak atandım. 5 ay görev yaptım. O vakitler İstanbul’da bir ofis yoktu derneğe ait. Kendi ofisimi ve her imkanımı derneğin faaliyetleri için kullandım. İlerleyen zamanlarda dernek başkanı Saadet Özkan ve yardımcısına toplanan bağışların kullanımı ile ilgili bilgilendirilmek istediğimi ilettim. Bu yüzden aramıza soğukluk girdi. Sorgulamalara devam ettikçe soğukluk arttı. Derneğin yönetim kurulundaki isimlerin neredeyse tamamının Yücel Ceylan’ın kızı, damadı, yeğeni ve yakın çevresinden olmasının yanlış olduğunu da söyleyince restler çekildi filan. Ben de bunun üzerine kendi isteğimle ayrılmaya karar verdim. Ancak sonradan öğrendim ki istifam sonrası, hakkımda derneği dolandırdığım ve mağdur ailelerden para topladığım gerekçesiyle dernekten atıldığım iddia edilmiş. Ve grup üyeleriyle sohbetlerde Saadet Özkan hakkımda; 'UCİM’in sapığıydı o adam. Tacizciydi' deyip akla ziyan iftiralar atmaya başlamış. Daha da fecisi 11 sene evvel henüz kızım 1 yaşındayken çekilmiş ve sosyal medyamda paylaştığım bir fotoğrafımı üyelere gösterip benim pedofili olduğumu filan söylemişler. Delirdim duyduklarım, okuduklarım karşısında. Sadece ben değil eşim ve çocuklarım da. Sırf bağışların nereye gittiğini sorguladığım için hakkımda yapılan bu iğrenç karalama kampanyasını derhal savcılığa taşıdım. Ve sosyal medyada da yazdım başıma getirilenleri. Ben yazdıkça daha da ileri gittiler. Utanmadan devam ettiler iftiralarını yaymaya. Şunu bilin Sevilay Hanım! Saadet Özkan ve Yardımcısı, ona yakın üyeler hoşlaşmadıkları, uyarlarına gelmeyenler hakkında olumsuz algı yaratma konusunda çok ama çok başarılıdırlar. Siz istediğiniz kadar belgelere, kanıtlara dayalı konuşun. Onlar çocuk istismarı konusunu öyle güzel kullanıp öyle bir duygu sömürüsü yaparlar ki… Sizin söylediğiniz her şey havada kalır!”

        UCİM'de Türkiye Hukuk Koordinatörü olarak görev alıp ancak sonradan bağışların kullanımı ile ilgili kuşkuya düştüğü için ve bunu da dile getirdiği için UCİM’le ilişkisini kesen ve sonradan hakkında benzer suçlamalar yapılan bir diğer isim ise avukat Adem Yaprak.

        Kendisini aradım ancak ne yapmışlarsa adamcağıza…

        Nasıl korkmuşsa…

        “Aman Sevilay Hanım. Ben konuşmak istemiyorum bu konuda. Beni ne olur bunlarla karşı karşıya getirmeyin!” deyip kibarca telefonu sonlandırdı.

        Onun hakkında da duyduklarım inanılmazdı.

        Türkiye Hukuk Koordinatörü olarak görev yapmış bir isimle ilgili anlatılanlar fecaatti.

        Ancak konuşmak istemediği için o duyduklarımı şimdilik yazamıyorum.

        Sadece bu iki isim değil UCİM’le bir süre çalışıp yolu ayrılan ve ayrıldıktan sonra haklarında itibar suikastı yapılan.

        Abartmıyorum...

        Onlarca var.

        Çoğuna ulaştım. Ancak bir iftiraya uğrama korkusu ile öyle sindirilmişler ki...

        “Aman Sevilay Hanım. Benim adımı yazma sakın!” diyor.

        Bir diğer isim de mesela yine gönüllü olarak UCİM’de görev alan Avukat Pınar Sislituna.

        Twitter’da yaptığı paylaşımdan gördüm Pınar Hanım’ı…

        O da aynı dertten muzdarip.

        Çocuk istismarı ile mücadele etmek için bilabedel, gönüllülük esasıyla giriyor UCİM’e.

        “Gittiğim her davada, her toplantıda kendi masraflarımı kendim karşıladım. Bir tek kuruş UCİM’den harcatmadım. Yüreğimi koydum ortaya ancak sonra bağışlar konusunda garip bir durum olduğunu hissettim. Ve nereye gittiğini sorgulamaya kalkınca da Saadet Özkan inanılmaz bir reaksiyon gösterdi ve ben de bunun üzerine derhal ilişiğimi kestim. Ve arkamdan edilen çok kötü sözler, laflar duydum. Bunu yaşayan bir tek ben de değilim. Kim ki UCİM’e bağışların nereden geldiğini ve nereye harcandığını sorar o çatı altında, derhal çok acayip suçlamalarla, ithamlarla afaroz edilir!”

        REKLAM

        Anlayacağınız değerli okurlarım…

        Uluslararası Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği adı altında görev yapan UCİM’de bir garip yönetim anlayışı var.

        Güya STK ama sanki dersiniz gizemli, gizli bir sorumluluğu olan bir garip kapalı kara kutu!

        Elmalı Davası sebebi ile karşıma çıkan bu derneğe bir gazeteci olarak bağışlarla ilgili soru sormaya başladığım andan beri ben de benzer ithamlarla, hakaretlerle karşı karşıya kalıyorum.

        Hem kendisi hem yardımcısı Yücel Ceylan ve onlara bağlı olduğu belli olan trolümsü tipler; "Ne kadar bağış toplandı UCİM’de? Ve nereye harcandı?” dediğim için inanılmaz rahatsız oldular ve bu rahatsızlıklarını da açık açık belli ediyorlar.

