Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Millet İttifakı ortaklarından İYİ Parti kanadından Tekin’in; ”HDP’ye bakanlık verilebilir” sözleri üzerine çok sert açıklamalar geldi.

        Ardı ardına hem de.

        Önce Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu, Yavuz Ağıralioğlu gibi milliyetçiliği ön planda tuttuğu bilinen isimler konuştu.

        Onlar kesmedi tabandaki homurtuları.

        Mecburen topa Genel Başkan Meral Akşener girdi ve; ”Gürsel Tekin CHP’nin kilit taşlarından biridir. Bu açıklaması partisi CHP’yi bağlar. HDP’nin oturduğu masaya biz oturmayız!” açıklamasını yaptı.

        Ve tabii hal böyle olunca da kamuoyunda haklı olarak; “Millet İttifakı bitti mi? Sonu mu geldi?” soruları havada uçuşmaya başladı.

        Ben de cevabını almak için düştüm işin peşine.

        İki taraftan da insanlarla görüştüm.

        “İttifak darmadağın arkadaşlar!” diyemem ama yukarıdaki yazıda da dediğim gibi ağır tahribat var.

        İYİ Parti tarafında sıkıntı çok büyük.

        Bazı isimlerin, -ki kim olduklarını tahmin etmek de çok zor değil- Millet İttifakı'nın tamamen sona erdirilmesi yönünde Akşener’e yoğun baskı yaptıkları iddia ediliyor.

        Meral Hanım’ın ne yapacağını bilmiyorum ama son zamanlardaki gelişmeler nedeniyle canı epeyce sıkkın diye duydum.

        Bu durum önceki gün FOX TV sabah yayınında da ekranlara yansıdı.

        Genellikle izlerim Meral Akşener’in katıldığı yayınları…

        Belki de sabah yayını olduğu içindi bilmiyorum ama ilk kez bu kadar keyifsiz, tatsız gördüm İYİ Parti Genel Başkanı'nı.

        Haksız da değil böyle olmakta.

        Çünkü Meral Hanım; “Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal!” atasözünde olduğu gibi arafta!

        CHP ile zor olduğunu ama CHP’siz de asla olmayacağını biliyor.

        Bu arada kulis edinme çabalarımda şunu fark ettim ki; İYİ Parti de yönetici kademesinde olan bazı siyasiler HDP’ye oy veren seçmenin seçimin kaderini değiştirecek kilit seçmen olduğu tezine inanmıyorlar.

        Onlara göre bu tez HDP’nin ve taraftarlarının yönettiği bir algı!

        Yani boş bir spekülasyon.

        Hani bilmesem.

        Bizzat gözlem yapmamış olsam.

        Duyduklarımla, gördüklerimle meseleye bizzat şahit olmasam.

        Ya da rakamlardan haberim olmasa…

        Diyeceğim ki; ”Adamlar haklı olabilirler”

        Ama değiller.

        Ve üzgünüm ama bunu diyen, böyle olduğunu düşünen kim varsa da…

        Fena halde yanılıyor!

        Çünkü ister kabul etsinler ister etmesinler…

        Geçen yerel seçimlerde olduğu gibi…

        Önümüzdeki seçimin kaderini de yine HDP’ye oy veren seçmen belirleyecek!

        İYİ Partili bazılarına göre bu seçmen Erdoğan’ın iktidardan inmesini çok arzu ediyor ve o yüzden de ikinci turda karşısında kim olursa olsun ona oy verecek!

        Erdoğan karşıtlığı konusunda hemfikirim ama onun karşısına kim olursa olsun oy verirler iddiasına katılmam pek mümkün değil.

        Çünkü onun olabilmesi için HDP’ye oy veren bu seçmenin sandığa gittiğinde kurumsal karara bağlı olmadan tercih yapması lazım.

        Peki HDP’ye oy veren bu seçmen…

        Bağımsız bir bilinçle hareket eder mi?

