HT Gastro
Seyahat

Salsa, Bachata ve Cha Cha: Dominik tam bir tropikal ada

Dominik Cumhuriyeti, Karayipler'deki Hispanyola (La Isla Espanola) adasında yer alan bir gizemli bir ülke.

Giriş: 07.10.2021 - 02:05 Güncelleme: 07.10.2021 - 10:46
Haberler Gastro Seyahat Dominik tam bir tropikal ada

Tarihsel dokusu, büyüleyici bembeyaz kumsalları, azur mavisi okyanus rengi, devasa palmiyeleri, müzeleri, arkeolojik alanları adanın geçmişini gözler önüne seren yapılarıyla Dominik Cumhuriyeti, Karayipler’deki Hispanyola (La Isla Espanola) adasında yer alan bir gizemli bir ülke.

Porto Riko'nun batısında, Küba ve Jamaika'nın doğusunda. Venezuela ile de deniz sınırı var. Adanın batıdaki komşusu da Haiti. Dominik tarihi, Haiti ile karşılıklı çekişmeler, zaman zaman yaşanan katliamlar, güçsüz anlarda İspanya’ya yakınlaşmalar ve ardından 19. Yüzyıl’da Amerikan güdümüne girilmesiyle darbeler ve akabinde kurulan hükümetler olarak özetlenebilir.

Dominik gezilecek yerleri bakımından bir hayli zengin. Kültürü son derece ilgi çekici, manzarasal olarak inanılmaz, yaşantısı cezbedici! Deniz, kum, güneş tatili bakımından fazlasıyla zengin olduğu gibi, kültürel bakımdan da oldukça verimli bir ülke. Adanın milli hasıla oranı yaklaşık 7 bin 500 dolar. Ancak gelir adaletsizliği özellikle kent gettolarında ve kırsalda kendisini fazlasıyla gösteriyor.

Birçok insan günde sadece 2 dolarla geçinmek zorunda. Fakat buna rağmen yüzler gülüyor. Dans her yerde. Kahkaha ya da Latin müzikleri bütün sokaklarda, caddelerde çınlıyor. Eğlenceye bir hayli düşkün olan Dominikliler ülkelerine gelen misafirlere de son derece güler yüzlüler. Bence burası salsa, bachata ve cha cha gibi hareketli dansları doya doya yaşamak, festival, eğlencenin tadına varabilmek için en ideal tatil bölgesi.

Santo Domingo, bildiğiniz üzere Dominik Cumhuriyeti’nin başkenti. Burası ne güzel ki UNESCO dünya mirası bölgesi olarak korunmakta. Tarihi ve çekiciliği açısından ülkede çok ayrı bir yere sahip Santo Domingo. Kristof Kolomb 1492’de ilk olarak buraya ayak basmış ve kolonyal aktivitesini bu kentten başlatmış. Hatta Avrupalıların Batı Yarımküre'de kurdukları ‘en eski sürekli yerleşmesi’ dir de diyebiliriz. Yapılar, parklar, bahçeler o kadar güzel ki hala geçmişin izlerini taşımakta. Yeni Dünya’da birçok ilkin yaşandığı Santo Domingo’da elbette ilk gezilmesi gereken yer tarihi bölge Zona Colonial Bölgesi. Parque Colon ise bu bölgenin en hareketli yeri.

Hemen yanıbaşındaki katedral, gölgeli ağaçların altında domino oynayan ahali, etraftaki kafe ve restoranlar ve ortada olan biteni izleyen yakışıklı Kolomb heykeli elbetteki burada. Parque Colon’un kenarındaki Catedral Primada de America katedrali, Amerika kıtasındaki halen ayakta kalan en eski yapısı. Yapımına 1514’te Kolomb’un oğlu tarafından başlanılmış, ancak 1540’da tamamlanabilmiş. Las Damas Sokağı ise önemli tarihi binaların bulunduğu bir sokak. Amerika kıtasındaki ilk taş döşenmiş sokak olarak da tarihe geçmiş durumda. Yapımı ise 1502’ye kadar gidiyor. İsmini ise (Kadınlar Sokağı) burada yürüyüş yapan Diego Colombus’un karısı ve arkadaşlarına borçlu. Burası dışında şehirde diğer görülecek yerler, Malecon(sahil yolu), Çin Mahallesi’ndeki dükkanlar, müzelerin ve parkın bulunduğu Plaza de la Cultura, devasa deniz feneri Faro a Colon, yerliler için kutsal olan mağara ve göllerin olduğu Los Tres Ojos ve denize girmek için civardaki kumsallar olabilir.

