Diyarbakır'da açılan sadece bir sergi değildi!
Batmanlı ve dünya çapında üne sahip Kürt ressam Ahmet Güneştekin’in “Hafıza Odası” adını verdiği serginin Diyarbakır Keçi Burcu açılış töreni için ben de Diyarbakır’a gidenler arasındaydım.
Bir gün rötarlı da olsa açılışa katılabilmiş olmaktan dolayı çok mutlu oldum.
Gidememiş olsaydım eğer çok ama çok üzülürdüm.
Zira geçen hafta sonu Diyarbakır’da sadece bir sanat sergisi açılmadı.
Diyarbakır’ın tanıtımına değil sadece o coğrafyanın geçmişte yaşamış olduklarının hatırlanmasına, anlaşılmasına katkı sunan olağanüstü bir organizasyondu.
Açılan zihinlerdi yani…
Yıllardır hasret kaldığımız hemen her kesimden insanı bir araya getiren kalplerdi…
Tam sayıyı bilmiyorum ama sergi açılışına İstanbul’dan ve yurt dışından gelen yüzlerce insan katıldı.
Halk arasında; “Jet sosyete” olarak bilinen cemiyet hayatından da isimler vardı.
İş dünyasından da…
Sinema ve edebiyat dünyasından da…
Medyadan da…
Birbirine hiç benzemeyen ama hepsi bulunduğu alanda birbirinden renkli bu insanları Keçi Burcu’nda buluşturan şey ise Güneştekin’in yıllar evvel kendisine verdiği; “Bir gün eserlerimi doğduğum coğrafyada en görkemli haliyle sergileyeceğim ve ailemin beğenisine sunacağım” sözüydü.
Aylarca çalıştı üzerinde.
Davetlileri; “Lütfen yanımda olun. Çünkü bu açılış benim sanat hayatımın en anlamlı en özel açılışlarından biri olacak” diyerek tek tek, bizzat kendisi aradı.
İnanılmaz bir izdiham vardı serginin ilk açılış dakikalarında.
Diyarbakırlılar koşa koşa gelmişlerdi Keçi Burcu’ndaki açılışa…
Güneştekin bir yanında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu diğer yanında HDP eş Genel Başkanı Mithat Sancar, diğer tarafında Batmanlı hemşehrisi Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen ile sergiyi dolaşırken bense özellikle Diyarbakır dışından gelen diğer misafirlerin sergi ziyaretlerindeki hallerini izlemeye koyuldum.
Ve Keçi Burcu’nda oradan oraya koşuşturan birbirinden şık, alımlı kadınların kah faili meçhullerin adlarının yer aldığı “Kayıp Alfabe”, kah “Analar Duvarı” ya da yüzlerce lastik ayakkabıdan yapılmış, “Hafıza Tepesi” eserlerinin önünde anlamlarını öğrenme adına sergiledikleri gayretlerini, heyecanlarını izledikçe de…
Güneştekin’in gerçekten de nasıl büyük bir olaya imza attığını bir kez daha anladım.
Giderlerdi tabii bir gün.
Gitmezlerdi diyemem ama yine de oyuncu Naz Elmas’tan tutun da cemiyet hayatının ünlü simalarından İnci Aksoy’u ya da medya dünyasından tanınan Elif Dağdeviren ile başarılı tıp adamlığı ile alanında isim yapmış Profesör Doktor Melih Us’u alıp hep beraber Diyarbakır’a götürebilmek ve Diyarbakırlıların orijinalliği ile buluşturmak çok ama çok anlamlı oldu bana göre.
Hakeza açılışın hemen akabinde gerçekleşen gala yemeği…
Bırakın aynı masada oturmalarını filan…
Aynı havayı bile koklaması imkan dahilinde olmayan insanları o sofrada buluşturabilmek ve o coğrafyanın lezzetleri ve notaları ile keyifli anlar yaşamalarına vesile olmak gerçekten o coğrafyada doğmuş bir sanatçı için çok büyük gurur.
Keşke bu gurura organizasyonun tüm sponsorluğunu da üstlenen Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası değil, kentteki diğer tüm kurum ve kuruluşlar ve bütün siyasiler de ortak olabilselerdi.