Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Çocuk 'Büyük Düşler Büyük İşler' çocukların ufkunu genişletiyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ekranlarda etkileyici bir belgesel yayınlanıyor; 'Büyük Düşler Büyük İşler'...

        Bülent Turgut'un yapımcısı olduğu belgesel, iç mimar Ayşe Senem Göral ile sanat yönetmeni Yelkan İşkorkutan, Türkiye'yi karış karış gezerek köy okullarında okuyan çocukların hayallerinin peşine düşüyor.

        Düşleri şahane tasarımlara dönüşmesiyle de köy okullarındaki öğrenciler, kendileriyle ilgilenildiği için hem kendilerini daha iyi hissediyor hem de ufukları genişliyor.

        Bir renovasyon projesi olan, TRT'nin belgesel kanalında yayınlanan 'Büyük Düşler Büyük İşler'de çocukların hayal dünyasından ilham alan ekip, köy okullarındaki yetenekli öğrencileri bilim, müzik ve resim sınıflarına, zeka oyunları ve beceri atölyelerine, tiyatro salonlarına ve spor yapabilecekleri alanlara kavuşturuyor.

        REKLAM

        Yapımcı Bülent Turgut ile iç mimar Ayşe Senem Göral, köy okullarındaki çocukların hayatlarında farkındalık oluşturmayı amaçlayan farklı bir belgesel olan 'Büyük Düşler Büyük İşler'i Habertürk'e anlattı.

        BÜLENT TURGUT

        'Büyük Düşler Büyük İşler'in fikrinin ortaya çıkış hikâyesini anlatır mısınız? Fikir nasıl oluştu, fikri belgesele dönüştürme süreci nasıl gelişti?

        TRT Belgesel kanalının bir renovasyon projesi yapma fikri vardı. Bir proje için konuşmaya başladığımızda bu konu gündeme geldi. Önce kamu alanlarında renovasyon yapma fikriyle başlamıştı. Ardından köy okullarını renove etme, bu renovasyonu köy çocuklarının hayalleri, düşleri üzerinden yapma fikri gelişti. TRT'nin 'Özü Sözü İnsan' Sloganıyla özdeş bir bakışla bu hayalleri, bu hayallere rehberlik eden eğitimcilerimizi, ailelerini ve köyün hikayesini katarak yapmaya karar verdik. Böyle başladık. Pilot bölümü 2020 Şubat ayı sonunda çektik.

        Belgeselin nihai amacı nedir? İzleyenlere ne anlatmayı amaçlıyorsunuz?

        Biz aslında bir dönüşüm hikayesi üzerinden insanlara dokunmak ve hatırlatma yapmak istedik. Belgeselin merkezindeki nihai amaç; ilham ve mutluluk vermek. Kimlere? Tabii ki başta çocuklara hayal etmenin ve gerçekleşmesinin olası olduğunu gösterebilmek. Bunun yanında bu çocukların idealist öğretmenlerinin çocukların hayallerine ulaşmasındaki rollerini anlatabilmek. Bir düş kurmanın ve bunun hayata geçebilmesi için ortak biçimde çalışmanın güzel sonuçlar verebileceğini gösterebilmek. İzleyen çocukların kendi hayallerine ulaşabileceği duygusunu yerleştireceğine, ebeveynlerin çocuklarının hayallerini destekleyeceğine ve çocukların düşlerine eşlik eden eğitmenlerin rol model olarak algılanmasını amaçladık. Projemize gelen tepkilerden bunu büyük oranda başardığımıza inanıyorum.

        REKLAM

        Belgeselin çekimlerinin yapıldığı yerleşim merkezlerini hangi kriterlere göre belirliyorsunuz, ortak özellikleri nelerdir?

