Mao ve Atatürk…
AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın memleketi Kahramanmaraş’ta bir konferansta yaptığı konuşmada kullandığı; “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Mesela Fransız devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao'nun Çin kültür devrimidir. Lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” ifadeleri hemen her kesimden tepkiyle karşılandı.
Partisinin sözcüsü Ömer Çelik’in Ünal’ın sözlerini tevil etmek amacıyla sosyal medya hesabından yaptığı; “Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz milletimizin büyük tarihi içindeki en büyük kazanımlarımızdandır. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!” açıklama bile ortamı sakinleştiremedi.
İttifaka halel gelmesin diye benzer konularda yapılan açıklamaları bazen görmezden, duymazdan gelen MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli bile dayanamayıp Ünal’ın sözlerine dünkü grup toplantısında çok sert sözlerle yanıt verdi…
“Bugünkü Türkçemizle düşünce oluşturamayacağımızı söylemek gerçekleri çarpıtmaktır, nesnel gelişmelere aykırıdır, dilimizi karalamaktır, nihayetinde özgüven eksikliğidir” diyen Bahçeli’nin Ünal’a bir hayli sinirlendiği konuşmasının tonuna da yansıdı.
Kulislerde Mahir Bey’in partisiyle ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile epeyce bir sıkıntıya düştüğü ve ihraç edilmesinin bile gündemde olduğu yazılıp çiziliyor ama ben böyle bir olasılığa asla ihtimal vermiyorum.
Çünkü Ünal’ın bu görüşü aslında AK Parti’nin destekçisi olan bir kesim tarafında da kabul gören görüştür.
Yani bir kısım AK Partili de tıpkı Ünal gibi Cumhuriyet’in kültür devrimiyle eski dili, kültürü yok edip, milleti yozlaştırdığına inanıyor.
Öyledir ya da değildir onlarla tartışmayacağım çünkü gereği yok!
Ama Ünal’ın açıklamasında vurgu yaptığı ve Atatürk Kültür Devrimi ile kıyasladığı Mao'nun Çin Kültür Devrimi'ne dair bir iki kelam edeceğim.
Hiç kusura bakmasın Mahir Bey bu kıyaslama çok acımasız olmuş.
Çünkü alakası yok!
Çin Kültür Devrimi’nin başlangıcında bırakın eski dili, lügati silip silmemeyi falan...
Yıllarca okullar bile kapalı tutulmuştur.
Bazı yerlerde 2 bazı yerlerde 3 yıl süren bu dönem zarfında Çin eğitim öğretime tamamen ara vermiştir.
Açıldığında da öğretmenlerin standart müfredatı takip etmelerine izin verilmemiş ve öğrencilerden sadece Mao'nun düşüncesini incelemeleri ve köylülerden ve işçilerden çiftçilik ve el emeğini öğrenmeleri istenmiştir.
Öğrenciler okul zamanlarının çoğunu el işi yapmak için fabrikalara ve kırlara giderek geçirmiştir.
Çünkü Mao beğenmediği ya da doğru bulmadığı eski kültürü silip, yerine yepyeni bir kültürün, eğitimin, öğretimin aşılanması için yola çıkmamıştı.
Amaç eskiyi tamamen silmekti...
Bunun başarıya ulaşması için de önce parti içinde, hükümette, orduda, entelektüelleri ve burjuva fikirleri savunanları etkisiz hale getirdi, sonra da o meşhur mitinginde; "Dört Eski” çağrısını yaparak eski adetlerin, kültürlerin, alışkanlıkların ve fikirlerin yok edilmesi için seferberlik başlattı.
Şehir ve sokaklarının bile adlarını değiştirmişti Mao.
Hafızaları tazeler diye birçok tarihi yerleri tahrip ettirmişti.
Peki Atatürk devrimlerini böyle mi hayata dökmüştü?
Okulları tamamen kapatıp, eğitimi, öğretimi yok sayıp Mao gibi milletini cehalete, körlüğe mi sürüklemişti?
Tabii ki değil!
Evet… Osmanlı Alfabesi’ni kazımak için uğraş verdi ama bunu yaparken eski kültürü, gelenekleri, töreleri ve arşivleri yok edip, yıkmadı!
Aksine mirasa sahip çıkılması için elinden geleni yaptı.
Ama bu arada da her alanda bir yenilik, sosyalleşme, değişim için çabaladı çünkü Atatürk kalkınmanın ancak topyekûn bir aydınlanma ile mümkün olacağına inanıyordu.
Mao okul zamanları bile çocukların fabrikada çalışmasını dayatıp kafalarına işçi olabilmenin dışında başka bir şansları olmadığını kazırken, Atatürk yeni alfabenin hızlı bir şekilde öğrenilmesi için Anadolu’nun dört bir yanına okul açılması için seferberlik ilan etmiş bir liderdi.
Onun için bir güzel sanatlar okulu açılması en az bir demiryolu yapımı kadar kıymetliydi.
Mao, Çin'in tüm dünyadan ayrı, kapalı, uzak bir anlayışa yönelmesini hedeflemişti...
Atatürk ise Türkiye Cumhuriyeti'nin batı dünyasının akılcı, laik, demokratik ve milliyetçi anlayışına...
İkisi de başarıya ulaştı ama kalıcı olan Mao'nunki değil Atatürk'ünki oldu.