Dominik Cumhuriyeti’nin en gözde plajları Punta Cana’da olduğu söylenir. Masmavi, tertemiz deniz ve sapsarı kumsallar kusursuz tatilinizin tadına varmanız için yaratılmış gibi. Doğa harikası bu bölgede plajda güneşlenmek dışında yapılacak birçok etkinlik de var. Tropik ormanda yapacağınız gezinti esnasında, parlak pembe tüylü flamingoları, rengarenk papağanları, egzotik kelebekleri görebiliyorsunuz. Burada parasailing, yelkenli ve dalış gibi birçok aktivite mevcut. Ayrıca Manati Park‘ı da oldukça önemli.

Gölgede kalsanız dahi buradaki güneşin nasıl yaktığını anlamayacaksınız. Punta Cana mavi bayrak sertifikası almış dünyaca ünlü ve sayılı yerlerden biri. Bembeyaz kumları, devasa palmiye ağaçları ve muhteşem azur mavisi sularıyla yaşanılacak bir yer. İnanılmaz da bir turist potansiyeli var. Özellikle İngilizler ve Ruslar bir hayli fazla. Buranın en ünlü plajı ise Bavaro Plajı.

Las Terrenas Bölgesi, adanın en güzel ve en gelişmiş yerlerinden. Buraya geldiğinizde, daha önce sadece filmlerde görmüş olduğunuz, balta girmemiş ormanlar ve güzel öten kuşların gerçekliğine tanıklık edeceksiniz. Las Terrenas yaklaşık 15 bin nüfuslu bir ilçe.

Restaurant-bar sayısı her geçen yıl artıyor. Merkezde takılacaksanız buradaki restaurant-cafelerde oturup hem yemek yiyebilir hem de okyanusun mavi, sıcak ve tehlikesiz sularına kendinizi bırakabilirsiniz. Bu restaurantlar akşam saatlerinden itibaren de coşkulu mekanlara dönüşüyor. Karayip ritimleri ve dans müziği eşliğinde coşarak, kendinizden geçebilirsiniz. Çok da geçmeyin çünkü telefon ve cüzdan fareleri her yerde!

Dominik Cumhuriyeti’ni en iyi ve en güzel fotoğraf ve videolar anlatır sanırım. Tropikal iklimin bütün nimetlerinden faydalanan bir yapısı var. İklim bir harika. Bulunduğum süre içinde günde bir saat civarında yağmur yağdı ve yağış sonrası oluşan muhteşem tabloyu anlatmak gerçekten zor. Yeşil her yerde sizi karşılıyor. Tabiri caizse dağ, tepe, ova, dağlık, düzlük alanlar her yer yemyeşil. Cennetten köşe sayılan Dominik Adaları dalış turları için de oldukça ideal. Şnorkelli ve tüplü dalışlar, rüzgâr sörfü gibi su sporlarına meraklı olan amatör ve profesyonel sporcular tarafından da rağbet görüyor. Burada plaj yaşamı kültürel zenginliklerle birleştiğinden her şey doğal akışında gerçekleşiyor aslında. Porselen beyazı kumları, pırıltılı dalgaları ve ter temiz havası ile tamamen tropikal bir cennetten bahsediyorum. Havası da gayet iyi.İç kesimlerde 25 derecelerde seyrederken, kıyılarda 28-30 derece arasında değişiyor. Ağustos sıcaklıkların en yüksek seviyelere ulaştığı dönemler.

Burası Samana Bölgesi’nin en güzeli yeri El Limon Şelalesi. Sadece at üstünde yolculuk yaparak gelebiliyorsunuz buraya. El Limon Şelalesi’ni görmenizi ve şelale suyuna girmenizi özellikle öneririm. Şelale bölgesi cangılın derinliklerinde kaldığı için yürüyerek gitmek neredeyse imkansız. O yüzden de yöre insanının mihmandarlığında at üstünde gidiliyor. Yaklaşık yarımsaat süren bu yolculukta kendinizi İndiana Jones gibi hissetmeniz olası. Nehirlerden geçip, patikalardan tırmanırken atınızla tam bir uyum içinde olmalısınız. Şelale ise gerçekten inanılmaz. Yaklaşık 50 metreden inen suların altında kendinizi bambaşka hissediyorsunuz. Turistlerin yanı sıra yöre halkı da bu doğa mucizesine sürekli tanıklık ediyor.