        Öncelikle köy ve belde okulları hedefimiz. Çünkü şehre göre nispeten erişim imkanları daha az köy çocuklarının. Bu bir tarafıyla negatif olarak görülse de aslında hayal güçleri daha yüksek çocuk profilleriyle karşılaşıyoruz. Öte yandan köy okulunun gerçekten böyle bir talebe ihtiyacı var mıdır? Buna bakıyoruz. Ayrıca çocukların kümelendiği ortak bir hayal var mıdır bunu inceliyoruz. Ama en önemli kriterlerimizden biri de idealist bir öğretmenin de rehberliği. Çünkü bizi geleceğe taşıyacak şey bu öğretmenlerin motivasyonu ve rol model olması. İşte tüm bu koşullar bir araya geldiğinde o köye gidip o düşledikleri sınıfları yapıyoruz. Bir başka kriterimiz de atıl bir yerin olması. Gerçi sıfırdan küçük bir bina veya konteynerden sınıf yaptığımız yerler de oldu. Bunları tespit etmek için başvuru yapan tüm okullara ekibimizden iki kişi gidiyor, yerinde inceliyor. Analizleri yapıp bizlere raporluyorlar. Bu raporları yukarıda belirtilen kriterler doğrultusunda değerlendirip karar veriyoruz.

        AYŞE SENEM GÖRAL

        Çocukların hayatlarında nasıl bir farkındalık yaratmayı amaçladınız, bunda ne ölçüde başarılı olduğunuzu düşünüyorsunuz?

        Aslında her çocuğun doğduğu, doyduğu ve büyümeye başladığı coğrafyada ilk başlarda iyi bir gözlemci olarak var olduğuna inanıyorum. Ve çocukken sınırların olmadığını biliyorum. Fakat büyümeye daha büyük adımlar attığımız andan itibaren kendimize sınırlar çizerek, hayal dünyamıza kurallar koymaya başlıyoruz. Bu da beraberinde başka sancılar getiriyor bence. İşte tam bu noktada, hayallere sınır koymadan, çocuk gözüyle var olmanın aslında ne muhteşem bir hediye olduğunu hatırlamanın büyük bir farkındalık getireceğini düşünüyorum. Düşleyip, düşünü gerçekleştirmeye çaba sarf etmek yeni dünya düzeninde kreatif bir bilinç gerektiriyor bence. Ve bizim yapmaya çalıştığımız da tam olarak bu kreatif bilinci beslemek oluyor. Yani belki bir kelebek olmayabilirsin ama biz senin için kanat yapabiliriz ve sen o kanatları takıp gözlerini kapatıp uçmayı hayal edebilirsin. Ya da daha önce hayalini kurup sana çok uzak gibi duran bir fikri senin için gerçekleştirmeye uğraşabiliriz. Her çocuk bir evren ve biz her çocuğun önce ne kadar değerli olduğunu, ona hissettirmeye çalışarak çıkıyoruz yola. Perdeyi indirdiğimiz an gerçekten ne kadar ilham ve umut veren bir iş yaptığımızı görüyoruz.

        Bugüne kadar en çok etkilendiğiniz hayal hangisi oldu?

        Bir köyde okulla yerleşim yeri arasında yaklaşık 2 km kadar mesafe vardı. Ve o küçük adımlar her gün o yolu gidip geliyor. Biz bunu bilmiyorken çocukların neredeyse hepsinin uçma hayali olduğunu dinledik onlardan. Kimi pilot olmak istiyor, kimi kelebek... Ve bu mesafeyi öğrendikten sonra anladık neden uçmak istediklerini. Çünkü uçmak onları yormayacaktı. Bu beni çok etkilemişti. Ya da denizi olmayan Urfa'da çocukların, üzerinde fosil kalıntısı olan taşları fark edip bilime olan meraklarının ortaya çıkması ve çoğunun bilim insanı olmayı hayal etmesi diyebilirim.

        Çekimler sırasında edindiğiniz en şaşırtıcı bilgi / izlenim ne oldu?

        Biz büyük şehirlerde yaşayan insanlar olarak sürekli kendimizi kalıplara sıkıştırarak yer bulmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de samimiyetten ve doğamızdan uzaklaşıyoruz bence. Oysa ki Anadolu' da sofrasına oturduğunuz herkesin gerçek gülümsemesiyle karşılaşıyorsunuz. Ve o büyük aileye anında dahil oluyorsunuz. ‘Böyle konuşayım, şöyle davranayım' kaygısı olmadan sohbet başlıyor. Belli ki uzun yıllar sürecek bağlar kurmaya başlıyorsunuz. En azından benim için öyle oldu. Bu da beni ve ekipte ki bir çok yol arkadaşımı daha anlayışlı, daha sabırlı ve daha mutlu insanlara dönüştürdü. Okulları dönüştürürken aslında biz de dönüştük.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