Sanatla sanatçıyı ayrıştırmanın, işi eser sahibinden ayrı tutmanın imkansız olduğu bir çağda yaşıyoruz artık. Bu hafta Bill Cosby’nin mahkumiyetine denk gelen günlerde son 10-15 yılda kültür üzerinde giyimden müziğe en çok etki yapmış Kanye West’i de “kaybettik.”
Kanye, daha başkan seçilir seçilmez Donald Trump’ı ziyaret ettiğinde zaten tepki toplamıştı. Ardından psikolojik sorunlarından dolayı hastaneye kaldırıldığında ruh sağlığı yerinde olmadığı için böyle davrandığı varsayılmıştı.
Oysa şimdi, tedavisinin üzerinden aylar geçmiş ve yeni bir albüm çıkarmaya çalışırken… Hem Donald Trump’ı ne kadar sevdiğini açıkladı, hem de Trump’ın seçim kampanyasında kullandığı “Make America Great Again” sloganlı kırmızı şapkayı (üstelik de imzalı) giyip poz verdi.
İfade özgürlüğü adınaymış… Sevmek suç muymuş… Hepimiz aynı düşünmek zorunda mıyız…
Aralarında ünlü yıldızların, Kanye West’in arkadaşlarının ve dolaylı yoldan akrabası rap’çilerin de olduğu 9.5 milyon kişi bu tweet bombardımanın sonunda onu takibi bıraktı. Eşi Kim Kardashian “balans ayarı” yapmak için devreye girdi, hem kendisi tweet’ler attı hem de kocasına “Trump’ın her yaptığına katılmadığını açıkla” diye düzeltme yazdırdı…
Emlakçıyken siyahlara ev kiralamayan, bu yüzden davalık olan Trump’ı seviyor Kanye.
Başkan olmadan önce siyahlarla ilgili utanç verici onlarca demeci var Trump’ın. “Tembellik siyahlarda bir huy” ya da “Siyahların paramı saymasından nefret ediyorum” gibi ırkçı sözlerden hiç ama hiç çekinmedi.
Kanye West’in büyüdüğü Chicago’nun güney kısmı Başkan Trump için bir savaş alanı, elinden gelse orduyu gönderip orayı dümdüz edecek.
Peki buna rağmen Kanye West nasıl ırkçılığını gizleme gereği bile duymayan bir politikacının peşinden gidebiliyor? Bu hafta Amerikan basınında onlarca köşe yazısı buna kafa yordu.
SORUN CEHALET
Bir yandan, söylediğinde haklılık payı var. İnsanlar istedikleri düşünceyi başkalarına ters gelme tehlikesine rağmen açık açık söylemekte özgür. Ama Kanye’nin Trump sevdasında ikisinin de ortak bir noktası var: Cehalet. Trump da Kanye de açık açık kitap okumaktan hoşlanmadıklarını defalarca ifade ettiler, o yüzden siyaset üzerine söyleyecekleri sözleri de ciddiye almak mümkün değil.
Dahası, ırkçılık ya da ırkçılıktan yana saf tutmak bir ifade özgürlüğü meselesi değil. Irkçılık egemen bir grubun kendisinden daha güçsüz ve küçük bir topluluk üzerinde iktidar ilan etmesiyle ortaya çıkan bir baskı rejimi. Kanye West zamanında bu ırkçılığa herkesin gözü önünde isyan ettiği için bugün Trump yandaşlığı aşırı tepki topluyor.
Katrina Kasırgası sırasında siyahların ağırlıklı yaşadığı New Orleans’a yardım etmekte geciken Amerikan hükümetini televizyondaki yardım kampanyasında yazılı metinden saparak “Siyahlar George Bush’un umurunda değil” diye eleştiren Kanye nerede, Trump’a destek çıkan Kanye kim?
O halde yaptığı iki hamlenin de sadece dikkat çekmek için olduğu anlaşılıyor, ki bu da siyaset üzerine (üstelik toplumların bu kadar bölündüğü bir dönemde) söz almanın bu kadar ucuz olmaması gerektiğini hatırlatıyor.
