Türkiye'nin en önemli 17 antik kenti
Tarihi açıdan dünyanın en zengin coğrafyalarından biri olan Türkiye'nin mutlaka görülmesi gereken antik kentlerini bir araya getirdik.
Binlerce yıl boyunca sayısız uygarlığa ev sahipliği yapan Anadolu, aynı zamanda bilinen ilk yerleşim yeri olan Çatalhöyük’ü de topraklarında barındırır.Anadolu’nun her köşesinde değişik zamanlarda yaşamış insanların arkalarında bıraktıkları eserler ve kalıntılar bulunur.
GÖBEKLİTEPE
Keşfedildiğinde insanlık tarihinin en büyük ve en önemli arkeolojik buluntusu oldu. Şanlıurfa’da bulunan Göbeklitepe, Neolitik çağdan kalma bir tapınaktır ve bilinen en eski dini yapıdır. 1960’larda ilk defa keşfedilmiş olsa da kazılar 1995’te başladı. Yapılan incelemeler sonunda bu tapınağın 12 bin yıllık olduğu anlaşıldı. MÖ 10. yüzyıla ait olması nedeniyle Göbeklitepe’nin insanlık tarihindeki ilk tapınak olduğuna inanılıyor. 20 ayrı tapınaktan oluşan komplekste ayrıca taş ocağı, oymalar, gravürler ve heykeller var. Dağ sırtının tepesindeki kireçtaşı sütunlarda hayvan kabartmaları ve soyut piktogramlar bulunuyor. 2018’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
ÇATALHÖYÜK
İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yeri olan Konya yakınlarındakiÇatalhöyük, 1950’lerde keşfedildiğinde dünyanın en ünlü yeri haline geldi. Neolitik dönemde inşa edilen büyük boyutlu duvar resimleri ile Çatalhöyük insanlığın tarımın ilk adımlarını attığı yer. Çatalhöyük’te avcı toplayıcılıktan tarıma ve yerleşik hayata ilk kez geçen insanlar, tarihteki ilk evleri inşa ettiler. Güneşte kurutulmuş çamur ile samanı karıştırarak koçan ve sazlardan yaptıkları bu evler iki odalı, bodrumlu ve camsızdı. Girişler tavandan yapılıyordu. Bitişik nizamdaki evlerin etrafındaki yollar da ilk caddelerdir. Çatalhöyük’te sanat, özellikle de el sanatları örnekleri bulunuyordu ve yaklaşık 8 bin kişi yaşıyordu. Çatalhöyük’ün doğusunda sosyal kent yapısının ilk örneği olan şehir bulunurken batısında ise Kalkolitik döneme ait kültürel simgeler yer alır. Neolitik ve Kalkolitik dönemleri birleştirmesi de şehrin en önemli özelliklerinden biridir.
HATTUŞAŞ
Zamanının en büyük uygarlıklarından olan Hititlerin başkenti Hattuşaş, Bronz Çağ’dan kalmadır. Çorum’da bulunan bu tarihi kent, 1834’te keşfedildi. Bulunduğu tarihe kadar asında efsane olduğu düşünülüyordu. Mısır kayıtlarında efsanevi firavun II. Ramses’i yenerek tarihin ilk barış anlaşmasını yapan Hititler, bölgenin süper gücüydü. Kenti korumak için inşa edilen surlar, yamaç boyunca savunma hattını oluşturuyordu. Sfenks Kapısı’na giden devasa insan yapımı höyüğün içinden çıkan merdivenlerle yukarı çıkılıyordu. Her ne kadar şehrin sarayları harabeye dönmüş olsa da Hattuşaş’ın kalıntıları ayakta kalmayı başardı. Hattuşaş’ta dönemin toplum hayatına ve dini inanışlarına dair sayısız örnek bulunuyor. Kazılar bugün bile hala devam ediyor.
