Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sizler de farkındasınızdır herhalde olayın.

        AK Parti tarafından bazı isimler başkanlık sistemiyle ilgili rahatsızlıklarını artık çok açık bir dille ifade ediyor.

        Topa ilk girenlerden biri Mehmet Metiner olmuştu.

        Partinin eski vekillerinden olan Metiner’in; ”Başkanlık sistemi revize edilmeli, partili Cumhurbaşkanlığı telafisi imkansız sorunlara yol açıyor, Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olmamalı” vurgularıyla kaleme aldığı yazılar kamuoyunda epeyce dikkat çekmişti.

        Metiner’in üstü örtülü de olsa mevcut sisteme dair bu olumsuz eleştirilerinin hemen ardından tartışmaya bu kez partinin kurucularından, kritik isimlerinden biri olan Cemil Çiçek dahil oldu.

        Yaptığı açıklamalarda o da sistemin revize edilmesi gerektiğine vurgu yapıp, yüzde 50+1 oranının problemli olduğuna dikkat çekti.

        Bu iki kritik ismin üzerine en bomba açıklama ise yine eski vekillerden biri olan Şamil Tayyar’dan geldi.

        Tayyar sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelerle sistemden rahatsızlığını dile getirdi; “Geçmişte karşı çıkmış, ağır eleştirilere muhatap olmuş biri olarak söz hakkım var. 50+1, Cumhurbaşkanımıza ve sisteme kurulan bir tuzaktı. Düzeltilebilirdi, vakti geçti. Yeni tartışma, seçimle ilişkilendirilir. Kazanmaya odaklanmalı, kazanınca biz değiştirmeliyiz!”

        Tabii bu isimler başkanlık sistemi ile ilgili görüşlerini kamuoyuyla açıkça paylaşmayı yeğleyenler.

        Bir de yeğlemeyen ama sistemin bir an evvel eski haline dönmesi gerektiğini savunan ve aralarında milletvekili, parti yönetiminde filan olan kritik isimler var.

        Bu isimler şimdilik meseleyi perde arkasında konuşuyor ama bence çok yakında onlardan da ufak ufak sisteminin mevcut halini eleştiren ifadeler gelebilir.

        Yani değerli okurlarım…

        Başkanlık sistemi ile ilgili gerçekten de AK Parti tarafında ciddi bir rahatsızlık var.

        Ancak bir hususun altını çizmemde fayda var.

        Bu rahatsızlığın nedeni muhalefetin nedeni ile aynı değil.

        Muhalefet, bu sistemin ülkeyi “tek adam” yönetimine mecbur bıraktığına inandığı için.

        AK Partililer ise hala birinciliği elinde tutan partilerini başka bir partiye mahkum ettiğine, o partiyle birlikte olmaya mecbur bıraktığına inandıkları için değişmesini arzuluyorlar.

        Kapalı kapılar ardında şu aralar; “50+1 oranına bağlı kalınmadan ama başkanlık sistemi içerisinde nasıl bir formülle Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı olarak devam edebilir?” sorusuna karşılık aranıyor ama…

        Bana göre böyle bir formül pek mümkün değil.

        Eğer değişim olacaksa sistem tamamen değişir ve eski haline yani parlamenter sisteme geri döner.

        O nedenle çok uzak ihtimal değil TBMM’de sandalyesi olan partilerin bir araya gelip, uzlaşıp eski yeninin gelmesi için düğmeye basma ihtimali…

        Evet… Amaçlar, niyetler farklı olabilir ama nihayetinde şu gerçek ki; ne iktidar ne de muhalefet mevcut sistemden memnun değil, mutlu değil!

        Peki o hamile hakime de mi vicdansızlık yaptı?

        Peki o hamile hakime de mi vicdansızlık yaptı?
        0:00 / 0:00

        Elmalı davası ile ilgili verilen beraat kararı hala tartışılıyor.

        Masum oldukları apaçık ortada olan ve bu yüzden de Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi’nin tüm hakim üyelerinin haklarında; ”beraat” kararı verdiği anne Merve ve üvey baba üzerinden linç hala devam ediyor.

