Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Amerika ‘Soykırım tasarısına imza atan kongre üyelerinin sayısı düştü’ | Dış Haberler

        Selçuk TEPELİ / WASHINGTON

        Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Washington ziyareti 24 Nisan haftasına, bu 24 Nisan da Ermeni tehcirinin 100’üncü yılına denk geldiği için başkentteki konu her yıl olduğundan daha fazla Ermeni meselesi olmalıydı. Ama her yanından baharın fışkırdığı kentte, bu konuda neredeyse hiç kimse tek kelime etmiyor gibi. Carnegie düşünce kuruluşunda Bakan Çavuşoğlu konuşmasının ardından soruları yanıtlarken aldığım not şu: “1915 olaylarının 100. yılı, perde arkasında sadece o konu varmışçasına sahnede az göze çarpıyor.” Gerçi bu notu aldıktan sonra bir soru geldi ama soran Ermenistan Büyükelçiliği’nden bir diplomattı ve Avrupa Parlamentosu’nun kararından söz etmekle yetindi. İki ülke dışişleri bakanlarının görüşmeden sonra yaptıkları açıklamadaysa, gündem maddelerinden biri olmasına rağmen konuya hiç değinilmedi. Dışişleri’nin genç, dinamik ekibine dair gözlemim, bu durumu ABD Başkanı’nın “soykırım” ifadesini yine kullanmayacağına yordukları. Karşı tarafsa sükûneti doğal olarak, “Fırtına öncesi sessizlik” diye yorumluyordu.

        WASHINGTON’DA KAMU SPOTU

        Washington’u kısaca özetlemek gerekirse, bende ilk çağrıştırdığı “yeşillikler içinde bir kamu spotu gibi”; rutin biçimde ciddi, bir miktar eğitici, her şey olması gerektiği gibi ve fevkalade sakin. Dünya meselelerinin çiçek açmış kiraz ağaçlarının arasından geçip gerçek acı ve sertliğiyle ABD yönetimine ulaşmasına imkân yok! Ben bunları düşünürken dün akşam üzeri Amerikan haber sitelerine bir son dakika düştü: Kamuoyunu alıştırmak için olsa gerek; Beyaz Saray kaynaklarına dayandırılan habere göre ABD Başkanı Obama 24 Nisan’da o ifadeyi kullanmayacak ve ABD’deki Ermeni diasporası da bu konuda haberdar edildi. Bu ve benzeri pek çok hususu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry görüşmesi sonrası Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile yaptığımız sohbette okuyabilirsiniz...

        -Washington temaslarınızı nasıl değerlendirirsiniz?

        Yoğundu. Amerikan Müslüman topluluklarının liderleriyle bir araya geldik. Türk derneklerinin çatı kuruluşlarının başkan ve temsilcileriyle görüştük. Ermeni meselesiyle ilgili yapılanlar konusunda bilgi alışverişinde bulunduk. Büyükelçimizin (Serdar Kılıç) gayretleriyle izleme komitesi kuruldu. İlk kez Türk toplumunu bu kadar istekli ve birleşmiş gördüm. Suriye muhalefeti temsilcileriyle görüştük. Dün sabah da Bahçeşehir Üniversitesi’ni ve orada kurulan Global Policy Institute’ü ziyaret ettik. Washington Post’a röportaj verdim. Amerikan-Türk İş Konseyi (ATC) öğle yemeğinde bizi ağırladı. Carnegie’de konuştum. Kongre ve senatoda görüşmeler yaptık. ABD’li kanaat önderleri ve düşünce kuruluşları temsilcileriyle bir araya geldik. Senatoda Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı Mitch McConnel ile çok olumlu bir görüşme yaptım. CNN’de röportajımız oldu. Kerry ile planlanandan uzun, 2 saate varan çok olumlu bir görüşme yaptık. Suriye’yi konuştuk. Haritaları koyduk; kim nereyi kontrol ediyor, kim nerede ne yapıyor, Özgür Suriye Ordusu nerede, başka ne yapılabilir; teknik konuları bile konuşma imkânımız oldu. Kıbrıs da gündeme geldi.

        -2015’te Kıbrıs’ta çözümden umudunuz var mı?

        Haftaya KKTC’de seçimler var, ardından Anastasiadis’in masaya dönmesini bekliyoruz. Biliyorsunuz, tek taraflı sondajı durdurdular, biz de Barbaros Hayreddin Paşa gemisini çektik. Bu yıl içinde bir sonuç bekliyoruz. ABD’nin özellikle Rum kesimi ve Yunanistan’ı teşvik etmesi bakımından her zaman desteğine açığız. Bu hepimiz için başarı hikâyesi olabilir.

        -Washington’da 1915 olaylarının 100’üncü yılında, garip bir sessizlik var. Dışişleri Bakanı Kerry ile açıklamalarınızda da gündem maddesi olmasına rağmen konuya değinmediniz. Bunu Türkiye açısından iyiye mi kötüye mi yormalıyız?

