Konu rantsa... Yok aslında birbirimizden farkımız!
Bilmiyordum…
Dün eski bir dosttan dinlediğim ve okuduğunuzda sizleri de benim gibi hayretler içerisinde bırakacak hikayeden dolayı öğrendim ki…
Meğer İstanbul’daki Swiss Otel’in arazisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aitmiş.
İstanbul Boğazı’na en hakim tepelerden birinde kurulu otelin arazisinin Osmanlı’da padişahların, Cumhuriyet döneminde de Mustafa Kemal Atatürk’ün mesire ve piknik yeri olarak kullandığı söylenir.
Boğazdaki birçok otelin manzarası çok güzeldir ama bilen bilir…
Swiss Otel’den görünüm bambaşkadır.
Şimdi sizlere bu araziyle ilgili yaşanan süreci kısa ve öz aktarmak istiyorum…
1988 yılında, Turgut Özal’ın döneminde “yap/işlet/devret" yoluyla ihaleye çıkıyor.
Ve ihaleyi de bir Japon firması olan Anadolu/Japon adlı şirket kazanıyor.
İşte bu şirket 2032’ye kadar kiracı üst hakkı sahibi olarak aldığı araziyi otel olarak inşa ediyor ve kullanıma da 1991’de açıyor.
2005 yılına gelindiğinde Hüsnü Özyeğin’e ait olan FİBA Holding Japonlardan, kiracı şirketin tüm hisselerini satın alıyor.
2010’ da da AK Partili Kadir Topbaş yönetimindeki İBB, arazinin mülkiyetini satmaya karar veriyor ve ihaleye çıkıyor.
İhaleye daha 22 yıl kiracı olarak işletme hakkı bulunan Özyeğin tek başına giriyor ve 422 milyon ile kazanıyor.
Parasını ödeyip gayrımenkulün tapusunu şirketinin üzerine alıyor.
Ancak iki CHP’li meclis üyesi satışta kamu yararı bulunmadığı ve ihaleye tek başına 22 yıl daha işletme hakkı olan kiracıdan başka kimsenin girmediğini gerekçe göstererek satışın iptalini mahkemeye taşıyor.
Bu itirazı haklı bulan İstanbul 7. İdare Mahkemesi de ihaleyi iptal ediyor.
Danıştay 13. Daire’nin yerel mahkemenin kararını onamasıyla Mart 2014'te ihalenin iptal kararı kesinleşiyor.
Ancak ihale bedelini tahsil etmiş olan İBB, satış bedelini FİBA’ya geri ödemiyor.
Bunun üzerine FİBA da dava açarak denkleştirilmiş olarak satış bedelinin iadesini talep ediyor ve kazanıyor.
Belediye bu bedeli de ödemiyor.
Bu arada da seçim oluyor ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bilindiği üzere CHP’li Ekrem İmamoğlu seçiliyor.
Buraya kadar güzel her şey değil mi?
Çok şükür ki…
CHP’li 2 meclis üyesinin mücadelesi sayesinde süreç biz İstanbulluların lehine sonuç buluyor.
Ama sıkı durun çünkü bombayı patlatıyorum.
Muhalefetteyken Swiss Otel’in satışını iptal ettiren o CHP’nin Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, şu anda araziyi kendisi satmak istiyor.
Evet değerli okurlarım.
Yanlış okumadınız.
Vaktinde satışın iptali için kelle koltukta mücadele veren ve de başarılı olan CHP’nin İBB’deki yeni temsilcileri iktidar olduktan sonra arazinin satışı için şu anda ellerini ovuşturuyor.
Ve işin en tuhaf yanı da 2019’da Büyükşehir Belediyesi’ndeki iktidarı kaybettikten sonra CHP’li İmamoğlu tarafından verilen her önergeye… İstanbullunun en büyük çilesi taksi ihtiyacını giderecek proje dahil her projeye “Ret” oyu veren AK Parti Grubu ve diğer muhalif partilerin üyeleri de Swiss Otel arazisinin satışı için İmamoğlu’na firesiz destek veriyor.
Peki neden efendim?
Çünkü İstanbul’un denize nazır en muhteşem arazilerinden biri olan ve 45 dönümü halen bir oksijen deposu ve güzellik abidesi olarak yeşil alan ve ormanlık olan bu arazinin değeri dudak uçuklatıyor değerli okurlarım.
Yani bütün bu akılalmaz tutum değişikliğinin sebebi bu yeşil alanın yaratacağı milyar dolarlık rant canım okurlarım.
Yani İstanbullulara ait bu muhteşem arazi yüzünden ranttan gözü döndüğü için dün kara dediklerine bugün ak demelerine sebep olan ve belkemiksiz kıvırmalarının sebebi bu hazinenin talan edilmesine duyulan iğrenç iştah!
Ve şaka gibi ama bu akılalmaz geri dönüşe karşı çıkan ve yargı kararındaki gerekçenin arkasında duran tek kişi ise Beşiktaş ilçesinden İBB’ye seçilen CHP’li Mehmet Ali Tüy.
“Don Kişot” misali mücadele veriyor adamcağız.
Karşı çıkma gerekçesi sorulduğunda da; ”Ben bu satışta bir kamu yararı görmüyorum. Ayrıca mevcut işletmecinin daha 10 yıl süresi var. Böyle olduğu için de rekabet koşulları oluşamıyor. Yani daha önceki mahkeme kararını oluşturan gerekçeler ortadan kalkmış değil. Bu yüzden ret veriyorum ve vermeye de devam edeceğim!”
Helal olsun!
Tutarlılık budur işte!
Tutarsızlık ise muhalefette iken güzelim arazinin satışının iptali için yeri göğü inleten partinin tutumunu hiçe sayıp, iktidara geldikten sonra çark etmektir.
Sosyal demokrat, çevreci, yeşil alancı, toplumcu belediyecilik gereği yapılması gereken kira süresi sonunda o güzelim yeşil alana kondurulmuş o çirkin oteli yıkıp İstanbul’a, halkına tıpkı eskiden olduğu gibi muhteşem bir mesire alanı kazandırmaktan geçmeliyken…
Aksine CHP’li belediye, kendisinden önceki sağcı belediyelerin yaptığı gibi özel sektöre satışı tercih ediyor.
Ne diyelim…
Konu rant olunca yok birbirimizden farkımız…
Hepimiz neo liberal neo Özalız!
Oldu olacak burayı Katarlıya satın da aranızda hiçbir fark kalmasın, neo liberal siyasetinizin tiyatro karakteri de iyice teşhir olsun.
Not: Bu arada bu rantçı siyasetin iğrençliğini ilk teşhir edenler, bu satış hikayesini ilk gündeme taşıyanlar gazeteci büyüklerim Yalçın Bayer ve Sözcü Yazarı Serpil Yılmaz’dır.
Onlar bu işin peşini asla bırakmaz…
Ee ben de onların öğrencisi olarak aynı yolu izlerim!