        Hakikatli gazetecilik yaptığım için maalesef tonlarca hakaret ve küfürle ben de iki gündür dayak yiyorum ama mühim değil.

        Sonuçta aslolan hukuktur.

        Aslolan vicdan sesinin pratiğe dökülmüş olmasıdır.

        Kim ne derse desin hakkımda, hiç umurumda değil çünkü ben gazetecilik mesleğimin bana yüklediği sorumluluk gereği doğrusunu yaptım.

        Kafamı gece yastığıma koyduğumda misss gibi uyutacak güzel ve hayırlı bir habere imza attım.

        O nedenle vız gelir tırıs gider bana dair edilen o hakaretler, küfürler falan.

        Tabii bu arada aynı haksızlıkla karşı karşıya olan sadece ben de değilim.

        “Hukukun üstünlüğü” kavramından hareketle kamuoyunda oluşan yanlış algı üzerinden yapılan toplum baskısına boyun eğmeden sırf doğrudan, vicdandan yana tavır koyduğu için Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi’nin üye hakimleri de maalesef aynı hakaretlere, beddualara, küfürlere maruz kalıyor.

        Dün öğrendim ki mahkemenin üç üye hakiminden birisi karnı burnunda bebek bekleyen hamile genç bir anne adayı.

        Yani o davada haklarında çocukları taciz ettikleri suçlaması ile aylardır yargılamaları devam eden Merve ve Rahmi’nin kesinlikle suçsuz olduğunu belgeleriyle, kanıtlarıyla görüp “beraat” kararının altına imza atanlardan biri, bebek bekleyen bir anne!

        UCİM denilen garabet derneğin çakma öğretmen başkanı Saadet Özkan ve manavlık yaparken birdenbire “Uluslararası Çocuk Tacizi Mücadele Derneği’nin Genel Başkan Yardımcılığı’na” zıplayan Yücel Ceylan adlı zata göre mahkeme üyeleri bu davada, “beraat” kararı vererek büyük bir vicdansızlık yapmış.

        Karar açıklandıktan hemen sonra Elmalı Adliyesi’nin önünde utanmadan, yüksünmeden mahkeme üyelerini, anne Merve ve üvey baba Rahmi’yi hedef göstermeye devam eden UCİM adlı derneğin bu yaptıklarının hesabı da elbette adalet önünde sorulacaktır ama.

        Ondan önce benim bu garabetlikle ilgili bir sorum var izninizle.

        Hadi anne Merve ve Rahmi’ye inanmıyorsunuz…

        Avukatlarına inanmıyorsunuz.

        Bir gazeteci olarak bana inanmıyorsunuz.

        “Erkek onlar çünkü!” deyip mahkemenin diğer iki üye hakimine de inanmıyorsunuz.

        Size göre hepimiz vicdansızız, namussuzuz, haysiyetsiziz!

        Peki kardeşim 1 ay sonra bebeğini kucağına alacak gencecik bir anne hakimeye neden inanmıyorsunuz?

        O da mı vicdan yoksunu biz gibi!

        O da mı ortada gerçekten de o anne ve üvey babanın çocukları taciz ettiğinin belgeleri, kanıtları var ama buna rağmen utanmadan; “beraat” kararının altına imzasını atıyor?

        Hasta mısınız siz nesiniz?

        Neden böyle bir kararın altına imza atsın o kadıncağız?

        Hamile bir anne bırakın toplum baskısından, şundan, bundan korkmayı, çekinmeyi…

        Allah’tan korkar ya!

        Karnındaki bebeğinin başına kötü bir şey gelecek diye suyu bile dua ile içer be!

        Nesiniz ben anlamadım.

        Kimsiniz, neyin peşindesiniz, kimin hizmetindesiniz?

        Bu kadar mı gözünüz döndü ranttan, çıkardan da…

        1 ay sonra bebeğini kucağına alacak bir hakime kadını bile; “Yanlış kararın altına imza attı!” deyip topluma; “çocuk tacizcilerini” kollayan yargıçlardan biri olarak lanse edip hakkında küfür edilmesine, hakaret edilmesine, beddua edilmesine ön ayak oluyorsunuz?

        Diğer Yazılar