Samana’nın bir başka özelliği de Dominik Cumhuriyeti’nin diğerlerine göre daha az bilinen plajlarının bu bölgede olması. Öte yandan sanırım dünyanın en geniş palmiye ağaç çeşidi de Samana’da. Plajların her metresinde palmiye ağaçları var desem yanlış söylemiş olmam. Palmiyeler son derece uzun ve kalem gibi dümdüz. Heybetli palmiye ağaçlarının gölgesinde ananas ya da hindistan cevizi suyunuzu büyük bir iştahla yudumlayabilirsiniz.

Neden ? Çünkü, dünyanın en kaliteli baharatları burada. Yemekler özellikle baharat çeşitleriyle bezenmiş Dominik’in. Mesela deniz ürünleri ve etler bol miktarda çeşitli garnitürlerle dolu. Baharatlar da cabası tabii. Buradan da anlayacağınız gibi yemeklerin en temel özelliği baharatların çeşitliliği. Yemekler tat olarak bildiğimiz, alışık olduğumuz tatlarda aslında. Yani pek fark yok. Tek farkı bol baharatlı olması. Karayip yemekleri tarzı olan pirinç, mısır, bezelye gibi yiyeceklerle beraber pişiriliyor. Et çokça kullanılmakta. Zira ülkede bol miktarda yapılan hayvancılıktan dolayı fazlaca et tüketiliyor. Bu arada yemek içinde bolca deniz ürünü bulunuyor. E malumunuz okyanus ortasında bir ada ülkesi burası. Bunların başında da balık ve midye geliyor. ‘Mangu’ ismini verdikleri pürelenmiş muz yemeğini de günün her saati yiyebiliyorsunuz. Ve meyveler…Tabii ki tropikal meyveler Dominik ağız tatlarının vazgeçilmezi. Mango, pasion fruit, ananas, kavun ve karpuz bunların başlıcaları. Ayrıca zapote, guayaba ve jagoa meyvelerini mutlaka tatmalısınız. Ron ise Dominik içecekleri arasında çok saygın bir yere sahip.

Boca Chica Dominik’in adanın en meşhur plajı. Playa Cofresi, Scotts Head, Rock Beach (Beau Rive), Portsmouth Plajı, Batibou Koyu ve L’escalier Tete Chien görülmesi ve suyuna girilmesi gereken diğer plajlar. Öte yandan şelaleleri, nehirleri, çiçekleri, ağaçları ve kuşlarına zaten hayran olacaksınız. Cabrits Ulusal Parkları, Morne Trois Piton, Boiling ve Boeri Gölleri, Emerald Şelalesi, Wotten Waven ‘Screws’ Doğal Sülfür Banyoları, Indian ve Palm Line Nehirleri ve Botanik Bahçeleri ruhunuzun dinleneceği en güzel yerler diyebilirim.

Dominik’in ikinci büyüğü Santiago

Santiago da Dominik Cumhuriyeti’nin gezilecek harikulade yerlerinden. Santiago ada ülkesinin en büyük 2.şehri. Restaurantlar, kültürel parklar ve eğlence hayatıyla ön planda. Constanza, Montecristi gibi görülesi yerler ise zamanında korsanlar tarafından kullanılmaktaydı. Karabacoa, Boca Chica, Barahona, Baona, La Vega, Kuan Dolio, Pedernales de Dominik Cumhuriyeti’nin gezilip, görülecek yerlerinin başlıcaları olarak not alabilirsiniz. Nihayetinde Dominik, her zevke ve herkese hitap ediyor aslında. Su üstü ve sualtı kalıntıları ile tarihe tanıklık etmek isteyenler için de bir alternatif, kültürel ve eğlence hayatı ile son dönemlerde dünyanın en çok konuşulan bölgeleri olmasından dolayı da bambaşka bir alternatif.

Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER