Harari: İnsanın yarattığı yapay zekâ pek çok yönden insandan üstün
Tarihçi, filozof Yuval Noah Harari, Türkiye İş Bankası'nın, Cumhuriyetin 100'üncü yıldönümü vesilesiyle düzenlediği konferansta konuştu. Harari, insanın yarattığı yapay zekânın pek çok yönden insandan üstün olduğunu, insanlardan çok daha farklı şekilde düşünüp karar verebildiğini söyledi. Harari, "Şu anda aşina olduğumuz ChatGPT gibi yapay zekâ çalışmaları, organik yaşamın gelişimiyle kıyaslanacak olursa henüz amip aşamasında. Yepyeni bir evrimsel sürecin hala ilk adımlarındayız. Bu organik bir evrim değil. İnorganik bir zekâ ve organik varlıklara göre milyonlarca kez daha hızlı ilerliyor. Organik hayat milyarlarca yılda evrildi ama yapay zekâda bu sadece birkaç on yıl sürebilir" diye konuştu.
Tarihçi, filozof Yuval Noah Harari, Türkiye İş Bankası'nın, Cumhuriyetin 100'üncü yıldönümü vesilesiyle düzenlediği uluslararası Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış başlıklı konferansın son gününde, gazeteci yazar Bedia Ceylan Güzelce moderatörlüğünde gelecek trendleri ve yapay zekâyla ilgili bir konuşma yaptı. Yapay zekânın daha önceki tüm devrimlerden farklı olduğunu, tarihte ilk kez bir teknolojinin kendi kendine kararlar verebildiğini söyleyen Harari, insanın yarattığı yapay zekânın pek çok yönden insandan üstün olduğunu, insanlardan çok daha farklı şekilde düşünüp karar verebildiğini söyledi.
Harari, “Şu anda aşina olduğumuz ChatGPT gibi yapay zekâ çalışmaları, organik yaşamın gelişimiyle kıyaslanacak olursa henüz amip aşamasında. Yepyeni bir evrimsel sürecin hala ilk adımlarındayız. Bu organik bir evrim değil. İnorganik bir zekâ ve organik varlıklara göre milyonlarca kez daha hızlı ilerliyor. Organik hayat milyarlarca yılda evrildi ama yapay zekâda bu sadece birkaç on yıl sürebilir" diye konuştu.
“YAPAY ZEKÂDA ASIL SORUN RİSKLERİN GERÇEK ANLAMDA TESPİT EDİLEMEMESİ"
Yapay zekâ ile ilgili asıl sorunun, risklerin gerçek anlamda tespit edilememesinden kaynaklandığını ifade eden Harari, insanlığın kendisine göre daha zeki ve güçlü bir şey yarattığını, bunun üzerindeki kontrolünü yitirme riski olduğunu söyledi. Finans sektöründen bir örnek veren Harari, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yapay zekâ yepyeni finansal cihazlar geliştirebilir, bunlar insanların anlayabileceğinin ötesinde olabilir ve 20 yıl sonra hiçbir insan, finansal sistemin nasıl işlediğini anlayamayabilir. Tamamen yapay zekâya güvenmek zorunda kalabiliriz. 2007-2008'de Wall Street'te birkaç deha yeni finansal cihazlar icat etti. Kimse anlamıyordu, kimse regüle etmedi. Birkaç yıl bunlar harika göründü, sonra hepsi çöktü. Yapay zekâya finansal sistem üzerinde artan bir güç verirsek belki birkaç yıl her şey iyi gidebilir, sonra çökebilir ve kimse ne olduğunu anlayamaz. Bu başka alanlarda da olabilir. Öyle bir noktaya geliriz ki kendi yaşadığımız süre içinde dünyayı hiç anlamayabiliriz. Sistemler bizlerle ilgili kararlar almaya başlayabilir. Bizim korkmamız gereken gelecek bu."
İçinde bulunduğumuz dönemin deneysel özelliğinin bir diğer riskinin insan zihni ve psikolojine ilişkin olduğunu söyleyen Harari, insanların kültürel varlıklar olduğunu, belirli bir kültürün içine doğduğunu ve tarih boyunca zihnimizi ve psikolojimizi şekillendiren tüm kültürel ürünlerin insanlar tarafından yaratıldığını anlattı. Harari, yapay zekânın bu kültürel ürünleri üretmeye başlamasının giderek insanlara yabancı bir kültür oluşmasına neden olabileceğine işaret etti.
