Arkadaşlık günü
İki gün öncenin arkadaşlık günü olduğunu Facebook’tan öğrendim. Şaşırdım daha ne günler göreceğimizi düşündüm. Bir yandan da hoşuma gitti arkadaşlarıma notlar yazdım ama böyle bir güne ne gerek var diye düşünmekten de kendimi alamadım.
Anneler günü, babalar günü, arkadaşlık günü, sevgililer günü, yaşlılar günü, kadınlar günü daha niceleri. Fransa’ya gittiğimde hayretle öğrendiğim, komşular günü, anneanneler günü, dedeler günü, pasta günü gibi değişik gün kutlamaları da bize gelir.
Bu kutlama seremonileri hoş olsa da böylesi özel bağlarımızın olduğu insanları neden bir güne sığdırıyoruz sorusu hep beynimi kurcalıyor. Tabi ki tüketim toplumu olmanın gerekliliklerinden biri bu günler ancak sevgililer gününü kutlayıp ertesi gün ayrılanlara akıl erdirmek zor.
HASTALIKLA DALGA GEÇİYOR
Arkadaşlar gününde arkadaşım Mümtaz İdil hastaneye yattı. Bin bir özenle ona arkadaşlığımızı kutlama mesajı yazmayı planlarken onun hastane odasında yazdığı hastalık mesajını aldım. Meğer 5 gündür yatıyormuş. Sık sık değişik nedenlerle hastaneye yatan İdil bu kez zatürre olmuş.
Ona zatürre aşısı olduğumu, kendisinin de yaptırması gerektiğini zamanında söylemediğime çok pişmanım.
Hala hastanede, değerli bir gazeteci yazar olan Mümtaz İdil yazılarını hastane odasından hastalıkla dalga geçercesine yazmaya devam ediyor. Benim dokuz canlı arkadaşım bunu da atlatacak. Pazar günkü mesajı şöyle:
Ufuk Üniversitesi Rıdvan Ege Hastanesi’nde 5. günüm. Pazar olduğundan hastane sakin. Birazdan bir çay içmeye ineceğimi bilmek bile ayrı bir keyif. Kendimi daha zinde hissediyorum. Sonuç mu? Hala 413 no’lu odadayım.
Mesajında çay içerken hastane çalışanları ile birlikte ‘Ah bir zengin olsam’ şarkısını koro halinde söylediklerini yazıyor. Çabuk iyileş sevgili arkadaşım, şarkıları hastane dışındakilerle de söyleriz.
Zatürre zor bir hastalık, son yıllarda da çok fazla insanın zatürre oldu. Önlem alınmazsa sonu hiç de iyi bitmiyor. Ama aşısı var hem de ömür boyu koruyan. Sevgili okurlarım, eylül ayında eczanenizden alın ve yaptırın, korkulu rüya görmeyin. Çünkü bu hastalığın sadece üşütmeyle olmadığı mikrobik olduğu ispatlandı.
Hastalıktan yine arkadaşlığa dönelim. Yaşamımdaki zor zamanlarda hiç psikolojik destek almadım. Oysa hayatın bize verdiği güzellikler kadar acılar da var. Yaşam inişli çıkışlı, çaresizlik de var çare de. Sıkıntılarımı nasıl mı atlattım? Arkadaşlarımla dertleşerek atlattım.
KAÇ ARKADAŞIN VAR?
Elbette arkadaşlıkta da her şeyde olduğu gibi nicelik değil nitelik önemli. Bunu kırk yaşımı geçtikten sonra anlamaya başladım.
Oysa küçükken çevresi çok geniş olan babama kaç arkadaşı olduğunu sorduğumda 2.5 arkadaşım var cevabının almıştım. Hiçbir şey anlamamış, babama hayretle bakmıştım. O da bana büyüdüğünde anlarsın demişti. Şimdi anlıyorum ve kendime soruyorum, benim kaç arkadaşım var?