Kentsel dönüşümde kanser riski!
İzmir Aliağa’ya sökümü için gelmesine izin verilen ancak son anda veto yiyen asbestli gemi “Nae São Paulo” meselesine dalınca öğrendim ki…
O ölüm saçan gemiyi ne yaptık ettik geri çevirdik ama bu, ülkeyi asbest tehlikesinden tamamen kurtardık anlamına da gelmiyor.
Çünkü Asbest Söküm Uzmanları Derneği’nin son raporuna göre Türkiye’de asbest oranı çok yüksek ama buna mukabil mücadelede de birçok ülkenin çok gerisinde!
“Nasıl yani?” dediğinizi duyar gibiyim.
Şöyle…
Bilen biliyordur mutlaka ama bilmeyenler de olduğu varsayımı ile asbest ile ilgili kısa bir bilgi vereyim…
Bu madde kimyasal özelliği nedeniyle bulunduğu toprakta bitki yetişmesine dahi izin vermeyen çok tehlikeli bir mineral.
Ve Türkiye’de üretimi ve kullanımı yasaklanan 2010 yılına kadar da maalesef tekstil, inşaat, çimento, kimya, izolasyon, kağıt endüstrisi ile gemi ve vagon yapımında epeyce kullanılmıştır.
Sadece endüstride değil tabii kullanıldığı yer.
Bir nevi toprak çeşidi olması, kolay ulaşılması ve ısı, su yalıtım özellikleri nedeniyle kırsal alanda yaşayanlarca da evlerin sıva işinde, çatıların ısı ve su, ocakların yalıtımında falan tercih edilmiş.
Başta akciğer kanseri, mezotelyoma ve asbestozis olmak üzere birçok riskli, ölümcül hastalığa sebep olan bu maddeye zehirden başka bir isim yakışmıyor aslında ama bu kolay ulaşılır ve kullanışlılığı nedeniyle halk arasında bereketli toprak muamelesi görmüş ve bu yüzden de; “aktoprak, göktoprak, çelpek, höllük veya ceren” diye isimler verilmiş.
Anlaşıldı tabii çok sonradan bölgelerinde akciğer ve türevi kanserlerin yaygın bir biçimde görünüyor olmasının tek nedeninin vaktinde yaşadıkları evlerde sıvanın dökülmesi sonucu havaya karışan o bereketli toprak dedikleri asbest liflerini solumalarından kaynaklanmasını ama…
Olan olmuştu…
Peki kırsalda böyle bir tehlike var da şehirler de yok mu?
Elbette ki var.
Hatta daha fazla.
Çünkü günümüzde asbeste maruziyet riskinin en fazla olduğu iki alan vardır.
Biri gemi sökümü…
Diğeri ise kentsel dönüşüm gereği eski binaların yıkımıdır.
Ve bilindiği üzere başta İstanbul olmak üzere ülkenin bütün büyük şehirlerinde kentsel dönüşüm projeleri başladı ve son süratle de devam ediyor.
Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD)’nin sahadan topladığı bilgi ve istihbaratlara göre belediyelerin çok az bir kısmı bu konuya önem vermekte, geri kalan kısmı ise ya kağıt üzerinde asbest kontrolü yapmakta ya da asbest envanter raporunu istemeye gerek bile duymamakta!
Vatandaşına asbest solutmak istemeyen tüm belediyelere talep etmeleri durumunda destek olacaklarının sözünü veren Başkan Mehmet Şeyhmus Ensari’ye göre Türkiye’de durum epeyce vahim!
Ve yetkililerin asbest tehlikesini önemsememeye veya görmezden gelmeye devam etmesi halinde de, gelecek dönemin en büyük sorunlarından birinin bu konu olacağını önemle vurguluyor.
Ben de aynı düşünüyorum.
Yüzde 100 katılıyorum Mehmet Bey’e.
Çünkü mecburen çok okuma yaptım konuyla alakalı.
Ve gerçekten de gördüm ki, asbest denilen madde insan sağlığını ciddi manada tehdit eden bir bela ve bu belanın insanoğlunun başına ne dertler açabileceğinin de henüz kimse farkında değil.
Şunu söylemem lazım…
Kentler dönüşmeye hız verdikçe, asbest denilen zehirli madde de o dönüşümlerin olmasına olanak sağlayan emekçilerin akciğerlerini teslim almaya hız verecektir.
O nedenle bir an evvel bilinçlenmeliyiz bu konuda.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na çok iş düşüyor.
Bakan Murat Kurum’un hassasiyetine eminim.
Asbestle mücadele için belki bir kamu spotu ile toplumun bilgilendirilmesi ve bu konuda farkındalık yaratılması gerekiyor.
Özellikle de belediyelerin…
Çünkü ASUD her yıl yayınladığı İstanbul asbest denetim haritasını bu yıl için de hazırlamış.
Hangi ilçe belediyesi asbest konusuna ne kadar ilgili harita üzerinde renklerle göstermişler tek tek.
Benim de tarafıma ilettiler sağolsunlar.
Aynen paylaşıyorum ve ilçesi yeşil renkte olmayan tüm ilçe belediyelerinin başkanlarını da asbestle mücadele konusunda ciddi bir biçimde mücadele vermeye davet ediyorum!