Avukat Dr. Epözdemir'den deprem soruşturmaları ile ilgili çarpıcı açıklama
Depremde yıkılan binlerce binada 40 binden fazla insan hayatını kaybetti. Halen binlerce binanın enkazı kaldırılıyor. Türkiye'yi derinden sarsan ve büyük bir acıya boğan felaketi büyüten, riskli ve usule aykırı binalar oldu. O binaların kimi yanlış zemine yapılmıştı. Kimi yeterli standartlara sahip değildi. Çoğu, inşaat yapımında uygulanması gereken standartlara sahip değildi. Belki de binlerce canın yitirilmesine neden olan o binaları yapanlarla ilgili depremin yaşandığı 11 kentte birçok soruşturma açıldı. 160 şüpheli tutuklandı, 61 şüpheli hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Onlarca şüpheliye yurt dışına çıkış yasağı konuldu. Dr. Avukat Rezan Epözdemir soruşturmalarda uygulanacak ve uygulanması gerektiğini düşündüğü usul ve yöntemlerle ilgili Habertürk'e açıklamalarda bulundu
Habertürk TV Haber Merkezi’nin haberine göre Avukat Rezan Epözdemir, tüm bu soruşturmaların sadece mağdurların ya da ölenlerin yakınlarının değil tüm Türkiye’nin adalet beklentisini yerine getirecek şekilde etkili yürütülmesi gerektiğini söyledi.
Epözdemir, soruşturmada bilirkişi raporlarının adaleti sağlamada en etkili araç olacağını söyledi. Dr. Epözdemir, "Tespitler bitmeden enkazlar kaldırılmamalı" uyarısında bulundu.
"ŞÜPHELİLER İÇİN GÖZALTI SÜRESİ 4 GÜN OLMALI"
"Şüpheliler hakkında gözaltı süresi 4 güne çıkarılmalı" diyen Epözdemir, "Kolon kesenlerin olası kast ile hareket ettiği kabul edilmeli, ihmali tespit edilen kamu görevlileriyle ilgili de soruşturma açılmalı" ifadelerini kullandı.
Epözdemir’in soruşturmada birçok teknik konu olduğunu ancak bunların adaletin sağlanması açısından önemli olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
"Birkaç önemli uyarıda bulunmak istiyorum. Öncelikle bu soruşturmalardaki faillerin ve kusur durumunun tespitinin yapılabilmesi, teknik uzmanlık gerektiren bir konu olduğundan soruşturmayı yürüten başsavcılıklarca her bir enkaz bakımından, içerisinde inşaat mühendisi, mimar, jeofizik mühendisi ve karot uzmanının da olduğu heyetler bilirkişi olarak görevlendirilmektedir. Bu heyetler, olay yeri inceleme ve keşif yapmak suretiyle enkazlardan karot ve değişik numune örnekleri alıyor. Yine belediyeler, yapı denetim şirketi, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı il müdürlüklerinden enkaza konu binalarla ilgili proje, ruhsat, yapı kullanma izni gibi binanın yapımına ait belgeler temin ediliyor. Bu kapsamda bilirkişi raporları tanzim ediliyor. Yürüyen soruşturmalar bakımından en önemli delil bu bilirkişi raporları olacak. Bu raporlarda süreçte kusur ve sorumluluğu olan her bir faili tespit edecek."
"TESPİT YAPILMADAN ENKAZ KALDIRILMAMALI"
Avukat Epözdemir dava sürecinden önce yürütülen tüm işlemlerin hassasiyetle yürütülmesi gerektiğini anlatırken olay yeri incelemesinin önemine yani enkaz kaldırma işlemlerine dikkat çekti. Dr. Epözdemir şöyle devam etti: "En önemli delil, olay yeri inceleme ve keşifte elde edilecek olan karot örnekleri ve diğer bulgular olduğundan değerlendirme ve tespitlerin tamamı bitmeden enkazların kaldırılmaması gerekir."
"GÖZALTI SÜRELERİ UZATILMALI"
Depremin ilk günlerinde yaşanan yağma ve hırsızlık olaylarına da değinen Epözdemir, OHAL kararı ile çok kapsamlı dosyalar ve kapsamlı bir suç ihtimali olduğuna da dikkat çekti ve gözaltı süresinin uzatılması gerektiğini söyledi. Epözdemir gözaltı süresiyle ilgili görüşlerini şu sözlerle ifade etti: "Deprem bölgesindeki yağma ve hırsızlık suçları bakımından OHAL kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile gözaltı süreleri uzatılmışken deprem soruşturmaları bakımından hali hazırda gözaltı süreleri uzatılmamıştır. Bu kadar kapsamlı soruşturma ve binlerce failin olduğu dosyalarda başsavcılıkların soruşturma işlemlerini etkin bir şekilde yürütebilmesi için deprem soruşturmalarına ilişkin gözaltı sürelerinin de uzatılması ve 4 güne çıkarılması gerekir."
"KISA SÜREDE YATIP ÇIKMA İHTİMALLERİ VAR"
Deprem soruşturmalarında kamu vicdanını yaralamayacak şekilde adaletin tecelli etmesi gerektiğini ifade eden Epözdemir, ancak istenen ceza miktarı ve ilgili kanun maddeleri nedeniyle şüphelilerin kısa sürede cezaevinden çıkma ihtimali olduğunu şöyle anlattı:
"Soruşturmalar, TCK m. 85 ve 22/3 uyarınca bilinçli taksir ile öldürme suçu üzerinden yürüyor. Nitekim, Yargıtay’ın da depreme ilişkin içtihatları bu kapsamdadır. Bu halde, faillerin neticeyi öngördüğü fakat istemediği kabul ediliyor. Bilinçli taksir ile öldürme suçunda, bir veya birden fazla kişinin ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte yaralanmasına neden olan failler en fazla 22,5 yıl ceza alabiliyor. Alabilecekleri ceza miktarının üst sınırı budur. Söz gelimi, yüzlerce kişinin ölümüne sebebiyet veren müteahhit, yapı denetimci, fenni mesul ve diğer kimseler bilinçli taksir ile öldürme suçundan mahkum olur ve bu mahkumiyet kararı kesinleşirse en fazla 22,5 yıl hapis cezası alabilirler. Bu ceza miktarına önce ½ şartla salıverilme, sonrasında 1 yıllık denetimli serbestlik süreleri tatbik edildiğinde bir enkazda yüzlerce kişinin ölümüne sebebiyet olan failler 10 yıl 3 ay hapis yatıp şartla salıverilme ve denetimli serbestlikten faydalanarak özgürlüğüne kavuşacaktır. Bu durumun kamu vicdanını rahatsız edeceği açıktır."
"OLASI KAST İLE ÖLDÜRME ŞÜPHESİYLE SORUŞTURULMALI"
Dr. Rezan Epözdemir, soruşturmada kamu vicdanının yaralanmaması için önerilerini de sıraladı:
"Halbuki özellikle daha fazla alandan faydalanmak için kolon kesilmesi, kolon ve kirişlerde projeye aykırı müdahaleler, kaçak kat, binanın taşıyıcı sistemlerine yapılan müdahaleler, yapıda kullanılan inşaat malzemelerinin inşaat tekniği ve mevzuata uygun olmaması gibi durumlarda TCK m. 81 ve 21/2 uyarınca olası kast ile öldürme suçundan soruşturmalar yürütülmelidir. Yani faillerin öldürme suçunun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlediği kabul edilmelidir. Netice öngörülüyor olmasına rağmen faillerin olursa olsun olmazsa olmasın şeklinde hareket ettiği kabul edilmelidir. Aynı bir spor müsabakası sonrasında havaya ateş açan magandanın balkonda bulunan bir çocuğun ölümüne sebebiyet vermesi örneğinde olduğu gibi. Daha fazla alandan faydalanmak için ticari kaygılarla kolon kesen bir failin deprem olduğunda bu yapının yıkılacağını ve içindeki insanların ölebileceğini öngörmesine rağmen, olursa olsun olmazsa olmasın kastı ile hareket ettiği, yani olası kast ile hareket ettiği kabul edilmelidir. Bu halde faillere her bir ölüm için verilecek ceza 20 yıldan 25 yıla kadar hapistir. Bu suçlardan mahkumiyet kararı verilmesi halinde bilinçli taksir ile öldürme suçundan farklı olarak çok daha caydırıcı ve emsal mahiyette cezalar verilebilecektir. Hal böyle iken, her bir yıkılan bina ve enkaz kendi somut ve spesifik koşulları, özelliklerine göre ayrıca değerlendirilmeli ve olası kast ile öldürmeye ilişkin soruşturmalar da evleviyet ile yapılmalıdır."
"KASTEN ÖLDÜRMENİN İHMALİ DAVRANIŞLA İŞLENMESİ' MADDESİ DEĞERLENDİRİLMELİ"
Dr. Avukat Rezan Epözdemir kamu görevlileri açısından suç ihtimali bulunduğu için, bu kişilerle ilgili de şunları ifade etti: Yine her bir binanın enkazı ile ilgili belediyelerde görev yapan ve ihmali bulunan kamu görevlileri bakımından da soruşturmalar yürütülmelidir. Bu kamu görevlileri bakımından genelde TCK m. 257/2 maddesi uyarınca görevi ihmal suçundan ötürü 1 yıla kadar hapis istemiyle soruşturmaların yürütülmesi söz konusu olabilir. Bu da kamu vicdanını rahatsız eder. Kanaatimce burada da her bir enkaz ve binanın somut özellikleri ve spesifik koşullarına göre belediyede çalışan kamu görevlileri bakımından soruşturma yürütülmelidir. Burada özellikle hiç değerlendirilmeyen kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi başlıklı TCK m. 83 değerlendirilmelidir.”
KAMU GÖREVLİLERİNE YÖNELİK SUÇLAMA NEDEN FARKLI OLMALI?
Epözdemir, kamu görevlilerinin etkili biçimde soruşturulmasıyla ilgili görüşlerini detaylı olarak anlatırken, uygulanacak kanun maddelerinin kişinin kısa sürede suçun ağır sonuçlarından kurtulmasını sağlayabileceğine de dikkat çekti.
Epözdemir, caydırıcı sonuç için suç şüphesi olan kamu görevlilerinin, “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçundan yargılanması gerektiğini kaydederek şunları söyledi: "Söz gelimi 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca can güvenliği açısından riskli yapı olarak tespit edilen bir yapıyı kanunun 5. maddesine göre tahliye edip yıkmayan veya hakkında yıkım kararı olan proje ve ruhsata aykırı yapıyı İmar Kanunu'nun 32. Maddesi'ne rağmen yıkmayan kamu görevlileri için, bu yapıların depremde yıkılması ve enkaz altında insanların ölmesi halinde; kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan soruşturma yürütülmesi gerekir. Burada bu suçun sübutuna ilişkin iki unsur da gerçekleşmiştir. Burada kamu görevlileri bu konuda icrai davranışta bulunmak hususunda kanunla kendilerine yüklenen yükümlülüklerini ifa etmemiştir. Ve yine buradaki ihmali davranış icrai davranış ile eşdeğerdir. İşbu gerekçeler ile bu gibi örneklerde belediyelerde çalışan kamu görevlileri bakımından da görevi ihmal gibi 1 yıla kadar hapis cezası gerektiren, çoğunlukla paraya çevrilen ve ertelenebilen veya hükmün açıklanması geri bırakılabilen hafif bir suç yerine, TCK m. 83’teki kasten öldürmenin ihmali davranış ile işlenmesi suçu bakımından soruşturmalar yürütülmelidir. Bu halde bu kamu görevlilerinin 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmaları söz konusu olabilecektir."