        Hakaret, iftira, itham taşıyan o yorumların tamamını mahkemeye taşıyacağımı kendilerine şimdiden haber edeyim.

        Ayrıca şunu da söyleyeyim…

        Hakkımda saçma sapan yorumlarla algı oluşturup da beni yıldıracaklarını filan sanmasın UCİM Başkanı da, sorgu sual etmeden ona ölümüne bağlı gibi görünen tipler de.

        Ben derneğe kuruluşundan beri yapılan bağışların ve nerelere kalem kalem harcandığının hesabını görmeden bu işin peşini bırakmam.

        Saadet Özkan’ın atladığı bir husus var.

        Bu dernek babasının kendisine bıraktığı bir miras filan değil.

        Bir Sivil Toplum Kuruluşu ve bu kuruluşun hesaplarının da kamuya açık olması zorunluluktur.

        Ama belli ki bir sorun var.

        Bu yüzden de panikle saçma sapan şeyler yapıyor.

        Mesela önceki gün instagram'da yaptığı bir paylaşımda diyor ki; “İtibar suikasti yapmaya çalışıyorsunuz! 1 milyon 170 bin TL bağış toplandı. 11 merkez açtık. İstanbul, Ankara, Erzurum, Konya, Kayseri, Antalya, Van, Ordu, Mardin, İzmir, Mersin ve devamı gelecek. Bu merkezlerin yıllık ve aylık kiralarını ödedik, çalışanlarımız var!” vs…

        Resmen aklımızla alay ediyor.

        Çünkü 1 milyon 170 bin TL toplandı dediği bağış sadece geçtiğimiz 23 Nisan’da ve Uraz Kaygılaroğlu’nun mihmandarlığında yapılan bir kampanyada…

        Eğer bir günde bu kadar bağış toplandı ise 2017’de kurulmuş olan derneğinize gelen bağışlar eminim ki bunun çok çok üzerindedir.

        Biz size; “Derneğin kuruluşundan bu yana ne kadar bağış toplandı ve nerelere harcandı?” diye soruyoruz.

        Siz bir günde yapılmış bağış miktarını paylaşıyorsunuz.

        Ve; ”Şuraya harcadık, buraya harcadık” filan deyip geçiştiremezsiniz!

        Yok öyle yağma Saadet Öğretmenim!

        Kalem kalem yazacaksınız her şeyi ve tabii faturalarını da yanına koyarak!

        Ayrıca; “Vatan, Millet, Sakarya” nidaları atmayı ve benim gazeteciliğimi filan sorgulamayı da kesin!

        Ben iyi ya da kötü gazeteciyim bunun bir önemi yok.

        Velev ki size göre berbat bir gazeteciyim.

        Ama sonuçta gazeteciyim ve kamu adına da size hesap soruyorum ve siz de bu hesabı vereceksiniz!

        REKLAM

        UCİM’e ne kadar bağış yapıldı?

        ABD ya da Avrupa Birliği’nden ne kadar destek alındı?

        Siz bütün bu gelenleri nereye harcadınız?

        Kaç profesyonel çalışanınız var?

        Gönüllü olduğunu söyleyen avukat ya da uzman psikiyatristlere ödeme yapıyor musunuz?

        Yapıyorsanız niye?

        Çünkü STK’larda görev yapan hiçbir gönüllü uzman bunu bir bedel karşılığı yapmaz!

        Yapamaz!

        Yönetim Kurulu’ndaki şahıslar, yani tamamı yardımcınız Yücel Ceylan’ın kızı, damadı ve akrabalarından, eşinden dostundan oluşmuş o kurul…

        Oradakilere bir maaş ya da “huzur hakkı” adı altında para ödeniyor mu?

        Siz mesela?

        Siz maaş ya da huzur hakkı adı altında birşeyler alıyor musunuz Saadet Hanım?

        Bir de merak ettim…

        CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen ve eşi…

        UCİM’in kuruluşunda üye olmaları için ısrarla Yücel Ceylan çağrıda bulunmuş.

        Onlar da kırmamışlar ve üye olmuşlar.

        Ama sonradan atmışsınız ikisini de üyelikten.

        Neden?

        Aradım Alpay Antmen’i…

        “Üyelikten çıkarıldığımızı sonradan duyduk. İyi de olmuş zira ben de eşim de böyle yoğun bağışların alındığı ve nereye harcandığı bilinmeyen hiçbir dernek ya da vakıf çatısı altında olmayı arzu etmezdik zaten!” diyor.

        REKLAM

        Ama ben yine de merak ettim…

        Niye attınız Alpay Antmen ve eşini üyelikten?

        Yoksa Alpay Bey’in üyelerden, gönüllülerden gelen bağışlarla ilgili soru sormalarından duyduğu rahatsızlıktan mı rahatsız oldunuz?

        Devam edeceğiz bu konuya ama bitirmeden son bir sorum daha var Saadet Öğretmenim…

        Dün bir paylaşım yaptınız instagram hesabınızda…

        Aynen paylaşıyorum…

        Ve soruyorum;

        Ne oluyor yahu?

        Ne bu panik halleri?

        Kim niye, neden Başkan Yardımcınız Yücel Ceylan’ı erkek kimliği üzerinden yıpratmaya çalışsın?

        Nedir bu sanki bir savaş başlayacakmış gibi gönüllü avukatlarınıza filan çağrılar yapmak?

        Yoksa o konularda da mı birtakım absürdlükler var öğretmenim?

        Anlatın da anlayalım...

        Diğer Yazılar