Milliyetçi ve demokrat tavır
Milliyetçiler ülkenin bütün milli kurumlarına ve değerlerine sadece saygı duymazlar, onların güçlü bir biçimde fonksiyonlarını yerine getirmelerini de savunurlar. Milli devlet, demokratik siyaset, hukukun üstünlüğü, milli egemenlik, milli ordu, milli bağımsızlık, temel hak – özgürlükler, kuvvetler ayrılığı ilkesi gibi kurum ve değerler iki temele dayanır: millet ve vatan.
Milliyetçilik ve Ordu
Anadolu topraklarındaki bin yıllık devlet geleneği içinde ordunun vazgeçilmez bir rolü vardır. Bu rol tarihsel olarak orduya devletin bağımsızlığını ve kimliğini savunma görevini vermiştir. Devlet içerisinde ordunun diğer kurumlarla ilişkilerini düzenleyen bir siyasal gelenek ve devlet felsefesi vardır. Türk tarihinde ordu devletin işleyiş mekanizmasının içerisinde yürütme gücünü elinde bulunduran unsura bağlı ve diğer kurumlarla koordineli bir şekilde görev yapmaktadır. Osmanlı ve Selçuklu yönetimlerinde, o günkü siyasal anlayışın dayandığı meşruiyet fikrine göre ordu, hakana veya sultana tabi bir şekilde onların tanzim ettiği görev anlayışı içerisinde çalışır.
Milli devlete geçişte de ordu ve devlet arasındaki ilişkiler yeni bir meşruiyet fikrine göre belirlenmiştir. Milli devletin kurucu kadrosu yani o günün milliyetçileri ordunun meşruiyet çerçevesini milli devlet anlayışında temellendirmişlerdir. Bu anlayış “egemenliğin, kayıtsız şartsız millete ait olduğu” fikrine dayanmaktadır.
Bir anlamda Türkiye’de ki darbeler 27 Mayıs’tan başlayarak, ilk önce bu anlayışı tahrip etmişlerdir. Bu düşünce yerine “militarizmi” ikame etmeye çalışmışlardır. Belirli bir dönemde bunu yaparak istedikleri sonucu ulaştıkları söylenebilir. Fakat her darbe ve müdahaleden sonra bu işi yapanlara milletin sandıkta cevap vermesi, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin en güçlü dayanağını oluşturmuştur.
Bahçeli’nin Tavrı?
Bahçeli son grup toplantısında demokrasiye ve millet iradesine yönelik girişimlerin karşısında açıkça tavır alırken aynı zamanda da ordunun yönetim kademesini, kurumsal kimliğine uygun bir yaklaşım sergilemeye davet etmiştir. “Türk milletinin vicdanında mukim saygınlığının gelişigüzel günlük polemik konusu yapılarak iç ve dış kamuoyunda yıpratılmasına fırsat vermemesi” gerektiğini hatırlatmış bu hususta TSK’ ya ve yönetim kademesine “kendisini aklama ve demokrasi konusundaki kuşkuları ortadan kaldıracak bir biçimde denetim ve adalet mekanizmalarını şeffaf ve bağımsız çalıştırılmasını” talep etmiştir.
Genelkurmay Başkanının balyoz konusunda yaptığı açıklamaların “tatminkâr” bulunmaması ve ayrıca hareket planında yer aldığı iddia edilen hususların doğru olup olmadığı konusunda yapılan açıklamalardaki belirsizliğin vurgulanması dikkat çeken bir değerlendirmedir.
Bahçeli grup konuşmasında şöyle diyor: “Adına ne denirse denilsin ister plan, ister tatbikat, ister tasarı, isterse tahayyül… Bizim, kendi milleti üzerinde hareket planlayan bir anlayışı gerekçesi ne olursa olsun kabul etmemiz mümkün değildir”. Milliyetçilerin ordunun Türkiye’nin varlığı ve bağımsızlığının devamındaki rolünü demokratik meşruiyet, yani milli egemenlik anlayışına dayandırmaları çok önemlidir. Bu hem Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı yapan hem de ordu içerisindeki 28 Şubat sürecinin tortularını tasfiye ederek ordunun kurumsal kimliğine ve saygınlığına gösterilen hassasiyet bakımından gereklidir.
Türkiye’nin demokratikleşmesi devam ediyor. Siyasette milliyetçiliği temsil eden partinin ve genel başkanının bu tavrı sürecin sürdürülmesi için tarihsel bir önem teşkil etmektedir.