Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir arkadaşım şöyle bir mesaj atmıştı önceki gün kaleme aldığım sokak köpekleri yazımdan hemen sonra…

        “Öyle dipsiz bir kuyuya daldın ki! Çıkman artık mümkün değil. Geçmiş olsun.”

        Haklıymış gerçekten de.

        Hakikaten de başıboş sokak köpekleri konusuna girmek, dipsiz bir kuyuya atlamak gibi bir şeymiş.

        Gerçi biliyordum yazımdaki önerimi “insansevmez” hayvanseverlerin çok sert karşılayacağını ama şahsen bu kadarını da beklemiyordum.

        İki gündür yemediğim hakaret, küfür, aşağılama, duymadığım beddua kalmadı.

        Ancak bilsinler isterim…

        En ağır hakaretleri, en sinkaflı küfürleri etseler de…

        Beddua seansları düzenleyip, büyücülerden yardım alsalar da…

        Manevra yapmam için #özürdilesevilay #kovsevilayıhabertürk diye etiketler açıp gece gündüz saldırmaya devam etseler de…

        Vazgeçmeyeceğim inandığımdan.

        Sokaktaki başıboş, saldırgan köpeklerin bir eylem planı dahilinde toplanıp, barınaklara götürülmesi gerçekleşene kadar da yazmayı, konuşmayı sürdüreceğim.

        Ve bu uğurda mücadele eden tüm STK’ları, oluşumları da elimden geldiği kadar destekleyeceğim.

        Ayrıca haberleri olsun ki bu sözüm ona hayvanseverler…

        (Sözüm ona diyorum çünkü ben bunların hayvan sevdiğine filan inanmıyorum. Zira hayvansever olsalar o başıboşların paramparça ettiği kedilere ya da sahibiyle yürüyüşe çıkan diğer köpeklere yaptıkları saldırılara da vicdan yaparlar. Bunlar hayvansever değil, sokaktaki başıboş saldırgan köpekler üzerinden egolarını okşamaktan vicdanları kaskatı kesilmiş bir garip insanımsı tipler! )

        Eninde sonunda da hayata geçecek bu plan.

        Çünkü sayıları 10 milyondan fazla olduğu bilinen bu başıboş köpeklerle ilgili eğer bugün önlem alınmaz ise sorun katlanarak ve daha da tehlikeli bir hal alarak büyüyecek ve sonunda çok daha korkunç bir hal alacak!

        Bu arada önerime karşı çıkanların tamamının belediyelerin kısırlaştırmada çok geri kaldığını söylemesi ve başıboş köpeklerin tamamının kısırlaştırılması halinde saldırganlığının önlenebileceği iddiası en büyük savunmaları.

        Belediyelerin geç kaldığı yüzde 100 doğru bir tespit.

        Bu konuda kesinlikle hemfikirim.

        Yıllar evvel bu uygulama başlatılmış olmalıydı.

        Ancak şu anda başlatılsa ve en kısa sürede tüm başıboş köpekler kısırlaştırılsa dahi bizim dert yandığımız, muzdarip olduğumuz sorunu çözmüyor çünkü kısırlaştırma işleminin köpeğin saldırganlığını önlemesi diye bir durum yok.

        Hatta bazı veteriner hekimlere göre kısırlaştırma saldırganlığı artırıyor.

        Evet bu zorunlu bir müdahale olarak karşımızda ama ondan önce bu saldırgan, vahşi köpeklerin barınaklardan toplanması lazım.

        Bakın bugün Avrupa ya da Amerika gibi gelişmiş batı ülkelerinde bunun bir problem olmamasının nedeni çok erken davranmış olmalarından kaynaklı.

        Hollanda 1800’lü yıllarda başlamış mücadelesine.

        https://www.academia.edu/16608403/How_Holland_became_free_of_stray_dogs

        Ve bugün uğraştığı tek bir konu var sokak hayvanları ile ilgili…

        O da sahipleri tarafından terk edilenler.

        Orada bile kurallar katı.

        Bir önceki yazımda hepsini aktarmıştım.

        Dileyen göz atıp okuyabilir.

        Bir de; “Bugüne kadar neredeydin? Neden şimdiye kadar yazmadın da bugün yazdın! Kim sana talimat verdi? Saray mı, Beştepe mi?” gibi abuk subuk suçlamalar getirenler oldu.

        İsmi lazım değil, aralarında aklı başında sandığım bir gazeteci ablamız bile vardı.

        Keşke, “Acaba haksızlık mı ederim?” diye kaygılanmayıp da daha önce girseymişim konuya.

        Yani geç kaldığım doğru ama bugün yazmamın sebebi de talimat filan değil.

        Kim bana talimat verecek? Niye?

        Kupkuru iftira!

        Bugün bu konuya girmemin nedeni artık meselenin dayanılmaz olduğundandır.

        İş çığrından çıktı resmen.

        Gün geçmiyor ki sokakta bir köpek saldırısı haberi düşmesin.

        Kaldı ki, ben bizzat yaşıyorum başıboş sokak köpeği terörünü.

        Yaşadığım yerde yürüyemiyorum akşamları.

        Sadece ben mi?

        Herkes.

        Bu arada oturduğum ev işlek bir cadde üzerinde.

        Hemen her gün aynı manzara yaşanıyor.

        Akşam karanlık çöküp, ortalık sakinleşince kurt sürüsü gibi iniyorlar caddeye ve gelen geçen arabalara, hizmet veren zavallı motokuryelere saldırıyorlar.

        Ya da köpeğini dışarıda gezdirmek isteyenlere…

        Mesele o kadar büyümüş durumda ki...

        Sürekli insanlardan bu konudaki şikayetleri dinliyorum.

        Peki bunlar daha önceden yok muydu?

        Elbette vardı ama asla bu kadar yoğun değildi.

        Daha doğrusu başıboş köpekler şehir içerisinde ne bu kadar fazlaydılar ne de bu kadar vahşi ne de saldırgandılar.

        Son yıllarda çok ciddi bir artış oldu sayılarında…

        Ve saldırganlıklarında…

        Belki yanılıyorum bilmiyorum ama ben bunu Covid-19 salgını ve sonrası süreçte yaşanan karantinalı döneme bağlıyorum.

        O dönemlerde yeme içme ihtiyaçları ile eskiden olduğu kadar ilgilenilemedi başıboş köpeklerin.

        Çok şiddetli bir açlık yaşadılar.

        Öfkeleri arttı.

        Hırçınlıkları…

        Günlerce, hatta aylarca insansız sokaklarda gezmeye alıştılar.

        Ve bu alışkanlık belki de şehirlerin kendilerine ait olduğu hissine sebep oldu.

        Belediyeler kısırlaştırma da yapamadı epeyce bir zaman.

        Dolayısıyla önceleri pek önemsemediğimiz sorun salgın döneminde büyüyerek kucağımıza oturdu.

        İşte şimdi bu sorunu çözme zamanıdır.

        İster kızılsın bana, ister küfredilsin ya da beddua…

        Bu sorunun artık devletin güvenlik meselesi gibi görülüp siyaset üstü bir politika, anlayış ve kararlılıkla çözülmesi gerekiyor.

        Hem de tez elden…

        Diğer Yazılar