AFRODİSİAS
İzmir ile Aydın arasında bulunan Afrodisias, Yunan şehir devletleri döneminden Roma İmparatorluğu’na kadar varlığını sürdürmüştü. Antik kentte tanrıça Afrodit’in en ünlü heykelli bulunuyor.
EFES
Roma İmparatorluğu döneminde Akdeniz’deki en büyük şehir Efes’ti. MS 1. yüzyılda zamanının nüfusu en fazla olan kentiydi. Roma’dan sonra imparatorluğun en önemli merkezi olan Efes, Asya’nın başkenti olarak nam salmıştı. Yüksek eğitimli ve zengin bir topluluktan oluşuyordu. Celsus Kütüphanesi, geniş bir anfitiyatro, Artemis Tapınağı, Odeon gibi önemli kalıntıların bulunduğu Efes, Meryem Ana Evi nedeniyle Hıristiyanlar için kutsaldır. Yanından geçen Menderes Nehri ve bölgenin deprem kuşağında yer almasına karşın ayakta kalmayı başaran Efes antik kentinin henüz yarısından fazlasının hala toprak altında olduğu belirtiliyor.
NEMRUT
Nemrut Dağı, Toros Dağları’nın uzantısı ve Anadolu’daki en büyüleyici yerlerden biri.Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından yaptırılan kaya mezarlarının yanı sıra kral heykelleri, koruyucu oldukları düşünülen iki aslan ve iki kartal heykeli ile çeşitli tanrılar bulunur. Tanrıların evi olarak da adlandırılan Hierothesion, hükümdarın yaşamını ve ölümünü kutsamaktadır. Bu devasa anıtta Antiochos’un atalarının soyu, Yunan ve Fars efsanelerinin kökleri ve tanrıları, yazıtlar yer alıyor.
TRUVA
Dünya tarihinin en ünlü arkeolojik kalıntıları, Çanakkale yakınlarındaki Truva şehrine aittir. MÖ 4. yüzyıldan kalma Truva şehri İda dağının eteklerinde yer almaktadır. Truva’nın şöhreti, Homeros’un ünlü İlyada destanına konu olmasından gelir.Truva Savaşı, Paris’in, Spartan Kralı Menelaos’un karısı Helen’i kaçırması nedeniyle çıkar. Yunan devletleri orduları Truva surlarını geçemezler ve içinde Yunan askerlerinin gizlendiği bir tahta atı arkalarında bırakarak çekilirler. Atı hediye olarak kabul eden Truvalılar uyuduklarında Yunan askerleri şehri içeriden ele geçirirler. Antik kalıntılarda duvarlar, kapılar, gözetleme kuleleri ve eski surlar bulunuyor.
PERGAMON
Helenistik dönemde Pergamon Krallığı, Bergama’da bulunuyordu ve başkenti de Pergamon’du. Bergama akropolisi ve Mısır tanrılarının tapınakları bulunuyor.
MİLET
Antik Yunan’da bilim ve felsefe merkezi Milet, Homeros’un İlyada destanında geçer. Helenistik tiyatro, ApolloDelphinion kutsal alanı, Faustina hamamları ve St. Michael Kilisesi mutlaka görülmesi gereken yerlerdir.
DİDİM
Helenistik dönemde Milet ile Didim arasında 17 kilometrelik kutsal bir yol bulunurdu. Antik dönemden kalma bilinen en büyük üçüncü tapınaktır ve dünyaca ünlü Medusa heykeli de Didim’de bulunur.
KEKOVA
Kaş yakınlarındaki Kekova, alışılmadık bir kazı alanı. Su altındaki antik kenti ancak tekne ile dolaşmak mümkün. Eski bir Likya yerleşimi olan Kekova, 2. yüzyılda yaşanan bir depremle su altına gömüldü ve büyük bölümü denizin dibinde.
PATARA
Anadolu’nun en önemli antik kentlerinden Patara, Apollon’un oğlu Patarus tarafından kuruldu. Antik Yunan dönemine uzanan şehir, doğal limanı sayesinde gelişmiş bir yerleşim yeri oldu. Roma İmparatorluğu’nun denizcilik ve ticaret açısından önemli merkezlerindendi. Parlamento binası, antik tiyatro, hamamlar ve lahitlerden oluşan kalıntılar arasında, Roma imparatoru Nero tarafından yaptırılan vedünyanın bilinen en eski deniz feneri de bulunuyor. Patara antik kenti bugün milli park olarak koruma altında ve deniz ile orman arasında yer alıyor. Demokrasinin mükemmel bir örneği olarak tarih kitaplarındaki yerinin yanı sıra doğasıyla da baş döndürücü. Yaz aylarında patara plajı, carettacaretta kaplumbağalarının yuvalama alanı.
ASPENDOS
MÖ 10’lu yıllara kadar uzanan bir ticaret yolu üzerinde yer alan Aspendos’ta şehir hamamlardan, dükkanlardan, agoralardan ve sarnıçlardan oluşuyordu. Aspendos’un ünü ise muazzam büyüklükteki anfi tiyatrosundan gelir. Hala sağlam olan ve bugün bile 12 bin kişi ağırlayabilen Aspendos Tiyatrosu’nun akustiği inanılmazdır. Bir uçta yere atılan bozuk paranın sesi diğer uçtan duyulabilir. Bölgedeki depremlere rağmen ayakta kalmayı başardı. Tiyatronun etrafında parlamento binası, çeşme ve anıtlar çevreliyor.
ZEUGMA
Yerleşik hayata geçiş ile kentleşme arasında uzun bir zaman geçmesi gerekmişti. Kentleşmenin ilk örneklerinden biri de Gaziantep’te bulunan Zeugma’dır. Lüks villalar, mozaikler ile insan yaşamının toplumsal gelişimine ışık tutar. Ünlü Çingene Kız mozaiği, devrin Mona Lisa’sı olarak gösterilir. İri gözleri, küpeleri ve başörtüsü ile bu mozaik, bir sütunun düşmesi sonucu bulundu. Parçalarının çalınmış olması nedeniyle eksikti ve 52 yıl sonra bu parçalar ABD’de bulundu. Zeugma yalnızca bir antik kent değil aynı zamanda dünyanın en büyük mozaik müzesidir.
PERGE
Akdeniz’in Anadolu’daki şehir devletleri olan Likya, Lidya ve Pisidia, Demir Çağ’ın en önemli merkezleriydi. Perge antik kenti, Truva Savaşı’ndan kaçan esirler tarafından kuruldu. Helenistik ve Roma dönemlerinde büyüyen şehirden kalan kalıntılar daha çok anıtlardan, hamamlardan ve uzun sütunlu bir caddenin başındaki Helenistik kapıdan oluşuyor.
ASOS
MÖ 6. Yüzyıla kadar dayanan Asos antik kenti, Çanakkale’nin Ayvacık bölgesinde yer alıyor. Deniz seviyesinin 236 metre yükseğine ve sönmüş bir volkanik tepeye inşa edildi. Nekropol, Arkaik çağda inşa edilmiş tek dorik düzenle kurulu bir tapınak yapısı ve Athena Tapınağı da burada bulunuyor. Aristoteles’in bir süre burada yaşadığı ve okul açtığı rivayet ediliyor. Agora, Gymnasium, Stoa ve anfitiyatro diğer görülebilecek yerler.
YENİKAPI
Marmaray’ın yapımı sırasında keşfedilen Yenikapı, Bizans İmparatorluğu döneminde şehrin en büyük limanıydı. 35 binden fazla obje ve 36 gemi kalıntısı çıkarıldı, bunların tamamı 7 ile 11. yüzyıllar arasından kalmaydı. İmparator I. Theodosius döneminde inşa edildi.