        Mesela sandığa gittiğinde, Erdoğan’ın rakibi olan X aday için Selahattin Demirtaş ya da HDP Genel Merkezi’nin; “Bizim bu adayla hiç işimiz olmaz! Tercihimiz asla değildir!” açıklamasına rağmen mührünü yine de o X’e basar mı?

        Bence basmaz.

        Peki sizce?

        Lütfen yazın bana…

        Söz ola kese savaşı söz ola kestire başı!

        Söz ola kese savaşı söz ola kestire başı!
        0:00 / 0:00

        Önce şunu söyleyeyim…

        İyi niyetinden şüphem yok ama!

        Gençlik yıllarından bu yana siyasetin içerisinde olan ve dahası uzun zamandır da Cumhuriyet Halk Partisi gibi köklü bir partinin çeşitli kademelerinde görev almış Gürsel Tekin gibi deneyimli bir isim böyle bir hataya düşmemeliydi.

        Sorulan sorunun, hukuken düşünüldüğünde yanıtı gayet makul olabilir.

        Ancak Tekin sıradan bir isim değil, 6'lı masa olarak bilinen oluşumun en önemli aktörü olan CHP’nin rozetini taşıyan milletvekili.

        O nedenle de; “İktidar olursanız HDP'ye bakanlık verecek misiniz?" sualine vereceği yanıtta çok dikkatli olmalıydı.

        Nihayetinde Cumhur İttifakı’nın Millet İttifakı’na ya da 6’lı masaya karşın kullandığı en mühim kozlardan birinin HDP konusu olduğunu hepimiz biliyoruz.

        Bu koz sürekli dilindeydi iktidar tarafının.

        Tekin de bunu hesap ederek yanıtlamalıydı o soruyu.

        Hukuki değil, siyasi bir yanıt vermeliydi.

        Yani şunu demek istiyorum;

        Gürsel Bey; ”Ben o soruya 6’lı masanın adına cevap vermedim. Ya da Millet İttifakı adına. Ve hatta CHP adına. Ben bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilen diğer tüm partilerin sahip olduğu haklara HDP’nin de sahip olduğunu söyledim” diyor.

        Doğru da diyor.

        Bu söylediğinin tartışılacak bir tarafı yok.

        Evet. Anayasal olarak HDP, diğer tüm siyasal partilerle eşit hak ve güvencelere sahip bir parti ama siz eğer Gürsel Tekin gibi bir misyon sahibi iseniz…

        Ve hele de mensubu olduğunuz partinin öncülüğünde 20 yıllık iktidarı devirme iddiasıyla birbiriyle alakası olmayan süper bir oluşum yola çıkmış ise…

        Ve hele de söyleyeceğiniz her sözün yanlış anlaşılma ya da çarpıtılma olasılığı var ise…

        Yunus Emre’nin şu sözünü aklınızdan hiç çıkarmayacaksınız!

        “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı!”

        Üzgünüm ama Gürsel Tekin onca yıllık tecrübesine rağmen büyük bir hataya düşmüş ve ne yazık ki kullandığı o ifadelerle iddialı bir oluşumun büyük bir sarsıntı geçirmesine sebep olmuştur.

        Bana göre yarattığı tahribat büyük!

        Ha düzelir mi?

        Tamiri mümkün mü bilmiyorum.

        Bekleyeceğiz ve göreceğiz.

        Ancak şunu biliyorum.

        Siyaset yapan herkes için çok kritik bir sürece girildi.

        Ve bana göre kim olursa olsun -hangi tarafta, hangi partide olduğu falan hiç mühim değil- tüm siyasiler daha evvel hiç olmadığı kadar dikkatli olmalılar ve söyleyeceği sözleri, yapacakları açıklamaları eskiden olmadığı kadar derinlemesine düşünüp tartmalı ve onun sonrasında söylemelidirler.

        Böyle olursa ne konuşan kişi yorulur, incinir…

        Ne de konuştukları yüzünden başkaları…

        Diğer Yazılar