80 milyonluk ‘Bizim Aile’ onu unutmayacak!
Usta oyuncu Münir Özkul'u kaybettik... Geriye ardında bıraktığı, hayatımıza işlemiş filmler kaldı... İşte sinemadaki konumuyla Münir Özkul...
Meltem ŞAHBAZ / HABERTÜRK
Türk sinemasının Mahmut Hocası Münir Özkul, bugün 93 yaşında yaşama gözlerini yumdu. Şimdi yürekler buruk… Kolay mı? Nesiller boyunca baba yerine koymuşuz Baba Yaşar, Mahmut Hoca, Yaşar Usta demişiz… Sahi neydi bize bu kadar sevdiren Münir Özkul’u?
Babalar ailenin direğidir Türk toplumunda… Koruyan, kollayan, hafif tatlı-sert ama derinlerde yumuşacık kalpli… Merhametli bakar gözleri, cefayı, çileyi ne kadar çekerse çeksin, yumuşacıktır nasırlı ellerin dokunuşu… O baba figürünü biz sinemada nesiller boyu Münir Özkul ile izledik…
Yorgun aile babası emektar Yaşar Usta ile hayatımızın dersini almadık mı?
"Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak?” Yakışmazdı elbet…
“Ama nasıl yakışmasın! Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor! Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum.” Öğrendik Yaşar Usta, öğrendik… Seninle öğrendik sevmeyi de, sevmek için fakir ya da zengin olmak gerekmediğini de…
“Ben, Yaşar Usta! Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimizi parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?” Yetmezdi. Öyle ya gelini de artık onun kızı olmuştu. Birbirine kenetlenmiş bir aileyi yıkmaya kimsenin gücü yetmezdi. Aile bağlarının gücünü, birbirine kenetlenmeyi de seninle gördük Yaşar Usta…
Şimdi milyonlar Yeşilçam’ın babası Münir Özkul hayata gözlerini yumdu ve Türkiye yetim kaldı… Hayır, ağlamıyoruz Yaşar Usta, sadece gözümüze limon kaçtı… Bu arada senin söylediğin gibi turşu limonla da bir başka oluyor…
200’den fazla film sığdırdı 93 yıllık hayatına Münir Özkul. 15 Ağustos 1925’te İstanbul’da dünyaya gözlerini açtı. İstanbul Erkek Lisesi’nde okuyan Münir Özkul, lise zamanlarındayken Bakırköy Halkevi’nde tiyatro yapmaya başladı. Tiyatro tutkusu, üniversite eğitimine yansımadı. Annesi Münir Özkul’un hep paşa olmasını istiyordu. Münir Özkul ise İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde sanat tarihi bölümünde eğitim aldı. 1948 yılı geldiğinde Aşk Köprüsü adlı oyunla profesyonel tiyatro hayatına başlamış oldu.
Muhsin Ertuğrul ile Küçük Sahne’de ardından İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda tiyatro yaptı.
Aradan yıllar geçti ve 1970’yi senelere geldiğimizde Ertem Eğilmez filmlerinde Münir Özkul’u izlemeye başladık.
Münir Özkul’un filmlerine baktığımızda hep bir aile babası figürü görürüz. Fakir olsun fark etmez, hep mutlu bir ailesi vardır Münir Özkul’un canlandırdığı karakterlerin. Merhametlidir her daim, çocukları ve ailesi için her şeyi yapar… Peki nasıl bu kadar yakıştırdık baba ya da baba yerine koyduğumuz hoca rollerini Münir Özkul’a? Neydi bizi bu kadar inandıran canlandırdığı karakterlere? Sahiden paranın aşkla alakası olmadığına mı inanıyorduk? Ne kadar güçlü olursak olalım, zayıfı asla ezmeyeceğimize mi inanıyorduk? Salt sevgi bağlarıyla örülmüş, ne olursa olsun kopmayan aile bağlarımız mı bize tanıdık geliyordu da bu kadar seviyorduk Münir Özkul’un karakterlerini? Yoksa yalnızca bize yok olmakta olan değerlerimizi mi hatırlatıyordu? İdealize edilmiş bir dünyaya mı inandırıyordu bizi? Elbette her baba güçlüydü ama asla yıkılmayan fedakar baba özlemimizi mi dindiriyorduk onun karakterleriyle? Ya da ah keşke dediğimiz hocayı mı buluyorduk?
1975’te Bizim Aile ile öğrendik, iki ayrı aile bir araya gelip kocaman bir aileye dönüşüyordu… Herkes çok yürekli, merhametliydi. Kötüler sonunda dize geliyor, iyilerse feraha çıkıyorlardı…
Hep iyiler kazanıyordu Münir Özkul’un filmlerinde. 1978’de Neşeli Günler ile gördük; sevenler kavuşuyordu, kırgınlıklar aradan yıllar bile geçse sona eriyordu, parçalanmış aileler bir araya geliyordu.
1975’te Hababam Sınıfı serisinin ilk filmi girdi hayatımıza. Yaramaz, yaşları geçkin liselilere bile hayatlarının dersini veriyordu Mahmut Hoca. Okuldan kaçmayı yasaklıyordu, maça göndermiyordu, ön bahçede top da koşturmuyordu. Yine de seviliyordu be Kel Mahmut… Ama ne demişti Mahmut Hoca? “Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur.” Sert duruşunun altında bir yufka yüreği vardı. Yalnız geçen hayatını idealleri, ilkeleri ve onuru için yaşıyordu. Adeta olmak istediğimiz kişiydi…
Fazla iyiydi Münir Özkul’un canlandırdığı karakterler. Gerçek dışı bir iyi olma durumu vardı ama büyüklere masallar misali, seviyorduk bu gerçek üstü karakteri izlemeyi…
Aradan yıllar geçti. Münir Özkul ile hayatımıza Banker Bilo, Gırgıriye, Görgüsüzler, Milyarder ve nice filmler girdi… Filmleri yediden 70’e izlendi, nesiller boyu sevildi… Bize aşıladığın tüm umutlar, yüzümüze kondurduğun tüm gülücükler için teşekkürler Münir Özkul! Seni unutmayacağız!
Meltem ŞAHBAZ / HABERTÜRK