Demografik yapı değişiyor, tehlike giderek büyüyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜİK'in 2023 yılı doğum istatistiklerine dayanarak Türkiye'nin nüfus oranıyla ilgili karşı karşıya olduğu tehlikelere dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Aile Yılı' ilan edilen bu yılda bazı kritik rakamlar paylaşarak, demografik yapının tehlikeli şekilde nasıl değiştiğine dikkat çekti. İstatistiklere göre; 2001 yılında 2.38 olan doğurganlık hızının 1.51'e gerilediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllık nüfus artışının binde 1.1'e düştüğünü söyledi. Çocuk ve genç nüfus azalırken yaşlı nüfusun tarihte ilk defa yüzde 10'un üzerine çıktığını vurgulayan Erdoğan, ortalama yaşın 34 sınırına dayandığını ifade etti
ABONE OLCumhurbaşkanı Erdoğan, nüfus ve demografide yaşanan değişimler, cinsiyetsizleştirme gibi sapkın ideolojilerin dayatılması, geniş ailelerin azalması, çekirdek ailelerdeki çocuk sayısının düşmesi, evlilik yaşının her yıl yükselirken boşanma oranlarının artması, tek ebeveynli ailelerin sayısının çoğalması gibi sorunların, aile kurumunu güneşin kârı erittiği gibi örselediğini, zayıflattığını ve yıprattığını söyledi.
TÜİK’in son açıkladığı verilere göre; “yaşlı nüfus” olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2019 yılında 7 milyon 550 bin 727 kişi iken son beş yılda yüzde 20.7 artarak 2024 yılında 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu.
Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında yüzde 9.1 iken, 2024 yılında yüzde 10.6'ya yükseldi. Yaşlı nüfusun 2024 yılında yüzde 44.6'sını erkek, yüzde 55.4'ünü kadınlar oluşturdu.
Nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında yüzde 13.5, 2040’ta yüzde 17.9, 2060’ta yüzde 27.0, 2080’de yüzde 33.4 ve 2100 yılında yüzde 33.6 olacağı öngörüldü.
Türkiye’nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yaşlanan nüfus, göç ve göçmenlerin yol açtığı sorunlar, iklim ve su krizi birbiriyle bağlantılı olarak demografik yapıyı değiştiren etmenler olarak sayılıyor ve ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendiriliyor.
Nüfusun korunmasına yönelik alınacak tedbirler sayılırken; gelişmekte olan ülkelerdeki hızlı nüfus artışının toplumsal baskının büyük boyutlara varmasına yol açtığı, artan nüfus için yeni olanakları, daha çok gıda ve daha fazla konut temini ihtiyacı doğurduğu anlatılıyor. Nüfusun yeterince artmaması veya azalması da ülkelerin varlığı ve geleceği açısından tehdit olarak görülüyor. Ülke gerçeklerine uygun dengeli bir nüfus oranının yakalanması anlayışı ön plana çıkarken, ülkelerin kendilerine özgü jeopolitik, ekonomik, idari ve askeri koşulları ile kültürleri ve yaşam tarzları gibi etkenler her ülkenin kendi optimum nüfus oranını belirlemesini gerektiriyor.