Beyoğlu, dünyada ikinci
Bizans Dönemi'nde yalnızca bağ ve bahçelerle kaplı olan Beyoğlu'nda yerleşim alanı bulunmuyordu. O Beyoğlu, İstanbul'un fethinden sonra yerleşim merkezine dönüşürken İstanbul'un kültür, sanat, eğlence ve iş merkezi de oldu. Sadece ülkemizde değil, dünyada da oldukça tanınan Beyoğlu, tünelle ulaşımda taç sahibi. Dünyanın ikinci metrosu, Beyoğlu'nda açıldı
Geçtiğimiz günlerde; Karga 7'nin yapımcısı olduğu 'Pera Palas’ta Gece Yarısı’nın yayınlandığı platform olan Netflix'in daveti daveti üzerine bir grup meslektaşımla Beyoğlu'nu turladım.
Turun nedeni; 'Pera Palas’ta Gece Yarısı’nın 2'nci sezonunun yayınlanmaya başlamasıyla dizinin sahnelerinin geçtiği mekânları tanıtmaktı.
Saffet Emre Tonguç; Beyoğlu'nun 1941'den günümüze kadar uzanan tarihi hakkında, Emre Şahin ise dizinin çekildiği mekânlar hakkında bilgi verdi.
Saffet Emre Tonguç - Emre Şahin
Beyoğlu, hiç de yabancısı olmadığım bir lokasyon olmasına rağmen bir uzman eşliğinde gezmek ziyadesiyle bilgilendirici, bir hayli heyecan vericiydi.
Pera Palas Oteli'nde başlayan tur, her ne kadar bilgilendirici ve heyecanlı olsa da Beyoğlu'nun kahredici bazı yönlerini bir kez daha görmek sevimsizdi.
O sevimsizlik; bir dönem İstanbul'un en müstesna semtinin tabela kirliliğinden ve estetik kaygısı hiçe sayılarak inşa edilen zevksiz yapılarıyla keşmekeş bir panoramaya esir düşmesi.
Zevksiz yapıların arasında boğuldukları için güzelim tarihi yapılar ve kültür - sanat merkezleri, önlerinden geçerken bile fark etmekte zorlanılıyor. Hatta belki de fark edilemiyor.
İnsan, o müstesna olduğu döneme zamanda yolculuk yapıp Beyoğlu'nun o halini görmeyi arzuluyor.
Beyoğlu'nun tarihinden günümüze uzanan hikâyesine bir göz atacak olursak;
876 km²'lik Beyoğlu, 45 mahalleden oluşurken 106.207'si kadın, 112.382'si erkek olmak üzere toplam nüfusu; 218.589...
• Alanı; İstanbul'un % 16.04'ü.
• Nüfusu; İstanbul nüfusunun % 1.39'u.
İstanbul’da;
• İlk Metro (1874)
• İlk Kule (Galata Kulesi / 507)
• İlk Tersane (Tersane-i Âmire / 1455)
• İlk Tiyatro Binası (Naum Tiyatrosu / 1839)
Dünyada belli başlı metroların yapım yılları;
• Londra Metrosu (1863)
• Paris Metrosu (1900)
• Berlin Metrosu (1902)
• New York Metrosu (1904)
• Roma Metrosu (1955)
Bizans döneminde yerleşim alanı olmayan bu bölgeye; karşı yaka öte anlamına gelen Pera’dan kaynaklanan Peran Bağları deniliyordu.
Özellikle yabancılar, Beyoğlu yerine Pera adını kullandı. Türkler ise Pera’yı Beyoğlu şeklinde adlandırdı.
Pera adı, 1925’te resmi yazışmalardan çıkarıldıktan sonra gittikçe unutuldu.
Beyoğlu adının ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetler bulunuyor.
• Beyoğlu adı, Fatih Sultan Mehmed zamanında Pontus prenslerinden Aleksios Komnenos’un İslamiyet'i kabul ederek burada oturmasından kaynaklanıyor.
• Beyoğlu adı, burada oturan Pontus prensinden değil, Kanuni Sultan Süleyman zamanındaki Venedik elçisi Andre Giritti’nin oğlu Luigi Giritti’den dolayıdır.