        Kamuoyunda da bir bıkkınlık var. Her sene her sene Ermeni lobisi aynı konuyu, şiddetini artırarak gündeme getiriyor. Bu yıl Amerikan Müslüman topluluğunun federasyonu açıklama yaptı, çok önemliydi. (Amerikan Müslüman sivil toplum kuruluşları çatı örgütü USCMO’nun açıklamasında Ermenilerin çektiği acıların paylaşıldığı, ancak dini ve siyasi liderlerin açıklamalarının dengeli olması, Türklerin ve Müslümanların acılarını da içermesi gerektiği belirtilmişti.) Soykırım tasarısına imza atan kongre üyelerinin sayısında da düşüş var. Papa ve AP’nin aldığı ucube karar biraz ses getirmiş ama onun dışında olağanüstü bir şekilde görünmüyor. Biz Türkiye açısından olumsuz bir tablo görmedik.

        -Başbakan Davutoğlu’nun Osmanlı Ermenilerinin Türkiye’de anılmasıyla ilgili patrikhanede yapılacak ayinden söz etmesi burada nasıl karşılandı?

        Türkiye’nin Ermenilerin acılarını inkâr etmediği görüldüğünde ezber bozuluyor. Neticede ilk kez bir dini ayinle, ölen Osmanlı Ermenileri anılmış olacak. Biz aslında isteriz ki Türkiye ile Ermenistan birlikte ansın. Bu insani yaklaşımımız, Başbakan’ımızın son açıklamasıyla bir kez daha görüldü ve buralarda iyi yankı yaptı.

        -2013 sonrası Türk-ABD ilişkilerinde sorunlar olduğunu, stratejik işbirliğinden söz edilemeyeceğini söyleyenler var. Temaslarınız sonrası siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

        “Türkiye DAEŞ’e destek veriyor” ya da en iyi yorumla “Mücadelede isteksiz”, “Yabancı savaşçıları durduramıyor” gibi sözlerle Türkiye aleyhine ciddi kampanyalar var. Bunlara inananlar da diyor ki: “Türk-Amerikan ilişkileri iyi değil.” Bu kampanyalar sonucu böyle bir algı oluştu ama düzeltmek de bize düşüyor. Dışişleri Bakanı Kerry ile Başkan Obama ilişkilerin hangi düzeyde olduğunu, ilişkilerimizin her zamankinden daha da önemli olduğunu çok iyi biliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın Obama ile telefon görüşmesi de son derece pozitif ve işbirliğimizin önemini vurgulayan bir görüşme oldu. Teknik detaylar konusunda farklı düşünebiliriz ama pozisyonlarımızda bir fark yok.

        "FARKLILIKLARIN GİDERİLMESİNDE YAKINLAŞMA OLDU"

        -Geçen aylarda ABD Dışişleri’nden “Suriye konusunda Türkiye ile taktiksel farklılıklar var” şeklinde açıklamalar olmuştu. Temaslarınızdan sonra bu farklılıklar giderildi mi?

        ABD ile Suriye konusunda pozisyonumuz aynı olmakla birlikte taktiksel farklılıklar var. Temaslarımız neticesinde bu farklılıkların giderilmesi anlamında yakınlaşma olduğunu söyleyebilirim.

        İKİ İLGİNÇ AN...

        -Carnegie düşünce kuruluşunda, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu soruları yanıtlarken mikrofonu alan Abdulhalim Rijaal söze “Sorum yok” diye başladı. “Kimse uğramazken Somali’yi ziyaret eden Erdoğan’a, Somali’de yaptıklarından dolayı hak ettiği teşekkürü almayan Türkiye’ye ve halkına teşekkür etmek istiyorum.” Anlaşılacağı üzere kendisi aslen Somalili, ama dahası var. Rijaal ABD Dışişleri Bakanlığı’nda çalışıyor. Kartında “Afrika Bölgesi Stratejik İletişim Analisti” yazıyor...

        -Bazı soruları, yanıtını bilmeden soramazsınız. Carnegie düşünce kuruluşunda, tecrübesi yaşından belli El Cezire muhabiri gayet cool son soruyu yöneltti: “Bütün bu sıkıntılara bakarak, Ortadoğu işlerine fazla karıştığınızı düşünüp pişmanlık duydunuz mu?” Bakan Çavuşoğlu özetle Türkiye’nin pişman olmadığını, her coğrafya ile meşgul olunduğunu anlatan bir yanıt verdi. Ama o soru zaten kendisine değil adeta Türk kamuoyuna yöneltilmiş ve Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyasına ait olmadığı kabulüyle dile getirilmiş bir soruydu.

        İKİ GENÇ KADIN...

        -Washington ikliminin etkisiyle biraz dedikodu yapmama izin verin: 100. yılda aslında ortalığın yatışmasında az da olsa payı olan iki genç kadın var: Kim Kardashian ve Marie Harf. Erivan’ı ziyaretiyle magazin gündemini bile 1915’e boğması beklenirken tam tersi bir etki yaratan Kardashian “Soykırım” demedi, hatta “turkuvaz far” sürdüğünden bahisle adeta kardeşliğe göz kırptı.

        -ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf ise henüz Kardashian kadar uluslararası bir şöhret sayılmaz. Daha çok Türkiye’de popüler; belki Bakan Kerry’den bile! O da Papa’nın açıklamasından sonra kimi gazetecilerin kışkırtıcı sorularına rağmen ağzından “Soykırım” gibi bir şey kaçırmadı. Ama “Obama yönetiminin 1.5 milyon Ermeni’nin katledildiğini tarihi bir gerçek olarak kabul ettiğini” söyledi. İnsan her şeyi de içine atamaz ki! Daha 33 yaşında dünyanın derdinin başında olduğunu yanaklarda ve çene altındaki hafif gevşemeden okumak mümkün...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