“OTOMOTİV ŞİRKETLERİ NASIL YATIRIMLARININ YÜZDE 20'SİNİ GÜVENLİĞE YÖNLENDİRİYORSA YAPAY ZEKÂDA DA GÜVENLİĞE YÜZDE 20 YATIRIM YAPMALIYIZ"
Yapay zekâ ile insan arasındaki ilişkiyi rekabet yerine iş birliği temelinde ele almak gerektiğini dile getiren Harari, şöyle konuştu:
“Yapay zekâyı öyle düzenleriz ki bize rakip olmak yerine kapasitemizi yükseltir. Ancak bunun için çok hızlı hareket etmemiz lazım. Eğer mevcut silah savaşını yapay zekâda her zamanki gibi sürdürürsek bu imkânsız hale gelir. Herkes daha güçlü yapay zekâ üretme konusunda birinci olmak istiyor ama bunu yaparken güvenlik ve kontrol konusunu geride bırakıyor. Şu anda yapay zekâya inanılmaz bir yatırım yapılıyor ama bunun çok küçük bir yüzdesi güvenlik ve kontrol alanına gidiyor. Otomotiv şirketleri nasıl emniyet kemeri ve fren olmadan araç üretemiyorsa ve yatırımlarının yüzde 20'sini güvenliğe yönlendiriyorsa, yapay zekâda da güvenliğe yüzde 20 yatırım yapmalıyız. Sağduyulu olan bu ama tarihte her zaman sağduyu kazanmıyor."
Harari, 'yeni dünya düzeni' ile ilgili yorumunda ise “Aslında düzenin kendisi yok, çökmüş durumda. Dünyanın birçok ülkesinde kendilerini milliyetçi olarak tanıtan liderler görüyoruz ve bu liderler sadece kendi uluslarının çıkarlarını ön plana koyuyorlar" diyerek, evrensel değerleri, küresel iş birliğini reddeden değil ulusal çıkarlara sadık kalıp uluslararası iş birliklerinin yapıldığı bir anlayışın olması gerektiğini, iklim değişikliği gibi küresel zorlukların ancak iş birlikleriyle aşılabileceğini söyledi.
“BANKA HESAPLARI OLABİLİR, ÇALIŞAN İSTİHDAM EDEBİLİRLER"
Yuval Noah Harari, yapay yetkin zekâya ilişkin değerlendirmesinde ise “Bu, tarihin ya da geçmişin sonu olmayacak ama insanın günlük hayatı belki sona erecek. Şu ana kadar verdiğimiz bütün kararlar insanlar tarafından verildi. Çiftçi tarlasına ne ekileceğine kendisi karar veriyordu, liderler ülkeleriyle ilgili kararları kendileri alıyordu. Ama artık insanların verdiği kararlar yapay yetkin zekâ tarafından veriliyor. Dünya nüfusu 8 milyar. 8 milyardan fazla yapay zekâ ajanı yaratabiliriz. İnsanlar karar vermede azınlıkta kalabilir" dedi.
Yapay zekânın verdiği kararları tanımaya yönelik kanunların çıkmaya başladığına işaret eden Harari, “Her bir yapay zekâ ajanını kişilik olarak kabul ettiğinizde milyarlarca bağımsız kişilik ortaya çıkarılabilir. Bunlar kanun tarafından tanınan tüzel kişilik olabilir. Bunların banka hesapları olabilir, çalışan istihdam edebilirler. Şimdiye kadar şirketlerin kararları vardı, bunlar insanlar tarafından verilen kararlardı. Ama artık yapay zekâ tarafından yönetilen şirketler göreceğiz. Elbette ekonomik hareketler, kültürel hareketler olmaya devam edecek" diye konuştu.
“YAPAY ZEKÂYA HARCADIĞIMIZ HER 1 DOLARA KARŞILIK İNSANA DA 1 DOLAR HARCAMALIYIZ"
Hâlihazırda insanların yaptığı pek çok işi yapay zekânın, robotların devralmasıyla yeni iş alanlarının da ortaya çıkacağının altını çizen Harari, “Ama o işlerin ne olacağını, istihdam dünyasının gelecekte ne olacağını bilmiyoruz. Alternatif işlerin ne olduğuna dair fikrimiz, yeni nesle ne öğreteceğimize dair hiçbir fikrimiz yok. Çünkü geleceği tahmin edemiyoruz. Şu anda herkes çocuğuna kodlama öğretiyor. Belki yapay zekâ insandan çok daha iyi kod yazacak. Ne bilelim? Dolayısıyla çocuklarımıza kodlamayı öğreterek belki büyük bir hata yapıyoruz. Böyle bir ortamda insanın kendisini sürekli yenilemesi, keşfetmesi ve ayrıca finansala sahip olması gerekir. Yapay zekâ tabii ki illa kötü bir şey olmak zorunda değil. Olumlu potansiyeline odaklananlar da var. İnsan olarak biz de kendimizi geliştirme potansiyeline sahibiz ki hala keşfedemediğimiz inanılmaz potansiyelimiz var. Yapay zekâyı geliştirmeye yönelik harcadığımız her 1 dolara karşılık insana da 1 dolar harcamamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.
“ATATÜRK ESKİYE BAKMADI GELECEK İÇİN VİZYON OLUŞTURDU. BU RUHA ŞİMDİ DE İHTİYACIMIZ VAR"
Yuval Noah Harari, Atatürk'ün 'Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin' sözüyle ilgili de şu yorumu yaptı: “Liderlerin gelecek vizyonu olmalı diyoruz. Atatürk eskiye bakmadı ve gelecek için bir vizyon oluşturdu. İşte bu ruha şimdi de ihtiyacımız var" yorumunu yaptı.
Harari çocuklara yönelik önerilerde bulunurken de esnek olmaları, hayat boyunca öğrenmeye devam etmeleri ve değişime açık olmaları gerektiğini söyledi.
İŞ BANKASI GENEL MÜDÜRÜ ARAN: İNSANSIZ BİR DÖNÜŞÜM TATSIZ, YAVAN VE ÜSTELİK MÜMKÜN DEĞİL
Konferansta; MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee, içinde bulunduğumuz dijital çağa ilişkin görüşlerini paylaşırken; Prof. Dr. İlber Ortaylı Cumhuriyetin ilk yüzyılına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konferansın ikinci gününde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı ve MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee birer konuşma yaptı.
Hakan Aran, “Geleceğin Bankası Olmak” konulu konuşmasında, İş Bankası’nın hikâyesinin, Atatürk’ün “Vatanı kurtaracak ve yükseltecek tedbirlerin başında olarak halkın doğrudan itibar ve itimadından doğup meydana gelen, tam manasıyla modern ve millî bir banka kurulması…” yönlendirmesiyle başladığını söyledi. Aran, Bankanın daha azla daha fazlasını başarmak için kurulan ve her zaman bir bankadan çok daha fazlası olan bir Cumhuriyet kurumu olduğunu vurguladı.
"GELENEK KÜLLERE TAPINMAK DEĞİL ALEVİN KUŞAKTAN KUŞAĞA AKTARILMASIDIR"
Bankanın “Kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşımla sürdürülebilir değer yaratan geleceğin bankası olmak” vizyonuna işaret eden Aran, “Çok sade, basit bir ifade gibi duruyor olabilir ama her kelimenin büyük bir ağırlığı olduğunu, her birinin altının ayrı ayrı çizilmesi, vurgulanması ve doldurulması gerektiğini düşünüyorum. ‘Geleceğin bankası’ olup bitilen, ulaşılan bir şey değil. Her gün yeniden kazanmanız, hak etmeniz gereken bir unvandır” diye konuştu.
Türk bankacılık sektörünün gelişimi için geçmişte pek çok öncü hizmeti hayata geçirdiklerini vurgulayan Aran, “Ancak Gustav Mahler’in de dediği gibi ‘Gelenek küllere tapınmak değil, alevin kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır” dedi.
"GELECEK KUŞAKLARIN OLMADIĞI BİR YERDE GELECEĞİN BANKACILIĞI YAPILAMAZ"
Gelecek kuşakların olmadığı bir yerde geleceğin bankacılığının da yapılamayacağını ifade eden Aran, bazı işlerin bugünün işi gibi görünse de zamansız olduğunu, faydasını sonraki nesillerin gördüğünü vurguladı.
Doğaya, insana, toplumun refahına dair yapılan her şeyin aslında geleceğe bir yatırım olduğunu belirten Aran, “Bu, bizim vizyonumuzun ayrılmaz bir parçasıdır. Cumhuriyet bizlerden ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller’ ister. Kurucumuzun böyle bir ülküsü varken nasıl olur da bir banka olarak kalabilirsiniz? İş Bankası bu milli ülküyü düstur edinmiş, ülkemizin medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğması için çalışmış ve çalışmaktadır. Koç Üniversitesi İş Bankası Yapay Zekâ Uygulama ve Araştırma Merkezi, Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi, Yenicami’deki Türkiye İş Bankası Müzesi, Patara, Nysa, Teos, Stratonikeia, Zeugma arkeolojik kazılarına verdiğimiz destek, çocuklarımızın daha iyi eğitim alması için Darüşşafaka ile el ele vermemiz, TEMA ile 81 İlde 81 Orman projemiz, satranca, olimpiyatlarla çocuklarımıza verdiğimiz desteğimiz… Tüm bunlar sürdürülebilir değer yaratmaktan, geleceği inşa etmekten, geleceğin bankası olma vizyonumuzdan ne anladığımızın, ne anlamamız gerektiğinin karşılığıdır. Çocuklarımızın da bizlerle aynı havayı soluyarak, aynı refahı paylaşarak yaşama hakkını ellerinden almamak için sürdürülebilir değer yaratmaya inanıyoruz.”
"BÜYÜK SOSYAL FAYDA VE BÜYÜK DÖNÜŞÜMLER İSTİYORSAK BÜYÜK İŞ BİRLİKLERİ YAPMALIYIZ"
Konuşmasında doğru iş birliklerin önemine de işaret eden Aran, “Büyük sosyal fayda ve büyük dönüşümler istiyorsak büyük iş birlikleri yapmak zorundayız. Özellikle çevre, eğitim, sosyal adalet, toplum refahının artırılması söz konusu olduğunda hiçbirimiz tek başımıza yeterince büyük etki yaratamıyoruz, mutlaka iş ve güç birliği yapmak zorundayız” dedi.
Hakan Aran, sanayi döneminde en önemli iki unsurun emek ve sermaye olduğunun altını çizerek, “Cumhuriyet döneminde olmayan teknolojik imkânlar bugün artık mevcuttur. Dijital çağda veri, yapay zekâ ve sosyal medya aracılığıyla özellikle interneti köylere ulaştırabildiğimizde, en ücra köşedeki insana dokunduğumuzda aracısız iletişimin kolay olduğu bu dönemde ulaşılamayan insan kalmayacağını düşünüyorum. İnsanımız iyiyi, güzeli, doğruyu gördüğünde anlayabilecek olgunluktadır. Yeter ki güçlerimizi bu amaçla birleştirebilelim” diye konuştu.
Teknolojiyi insanın yerine değil yanına konumlandırdıklarını vurgulayan Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Teknolojiyi insanın yerine konumlandırmayı aklımızdan geçirmedik. Çünkü bugün yapay zekâ teknolojileri konuşulduğunda en kolay olan teknolojiyi getirip, sayınızı azaltmak ve kurumun verimliliğini artırmaktır. Biz zor olanı seçtik. Dönüşümü insanla yapacağımıza inanıyoruz. İnsansız bir dönüşümün tatsız, yavan ve üstelik de mümkün olmadığını düşünüyoruz. Yeni teknolojileri insanlarımızın kabiliyetini artırmak, onların daha hızlı, daha kapsamlı, daha düşük maliyetlerle hizmetler almasını sağlamak ve ülke ekonomimiz için sürdürülebilir değer yaratmak için kullanılması gerektiğine inanıyoruz. İnsanlarımıza teknolojiyi, yeniliği kullanmayı, veriyle çalışmayı öğreteceğiz, sürekli gelişeceğiz. Bu dönüşümün Türkiye’de öncüsü olacağız.”
“Atatürk bizlere ‘yurttaşlarım, efendiler, ey Türk gençliği’ diyerek yaptığı konuşmalarda gösterdi ki ne ülkemizin büyüklüğü ne coğrafyası ne iklimi ne doğal kaynakları; en önemli varlığımız, en büyük gücümüz her zaman insan kaynağımızdır” diyen Aran, şöyle devam etti: “Biz hızlı öğrenen, hızlı adapte olabilen, ufku açık bir halkız. Denemeyi, hatalarımızı düzeltmeyi, bildiklerimizi paylaşmayı biliriz. Atatürk inkılaplarını başarmış bir halkız. Bugün Anadolu’nun köy pazarlarında bile kredi kartıyla alış veriş yapılıyorsa, ustalara cepten EFT ile ödeme yapılıyorsa, 90 yaşındaki annemiz, babamız, teyzemiz, amcamız akıllı telefon kullanabiliyorsa inanıyorum ki ikinci yüz yılımızda Atatürk’ün yapmak istediklerini başarabileceğiz.”
ORTAYLI: SAĞLIKLI DOĞUM POLİTİKASI, EĞİTİMİN İYİLEŞTİRİLMESİ, YETİŞMİŞ ELEMANI TUTMAK ÖNEMLİ
Prof. Dr. İlber Ortaylı “Cumhuriyetin İlk Yüzyılı” başlıklı konuşmasında, Cumhuriyetin kurucularının askeri alanda çok yetkin olmakla birlikte 1. Dünya Savaşı öncesinde savaşa girmeye karşı olan ve Anadolu’ya geçen kadrolardan oluştuğunu; Türklerin batılılaşmasının savaş odaklı gerçekleştiğini ve bu yüzden savaşlarda başarı için ihtiyaç duyulan mühendislik, tıp, finans gibi alanlarda geliştiğini söyledi. Ortaylı, Cumhuriyet öncesinde de eğitim alanında önemli adımlar atıldığını, kadınların sosyal hayatta ve eğitimde yer almaya başladığını, kadın aydınların ortaya çıktığını ancak genel olarak kadın ve erkeklerin bir araya geldiği ortamların oluşmadığını anlattı.
Türk kurmaylarının hem dünya bilgisi hem dünya görüşüyle çok iyi yetişmiş olduğuna dikkat çeken Ortaylı, şöyle konuştu: “Bu bir meşruti monarşi dönemiydi. O dönemde cumhuriyetçiler var idiyse de bunu açıklamazdı. Yalnızca biri, daha İstiklal Savaşı’nda Ankara yolunda açıkladı. Mustafa Kemal Atatürk, daha kongreler döneminde Ankara’dan davet aldığında oradaki ışığı gördü ve ‘şekl-i idaremiz Cumhuriyet’ olacak diye Mazhar Müfit Bey’e söyledi. Bu fikri yapı da imparatorluğun eğitiminden geliyordu. İmparatorluğun dış dünyaya açıldığı ölçüde bu fikirler oluşuyordu ve bu fikri yapının içinde şark ve garp bir arada bulunuyordu. Bizim Çanakkale’de, Balkan’da, İstiklal Savaşı’nda kaybettiğimiz sayısız yedek subaylar bu iki dünyanın da efendisiydiler. Garbı da şarkı da biliyorlardı. Bunu biz 100 sene sonra daha yeni yeni yerine koymaya başladık.”
Cumhuriyetin bu miras üzerine kurulduğunu ancak önceki dönemden demokrasiye olan eğilimiyle ayrıştığını söyleyen Ortaylı, “Türkiye kanuni olmaya çalışıyor. İttihatçılar gibi değil. Bir demokratik itilim var. Türkiye meşruiyet esaslarına uymak zorundadır, herkesin kendine göre iş yaptığı bir memleket olamaz. Bu kanuni yapı esastır. Darbeler olsa da darbeciler gelip 1,5 sene sonra gider” diye konuştu.
Cumhuriyetin tıp, mühendislik, askeriye alanlarında başarılı olduğunu ancak yetişmiş insan kaynağını koruma, entelektüel sınıflara hürmet etme konusunda ve kültürel alanda eksik kaldığını ifade eden Ortaylı, önümüzdeki dönemde yapılması gerekenlere ilişkin olarak da şunları söyledi:
“İlk olarak sağlıklı bir doğum politikası sürdürülmesi gerekir. İkincisi, eğitimin kesin surette iyileştirilmesi, eğitime ayrılan bütçe ve imkânların artırılması ve bunun fırsat eşitliğini sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesine ihtiyaç var. Üçüncüsü, bazılarının demilitarizasyon kafası yanlıştır. Askeri eğitimi budayamazsınız. Maalesef bulunduğumuz yer buna müsait değildir. Son olarak sanayileşmede eleman yetiştirilmesi ve yetişmiş elemanı tutmamız mühimdir.”
MCAFEE: AYNI GELGİT BÜYÜN TEKNELERİ YÜKSELTMİYOR, SÜPERSTAR ŞİRKETLER AYRIŞIYOR
MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee ise günümüzde artık finanstan otomotive, perakendeden gıdaya tüm sektörlerde şirketlerin kendilerini teknoloji şirketi olarak tanımladığını belirterek, dijital çağda teknoloji şirketi olarak başarılı olmanın yalnızca bu alanda çok para harcamakla bağlantılı olmadığını söyledi. ABD’de şirketlerin toplam yatırımları içinde diğer tüm alanlara yapılan yatırım 21. yüzyılın başında dijitale yapılan yatırımın iki katı iken durumun bugün tam tersine döndüğünü ifade eden McAfee, “Bu değişim duracak gibi görünmüyor. Dijitale açlığımız her yıl artıyor. Ancak yatırım dijitale yöneldikçe bunun rekabette ve büyümedeki etkisi aynı şekilde görünmüyor. Süperstarlar kar anlamında da pazar payı anlamında da ayrışıyor. Diğer bir deyişle aynı gelgit bütün tekneleri yükseltmiyor. Süperstarlar ayrışırken, şirketlerin çoğunluğu geride kalıyor” diye konuştu.
Andrew McAfee, süperstar olarak tanımladığı şirketlere yeni bir adlandırma yapma ihtiyacı hissettiğini belirterek, “Bunları geek (teknoloji inekleri) olarak adlandırabiliriz. Eskiden bu bir hakaretti ama artık kelimenin anlamı dönüştü. Bunlar, çok zor sorulara yanıt bulmaya odaklanırken; tuhaf görünen, yeni çözümleri kucaklayan kişiler” dedi. 21. yüzyıl başında ABD’nin önde gelen geek’lerini bir araya getiren bir haftasonu buluşmasında, bugün çevik çalışma olarak bilinen yöntemin geliştirildiğini ve çok önemli bir dönüşüm yarattığını söyleyen McAfee, bugün bu yöntemi benimsemeyen şirketlerin tüketiciyi etkileyemedikleri için silinmek zorunda kalacaklarını anlattı.
"ÇAĞDAŞ TÜRKİYE DE BİR GEEK TARAFINDAN KURULDU"
Tüm ülke ve tüm sektörlerin geeklerin yarattığı enerji dalgasına maruz kalacağını, başarılı olup olmamalarının bu dalgaya uyum sağlama yeteneklerine bağlı olacağını ifade eden McAfee, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye konusunda çok iyimserim. Buraya gelmeden önce modern Türkiye tarihi hakkında araştırma yaptım. Gördüm ki çağdaş Türkiye de bir geek tarafından kurulmuş. İnanılmaz bir itki, inanılmaz bir azim görüyorum. Atatürk, girmek üzere olduğu yüzyıl için Türkiye’yi güncellemiş ve inanılmaz şeyler yapmış. Öyle bir mirasın üzerinde oturuyorsunuz ki ülkenizin daha çağdaş versiyonlarını kurmak için yeterli enerjiye sahipsiniz. Artık 21. yüzyıldayız ve önünüzde inanılmaz fırsatlar var.”
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERSOY: CUMHURİYETİN KURUCU KADROLARININ IŞIĞI DAİMA ÖNÜMÜZÜ AYDINLATMAKTADIR
Konferansın ilk gününde açılışında konuşmasını yapan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılının hem öncesi hem de sonrasıyla sembol bir tarih olduğuna dikkati çekerek, Lozan Barış Antlaşması ile İzmir İktisat Kongresinin, Türkiyenin milli egemenliğini ve iktisadi bağımsızlığını gelecek vizyonuyla şekillendirdiğini söyledi.
Gerçek hürriyetin iktisadi bağımsızlıktan geçtiğine işaret eden Ersoy, "Ekonomi o kadar önemliydi ki, daha Lozan sonuçlanmadan, İzmirde bir iktisat kongresi toplanacaktı. İzmirde toplanan Türkiye İktisat Kongresi, yeni bir dönemin başlangıcıydı. Burada bağımsız bir iktisadi yapıya kavuşmasının ilkeleri belirlenmiş, yol haritası çıkartılmıştı. İzmirde alınan kararlar, benimsenen ilkeler doğrultusunda, 20 Ağustos 1924te Mustafa Kemal Atatürkün direktifleriyle kurulan Türkiye İş Bankası, Cumhuriyet döneminin ilk ulusal bankasıdır. Zamanın zor şartlarında 1 milyon lira sermayeyle 26 Ağustos’ta Ankara’da kurulan Türkiye İş Bankası, Atatürkün yakın çalışma arkadaşlarından Celal Bayarın kurucu genel müdürlüğünde 10 personel ile mütevazı bir şekilde çalışmaya başlamıştı." ifadelerini kullandı.
Bakan Ersoy, Atatürkün Hindistan Hilafet Komitesi tarafından Milli Mücadeleye yardım amacıyla gönderilen parayı en uygun şekilde kullanmanın yollarını ararken Türkiye İş Bankasını kurma fikrinin ortaya çıktığını aktardı.
Atatürk'ün bankanın kuruluşunda yaptığı konuşmaya da değinen Ersoy, konuşmanın şu bölümünü aktardı:
"Halkımızın bugünkü mütevazı imkanlarına tasarruf mefhumunu getirecek ve faaliyetini halk için genişletecek bir müesseseye ihtiyacımız vardı. Sermayenin azlığına bakarak cesaretiniz kırılmasın. En kuvvetli sermaye, zeka, dikkat, iffettir; teknik ve metodik çalışmaktır. Bu inançla işe sarılınız, mutlaka başarırsınız. Başarı kazanmayı eğer milli bir onur meselesi yaparsanız, muhtaç olduğunuz enerjiyi bol bol yüreklerinizde bulacaksınız."
Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye İş Bankasının faaliyet alanının sadece finansla sınırlı olmadığına da vurgu yaparak, "Kültür alanında da önemli çalışmalara imza atılmaktadır. İş Bankası özellikle de kitap yayıncılığında çok uzun yıllardır bir marka değerdir. 1956 yılından bu yana Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, ülkemizin kültürel birikimine katkılar yapmaktadır. Öte yandan banka, elde ettiği kazancın bir bölümünü kültür sanat alanına tahsis etmektedir." şeklinde konuştu.
10. Uluslararası Atatürk Kongresinin 29-31 Ekimde Türkiye İş Bankası katkılarıyla gerçekleştirileceğinin altını çizen Ersoy, Türkiyenin iktisat tarihiyle ilgili bildirilerin sunulacağı toplantıya tüm ilgilileri davet etti.
Ersoy, kongrede Türkiyenin yeni yüzyılına yönelik önemli açılımlar olacağına işaret ederek, şunları söyledi:
"Burada, ülkenin 100 yıl önceki kurucu iradesinden, Mustafa Kemal Atatürk ve yönetim ekibinin, çalışma ve fikir arkadaşlarının ortaya koyduklarından alınan ilhamın, bugünün değerleriyle buluşturulmasıyla dile getirilecek olanların Türkiyenin yeni yüzyılına yönelik önemli açılımlar sağlayacağına inancım tamdır. Cumhuriyetin kurucu kadrolarının ışığı daima önümüzü aydınlatmaktadır. O manevi destekle bugünü yaşanır kılar, geleceği inşa ederken eğitimden kültüre, sağlıktan bayındırlığa, dış politikadan savunmaya, teknolojiden bilişime, spordan çevreye her alanda aziz milletimizin hak ettiği bütün gelişmeleri kat edeceğiz. Türkiye Yüzyılını, milli ve manevi değerlerimizle temellendirip, çağdaş normlarla iç içe kılacağız. Atatürk ve arkadaşlarının, 1920lerin zor şartlarında ortaya koydukları daha gelişmiş, daha büyük, daha güzel Türkiye ideali yolundaki gayretlerinin iradesiyle ilk yerli otomobil TOGGu imal eden, Atatürk Kültür Merkezini yeniden inşayla seçkin bir kültür sanat merkezi haline getiren irade aynıdır.
Millete hizmet etmenin ve vatana eser kazandırmanın önemine dikkati çeken Ersoy, "Tıpkı 1923 Türkiyesindeki kıymetli kadro gibi, 2023 Türkiyesinde bizim de amacımız, hedefimiz, ilkemiz budur, bunlardır. Seçimler sonucunda milletimizden bir kez daha aldığımız onayla, bize duyulan güvenle, önümüzdeki dönemde yine birçok yeni adımla, ülkemizi her gün eskisinden biraz daha ileriye giden bir ülke haline getirme yürüyüşümüzü hep birlikte sürdüreceğiz. Mustafa Kemal Atatürkten miras, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma ülküsü her zaman aklımızdadır, gönlümüzdedir. Durmak yok, yola devam mottomuz, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma ülkümüzün bir başka şekilde ifadesidir. Bu ülkü etrafında 85 milyon tek yürek, tek bileğiz. Allahın izniyle yarınımız bugünümüzden çok daha güzel olacak." dedi.
İŞ BANKASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI BALİ: ATATÜRK'ÜN İKTİSAT YAKLAŞIMININ TEMELİNDE TOPLUM YAŞAMI YER ALIR
Toplantının ilk gününde konuşan İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali, Atatürk'ün, henüz İstiklal mücadelesinin yaralarının sarıldığı bir ortamda İzmir'de toplanan iktisat kongresinde dile getirdiği "siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı olamazlar" sözünün, yeni kurulacak Cumhuriyet'in ekonomi şiarı olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Modern Türkiye'nin banisi, evvelki asırdan tevarüs eden bunalımın farkında olarak ulusların çöküşünün de yükselişinin de doğrudan doğruya ekonomi ile ilgili olduğunu herkesten iyi biliyordu. Nitekim 'saban kılıçtan üstündü' ve 'kılıçla zafer kazananlar er geç yerlerini sabanla zafer kazananlara bırakmak zorunda' kalacaklardı. 'Tarihin ve tecrübenin belirlediği bu gerçek bizim milli yaşamımızda ve milli tarihimizde de tamamen belirmiş' bulunduğundan, Yeni Türkiye'mizi layık olduğu seviyeye ulaştırabilmek için, kesinlikle ekonomiye birinci derecede önem vermek gerekiyordu. Çünkü yine onun ifadesiyle, 'zamanımız tamamen iktisat' devriydi."
"İŞ BANKASI, BİZZAT ATATÜRK'ÜN TEŞEBBÜSÜYLE KURULDU"
Adnan Bali, Atatürk ekonomisinin, ağırlıklı olarak yabancı sermayedarların egemenliğinde bulunan ticari faaliyetlerin yerli tüccara transferini, daha açık bir ifadeyle bir "milli burjuvazi" yaratılmasını esas aldığını kaydederek, "İşte bu amaçla, İzmir İktisat Kongresi'nde 'sermayesi münhasıran Türklere' ait 'büyük sermayeli milli bir tedavül bankası' kurmak şeklinde tasavvur edilen Türkiye İş Bankası, bizzat Gazi'nin teşebbüsüyle 1924'te kurulacaktır." şeklinde konuştu.
Atatürk'ün bankayı kurma görevini, iktisadi konulardaki bilgisine çok güvendiği ve fikirlerini kendisine yakın gördüğü Celal Bayar'a verdiğini anımsatan Bali, bugünlere ulaşan kurumun ilk ve önemli temel taşlarını Celal Bayar'ın döşediğini söyledi.
Bali, "Sermayenin yeterli görülmediği, 'Türkler bankacılık yapamaz' algısının çok kuvvetli olduğu bir ortamda Atatürk'ün, bankayı kurmakla vazifelendirdiği Celal Bayar'a telkini olan o meşhur vecize bugün 'Atatürk vizyonu' başlığıyla ele aldığımız konu üzerine son derece manalıdır: 'Sermayenin azlığına bakarak cesaretiniz kırılmasın. Böyle müesseseler için en kuvvetli sermaye, zeka, dikkat, iffettir. Teknik ve metodik çalışmasını bilmektir. Bu kanaatle işe sarılınız, behemehal muvaffak olursunuz." açıklamasında bulundu.
Adnan Bali, Atatürk vizyonunun alametifarikasının, çağın iktisadi doktrinleriyle sınırlı kalmayan, pratik sonuçlara yönelik ve hızlı karar alabilme iradesi koyabilen birtakım pragmatik ilkelere dayalı, dinamik bir ekonomi metodolojisi sunması olduğunu anlattı.
Atatürk'ün iktisat görüşünün genel bir ifadeyle özel girişime dayalı olduğunu, onun yeterli gelmediği durumlarda devletin ekonomik faaliyetleri teşvik ve takviye ettiği bir model inşa ettiğini dile getiren Bali, bu modeli dair değerlendirmelerde bulundu.
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Bali, Atatürk döneminin genel hatlarıyla iki evrede incelendiğini, bunlardan birincisinin 1923-1929 yıllarını kapsadığını belirterek, bu dönemde uygulanan ekonomi politikalarına, yapılan yatırımlara, açılan fabrikalara, millileştirilen işletmelere ve 1929 Büyük Buhranı'na ilişkin bilgiler verdi.
Atatürk döneminin ikinci evresinin korumacı-devletçi sanayileşmenin egemen olduğu 1930-1938 yıllarını kapsadığını dile getiren Bali, "Bu evre, buhranın dünya ekonomisini yerle bir ettiği bir konjonktürde Türkiye'nin dışa kapanma refleksi ve devletin baş aktör olarak yerini aldığı bir milli sanayileşme çabası olarak tanımlanabilir." diye konuştu.
Söz konusu yıllarda uygulanan politikalara ilişkin bilgi ve örnekler veren Bali, "Bu dönemde, devletin iktisadi aktörleri olan Sümerbank ve Etibank ile birlikte pek çok sanayi yatırımına iştirak eden yine Türkiye İş Bankası olmuştur." ifadesini kullandı.
Bali, Atatürk'ün iktisat vizyonunun çok ehemmiyetli bir yönüne değinmek istediğini kaydederek, şu açıklamalarda bulundu:
"Atatürk için iktisadi hayat denilen şey daima insani, sosyal, kültürel ve gündelik hayata içkin olup toplum yaşamının kalbinden doğmaktadır. İzmir İktisat Kongresi'nde yaptığı açılış konuşmasında ekonomiyi şöyle tanımlamıştır: 'Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir.' Cumhuriyet'in ilk 15 yılındaki bütün iktisadi başarılarda bu heyecan ve hassasiyet kendini göstermiştir. Vefatından bir sene evvel açılışını yaptığı Nazilli Basma Fabrikası'nda çalışmaya başlayan makinelerin sesini 'işte, halka canlılık veren gerçek musiki' diye tanımlayan bir heyecan."
Bali, Atatürk'ün iktisat yaklaşımının temelinde toplum yaşamının yer aldığını belirterek, bu konu ile ilgili Celal Bayar'ın aktardığı bir anekdotu paylaştı.
"İŞ BANKASI MEMLEKETİ YÜKSELTEN İŞLERE İMZASINI ATMIŞTIR"
Adnan Bali, "Kurulduğu günden itibaren pek çok sahada iştirak ettiği yüzlerce müesseseyle, kurucusunun salık verdiği 'teknik ve metodik çalışmasını' bilen ve işine 'bu kanaatle' sarılan Türkiye İş Bankası, yalnızca banka muamelatı yapmamış, aynı zamanda memleketi sanayi, ticaret, ziraat ve bayındırlıkta yükselten işlere imzasını atmıştır." açıklamasında bulundu.
Bu bankada görev yapmaktan duyduğu gururu dile getiren Bali, "Bir kısmı yaşça emsali olan, bugün hala dimdik ayakta duran iştirakleriyle, 99 yıllık bu kutlu mazinin, 10 yılı genel müdürlük vazifesi olmak üzere, 37 yılına tanıklık etmiş olmanın bahtiyarlığı içindeyim." şeklinde konuştu.
KONFERANS İKİ GÜN SÜRDÜ
Milli mücadelenin ardından elde edilen siyasi bağımsızlığın ancak iktisadi bağımsızlıkla mümkün olabileceği düşüncesinden hareketle Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye'nin ilk milli bankası olarak kurulan Türkiye İş Bankası'nın Cumhuriyetin 100'üncü yıldönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlediği Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış konferansı iki gün sürdü. İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali ve Genel Müdürü Hakan Aran'ın ev sahipliğinde İş Kuleleri Salonu'nda düzenlenen konferans, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un açılış konuşmasıyla başladı. Konferansın ilk gününde Adnan Bali, iktisadi bağımsızlık hedefinde Atatürk'ün ekonomi stratejilerine ilişkin bir konuşma yaptı.
Roma Sapienza Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fabio L. Grassi 'Atatürk'ü yeniden düşünmek, batı medeniyetini yeniden düşünmek' başlıklı sunumla yorumlarını paylaşırken, 2011 Nobel ödülünün sahibi ekonomi profesörü Thomas J. Sargent günümüz makro ekonomik politikası üzerine değerlendirmelerini aktardı. Aynı gün Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya 'Atatürk Dönemi İktisat Politikaları, Çağdaşlık ve Türkiye İş Bankası'; Araştırmacı Yazar Bilsay Kuruç 'Cumhuriyet: 20. yüzyıla giriş', eski UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova da 'Atatürk'ün en büyük miraslarından biri olan kadın hakları' temalı konuşmalar gerçekleştirdi.
'Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir' başlıklı panelde Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği ve Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Çiğdem Gündüz Demir, Antalya Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. Burcu Özsoy bilimsel alanda 100 yıl içerisinde elde edilen kazanımlara ilişkin görüşlerini paylaştı.
'Yükselen Yeni Nesil İstikbal Sizsiniz' panelinde ise milli tenisçi Çağla Büyükçay, milli satranç oyuncusu Batuhan Daştan, milli pentatlet İlke Özyüksel ve milli güreşçi Evin Demirhan Yavuz Atatürk'ün gençliğe verdiği önemi ve bıraktığı mirası milli sporcular olarak geleceğe nasıl taşıdıklarını paylaştı.
Konferansın ikinci gününde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran geleceğin bankası olma vizyonuna ilişkin bir konuşma yaparken, MIT Dijital Ekonomi Girişimi'nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee içinde bulunduğumuz dijital çağa ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Prof. Dr. İlber Ortaylı da Cumhuriyet'in kurulduğu ortama, yüz yıl boyunca kat edilen mesafeye ve bundan sonrası için yapılması gerekenlere ilişkin görüşlerini aktardı.