Mesele sevdiğimiz sanatçıların sadece bizim gibi düşünmelerini, sadece bizim desteklediğimiz siyasetçilerin yanında yer almalarını beklemek değil. Michael Jackson da zamanında Ronald Reagan’la poz vermişti; üstelik Reagan hükümeti siyahları “uyuşturucuyla savaş” adına yok eden bir sistemin başındaydı. Ama MJ hiçbir zaman kendisini Reagan yandaşı gibi konumlamadı. Yanında yer aldığı bir konum olarak Amerikan Başkanı’ydı, o koltukta kimin oturduğundan bağımsız.
Olağanüstü zamanlarda sanatçıların siyaset üzerine yorum yapmalarını istiyoruz. Mesela savaş karşıtlığı konusunda siyasetçilerin dikte ettiği yalanların ötesinde bir uyanışa neden olabilir milyonlarca insanın takip ettiği, ellerinde büyük bir mikrofon bulunan sanatçıların ağzından çıkacak demeçler. Elbette, bizimle aynı pozisyonu almak zorunda da değiller.
Donald Trump birçok Amerikalının gözünde sadece o koltuğu hak etmeyen grotesk bir figür değil; aksine Obama’nın son sekiz yılda sağladığı ilerlemeleri yerle bir etmeye kararlı bir siyasetçi. Atadığı Adalet Bakanı özellikle siyahların kolaylıkla bahane edilerek tutuklandıkları suçların (mesela marijuna taşımak) cezalarını artırmakta kararlı, esnetmek yerine.
Dahası, Trump sıradan bir seçimle göreve gelen bir Amerikan Başkanı da değil. Sırf Rusya’nın seçim öncesi ABD üzerindeki oyunları bile Trump’a karşı mesafeli olmayı zorunlu kılıyor.
SEZEN AKSU HATIRLAR
Eğer Türkiye’yle bir bağlantı kuracak olursak doğrudan Sezen Aksu’nun kendi zeminini iki dramatik hatayla nasıl kaybettiğini, şimdi nasıl yalnız bırakıldığını hatırlatabilirim. Kürt açılımı ve "yetmez ama evet"çilikten yediği darbenin kariyerinde eşi benzeri yok. 12 Eylül darbesine destek vermesi o yıllarda sosyal medya ve İnternet olmadığı için hatırlanmıyor zaten.
Ama Sezen Aksu’nunki cehaletten kaynaklanan bir pozisyon alma değildi; o dönem hakikaten öyle hissettiğine, Kürt açılımına samimiyetle destek verdiğine inanıyorum. "Yetmez ama evet"çilik daha karmaşık, uzun uzadıya bu konuyu yıllardır yazıyorum zaten.
Kanye West’in bu Trump sevdası bana bizden daha başka birini hatırlatıyor; Sezen Aksu’dan daha önemsiz, daha etkisiz biri ama sadece bir örnek olarak aklımda kaldı.
Hayatım boyunca hiç dinlemediğim, neden ünlü olduğunu bilmediğim, sesini bile bilmediğim Suavi’nin Ergenekon-Balyoz operasyonları sırasında Zaman’a verdiği bir söyleşiyi hatırlıyorum. O söyleşiden sonra zaten pek ilgilenmediğim Suavi’yi bir daha hiç merak etmedim.
2012 yılında FETÖ kumpasıyla 100 civarı gazeteci içerideyken, yalan davalarla insanların hayatları karartılırken belki korkudan, belki pozisyon alma isteğiyle Suavi neler neler söylemişti FETÖ’nün gazetesine. Güya hayır’cı ama Cumhuriyet mitinglerine saydırıyor, Ergenekon davasına inanıyor, dahası CHP’nin orduyla ilişkisi olduğunu savunuyor. Sadece cehaletten, FETÖ gazetelerin ona besleği yalanlarla aldanmışlıktan, derinlemesine okuma yapamamaktan kaynaklanan yorumlar. Bugün utanıyor mudur acaba?
Suavi’nin asıl trajedisi bütün bunları tam da FETÖ üzerinde ilk kuşkular oluşmaya başlamışken söylemesi. Güce tapınmasının bile zamanlaması yanlış.
Kanye West gibi.