Bir şehir efsanesi üzerinden seçim planlanır mı?
Muhalefetin bir baskın seçim ihtimaline karşı pozisyon almasını gayet akıllıca bulduğumu ancak bu pozisyonu alırken; “Erdoğan artık çok yıprandı! Bitti! Kim çıkarsa çıksın karşısına, seçimi yüzde 100 alır!” rehavetiyle planlama yapmanın kendileri açısından pek hayra alamet olmadığını da söyleyerek başlamak istiyorum yazıma...
Evet bu argüman seçmeni şu an mutlu, geleceğe dair umutlu edebilmek için kullanılacak bir argüman olabilir.
Ama bunu yaparken bir yandan da bunun gerçekliği olmayan bir şehir efsanesi olduğu akıllardan çıkartılmamalı.
Ne yazık ki öyle olmuyor ama.
Bazıları seçmeni motive edeyim derken kendilerini öyle bir kaptırmış durumda ki bu efsanenin doğru olabileceği fikrine...
Hani nerdeyse; "Seçimi kazandık! Zafer bizimdir!" filan diye ilana çıkacaklar.
Oysa ki yok öyle bir şey!
Tamam. Mevcut atmosfer aleyhine gibi görünebilir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın.
Ki, öyle de…
Daha önceleri de defaatle yazdım, söyledim.
20 yıldan beri ilk defa kaybetmeye bu kadar yakın Tayyip Bey.
Hakikaten de ciddi risk taşıyor önümüzdeki seçim o ve partisi açısından.
Ancak buna mukabil unutulmaması gereken çok önemli bir ayrıntı da var.
O da Erdoğan’ın tam bir seçim kazanma makinesi olduğu gerçeğidir.
Bugün kaybetmeye çok yakın gibi olabilir ama yarın seçim sathına girildiğinde aleyhine olanları pekala lehine çevirebilir bu makine!
Yapmadığı şey değil bu keza.
2015 yılında 6 ay arayla yapılan iki genel seçimi hatırlayın lütfen.
Siyaset derslerinde apayrı bir başlık altında okutulması gereken bir süreçtir o süreç.
Özetle...
Kabul edilsin ya da edilmesin hem siyasal hem de duygusal zekası çok yüksek bir lider Erdoğan.
Öyle hamleler, manevralar yapar ki kampanya başladıktan sonra…
Bırakın çekirdek seçmenini topyekûn geri kazanmayı...
Muhalefetten bile oy çalabilir.
O nedenle; “Kaybetti! Bitti” vesaire diyenlerin büyük bir hezeyan, büyük bir yanlış içerisinde olduğunu huzurlarınızda not olarak düşmek istiyorum.
Bu tezimi hangi siyasetten, görüşten, partiden olduğu da mühim değil.
Erdoğan’ı tanıyan, bilen doğru analiz edebilen tüm siyasilerin, gazetecilerin, akademisyenlerin, araştırmacıların da kabul edip, hakkımı teslim edeceklerini düşünüyorum.
Çünkü doğru tektir.
Onlar da biliyorlar Necmettin Erbakan gibi bir siyasi dehanın tedrisatından geçmiş ama vakti geldiğinde o dehayı bile alt etmeyi başarmış ve sonrasında da adını Türkiye siyasal tarihine; “20 yıl boyunca girdiği genel ve cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı ve tek başına iktidar oldu!” şeklinde yazdıran bir aktör olduğunu…
Yani eğer kafaya takarsa...
Rakibi veya değil.
Siyaset sahnesinde kim varsa sulu götürüp, susuz getireceğini…
Not: Muharrem İnce’nin en büyük sorunlarından biri buydu mesela. Kendini öyle inandırmıştı ki rakibinin kaybedeceğine… Giresun mitingi dönüşünde uçaktaki sohbetimizde, Erdoğan’ın kazanma şansının güçlü olduğunu ifade ettiğimde, küçümsemişti tezimi ve alaycı bir tavırla aynen şöyle demişti; “Siz fazla abartıyorsunuz bu Erdoğan’ı Sevilay Hanım. O kadar güçlü bir figür değil yahu! Erdoğan dönemi kapandı artık. Bitti!”