Türkler’in 'Beyoğlu' olarak tanımladıkları Luigi Giritti’, elçinin bir Rum kadınla evlenmesinden dünyaya geldi.. Oturduğu konak da Taksim yakınında bir yerdeydi.
• Kanuni Sultan Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisine yazışmalarda 'Beyoğlu' deniyordu.
Bizans dönemindeki İstanbul’un sonradan gelişen yerleşim yeri olmuştur. İmparator II. Theodosius tarafından bir kısmı yaptırılmış olan İstanbul surlarının çevrelediği kapalı alanın Haliç’e ve Marmara’ya bakan yamaçlarında konutlar; Sirkeci çevresinde ticaret kuruluşları; Sarayburnu, Beyazıt, Aksaray, Cerrahpaşa, Yedikule’de yönetsel, dinsel ve ticari merkezler yoğunluktaydı. Ayrıca Haliç’in karşı kıyısındaki Galata da bir dış yerleşim yeri olmuştu. Sykai (Sycae) adı verilen bu yerleşim yerinde oturanların çoğunluğunu Venedikliler ile Cenevizliler oluşturmaktaydı. Daha sonraları surlarla çevrilen bu yerleşim yerleri, zengin bir ticaret merkezi oldu.
13'üncü yüzyılda Cenevizli tüccarların yönetimine verilen Galata yüzyıllar boyunca ticaretteki önemini korudu. İstanbul; 15'inci yüzyılda 100 bini bulan nüfusuyla dünyanın sayılı büyük kentlerinden biriydi. Osmanlılar tarafından alındığında 50 bin kadar olan nüfus, Rumeli ve Anadolu’dan getirilen Müslüman ve Müslüman olmayan halkın yerleştirilmesiyle 100 bini aştı. Müslümanların büyük bölümü bu dönemde eski kentin bulunduğu yarımadanın dışında yaşıyordu. Skyai de sur dışına taşarak Beyoğlu, (bugünkü Galatasaray) yönüne doğru büyüdü.
Beyoğlu, 19'uncu yüzyılda önemli gelişmeler gösterdi. Semt; ticaret merkezleri olma özelliğini korurken yabancı elçiliklerin yerleştiği ve yine yabancı banker, komisyoncu, banka ve sigorta şirketlerinin yoğunlaştığı, bunun yanı sıra eğlence yerlerinin bulunduğu bir Avrupai bir görünüm kazanmaya başladı.
Osmanlı padişahlarının Topkapı Sarayı’ndan çıkarak Beyoğlu yakınındaki Dolmabahçe Sarayı’na taşınmaları da bu yüzyıla rastlıyor.
İlk önemli sanayi kuruluşu olan Feshane’nin Haliç’te işletmeye açıldığı 19'uncu yüzyılda İstanbul, demiryolu, tramvay, tünel gibi kent içi ve kent dışı ulaşım olanaklarına kavuştu.
Osmanlı devrinde Beyoğlu, çevre olarak, batılılaşmanın maddi görüntüsünün odaklaştığı yer durumundaydı. En hayati ihtiyacı olan suya kavuşması, Beyoğlu’nun daha geniş çapta iskânını sağladı.
1492’den sonra Galata’daki yabancı elçilikler, Beyoğlu’na taşındı; Galatasaray ile Tünel arası yerleşim alanı olarak gelişmeye başladı. Beyoğlu; 18'nci yüzyılda da gelişimini sürdürerek Kasımpaşa ve Tophane taraflarına yayıldı.
İstanbul'un fethedilmesinden sonra bölgeye bir hayli Türk yerleşti. 1476 tarihli bir belgeye göre, bölgede; 592 Rum, 535 Müslüman, 332 Frenk ve 62 Ermeni evi vardı. Galata’nın sur içi bölümünde Türkler çoğunlukta değildi, ama Tophane, Fındıklı, Ayaspaşa, Kabataş, Galatasaray’dan Tophane’ye inen yolun çevresi, Beşiktaş, Haliç kıyılarında ise Azapkapı Sokollu Camii çevresi ve onun biraz daha ilerisindeki Kasımpaşa Türk evleriyle doluydu.
19'uncu yüzyılda durum değişti.
Yüzyılın ikinci yarısında hem hız hem de hacim bakımından değişimin ölçüsü gayrimüslim gruplar lehine büyüdü. Galata Kulesi çevresinden Galatasaray’a kadar uzanan sahada Rum, Ermeni, Yahudiler’den meydana gelen gayrimüslimler ile Levantenler ve yabancı uyruklular çoğunluğu oluşturdular. Ayrıca, Osmanlı Devleti’nin batılılara karşı tutumundaki değişme, Osmanlılar ile yeni ilişki kuran devletlerin de Beyoğlu'nda arsalar edinerek binalar yaptırmalarına ve geniş kadrolu personelle buralara yerleşmelerine yol açmıştır. Aslında Avrupa devletleri Beyoğlu'nda yer edinip elçilik binalarını buralara kondururken Beyoğlu’nun bina dokusu da zenginleşti.
Beyoğlu’nun su sorununa, ciddi şekilde ancak 18'nci yüzyıl ortalarında önem verildi.
1732’de I. Mahmud tarafından Bahçeköy su şebekesinin inşa edilmesiyle Beyoğlu, bol suya kavuştu. Beyoğlu bölgesinin bol suya kavuşturulduğu 1732'de 25, 1737 - 1800 arasında 49 çeşme, 1800 - 1923 arasında 76 çeşme yapıldı.
Bahçeköy şebekesi, ilerleyen yıllarda artan nüfusu nedeniyle Beyoğlu için yetersiz kaldı. Beyoğlu su bakımından zaman zaman takviye edildi. 19'uncu yüzyılın sonlarında, Terkos Gölü’nden İstanbul’a su veren şebeke yapılınca Beyoğlu’na da su verildi.
II. Abdulhamid döneminde Kemerburgaz ile Cendere arasındaki 60 kadar kaynağın suları toplanarak 1904’te demir borularla Beyoğlu’na sevk edildi. Bu sular, Hamidiye suları olarak tanımlandı.
İstanbul’da evlere ve özel kurumlara paralı su dağıtımının yapılması, Terkos ve Elmalı şebekeleriyle başladı.
1858'de belediye olan Beyoğlu'na dikkatlerin çevrilmesine neden olan etken, aslında devletti. Zira Beyoğlu’nun sırtlarına da, kıyı bölgelerine de el uzatan öncelikle devletti. Devlet, buralarda yeni kurumlar kurma yönünde varlık gösterdi. Bunlar: Saray, modern okullar, kışlalar, hastaneler, yönetim birimleriydi.
Kılık, kıyafet, yaşam tarzı ve binalar açısından bütün halinde Türkiye ölçeğinden farklı bir yaşam ve görüntünün asıl yoğunluk kazandığı yer, kuşkusuz, Beyoğlu oldu.
1860 - 1864 arasında Âşıklar ve Ayazpaşa mezarlıkları kaldırıldı, Galata surları yıktırıldı. Caddeler ve sokaklar açtırıldı. Yangınların önlenebilmesi için ahşap bina yapımı yasaklandı.
1873’te Galatasaray’ı Beyoğlu’na bağlayan Tünel açılıp hizmete girdi.
1913’te ise Beyoğlu - Şişli arasında elektrikli tramvaylar kullanılmaya başlandı.
Cumhuriyet’e geçildiğinde de Beyoğlu’nun yerleşme alanı Teşvikiye ve Maçka’dan Beşiktaş’a, Şişli ötelerine, Haliç ve Boğaziçi yamaçlarına uzandı. Bu gelişme sırasında konutlar yavaş yavaş iş yerlerine dönüştü. Önceleri adı Cadde-i Kebir iken Cumhuriyet'ten sonra İstiklâl Caddesi denilen ana yol boyunca mağazalar, bankalar, kahvehaneler, tiyatrolar, sinemalar, pastaneler ve eğlence yerleri açıldı. Bu gelişme Halaskargazi Caddesi boyunca Şişli’ye doğru sürdü.