Mavi Şehir Kavala'ya nasıl gidilir?
Yunanistan'ın kuzeyinde Makedonya bölgesinde yer alan, takma adı Mavi Şehir olan Kavala'nın gezilecek tarihi ve turistik yerlerini derledik...
Tarihi Milattan Önce 600’lü yıllara kadar dayanan Kavala, Yunanistan'ın Taşoz Adası’ndan göçen göçmenler tarafından Neapolis (Yeni Şehir) adıyla kurulmuş. 1912 yılına kadar Osmanlı toprağı olan şehir görülmeye değer cazibe merkezlerinden biri. Şimdi Kavala'nın gezilecek tarihi ve turistik yerlerinden bazılarını tanıyalım...
KAVALA'YA NASIL GİDİLİR?
Birçok kişi tarafından küçük MonteCarlo olarak da adlandırılan Kavala, yaklaşık 80 bin nüfusa sahip küçük bir şehirdir. Edirne'ye bağlı İpsala kasabasının yaklaşık 200 kilometre batısında bulunmaktadır. Ayrıca Thasos adasının hemen karşısında yer almaktadır. Kavala'ya Yunanistan dışından hava yoluyla ulaşmak için ise charter seferleri bulunmaktadır. İstanbul Atina seferi yapan otobüs firmaları da Kavala'da yolcu indirmektedirler. Ayrıca çeşitli Yunan adalarından da Kavala'ya feribot seferleri bulunmaktadır. Kavala'ya feribot seferi bulunan başlıca adalar Kos, İkaria, Rodos, Thasos ve Midilli'dir. Ayrıca Atina Pire limanından da feribot seferleri düzenlenmektedir.
KAVALA'NIN GEZİLECEK YERLERİ
KAVALA KALESİ
Kavala kentinin en geleneksel mahallesinin, Panagia Yarımadası veya Eski Kentin tepe noktasında bulunmaktadır. Kavala MÖ 5. yüzyıldan beri surlarla çevrili bir şehirdir. Ancak bu surlara MS 361-363 yılları arasında imparator Julian, daha sonraki dönemde Justinian ve MS 926 yılında Basra Cladon tarafından kapsamlı değişiklikler ve onarımlar yapılmıştır. 1307 yılında ise II. Andronicus döneminde kentin su kaynaklarını birbirine bağlayan bir sistem uygulanarak surlar şehrin en tepesine kadar uzatılmıştır. Osmanlı döneminde 1391 yılında Bizans Kalesi yıkılarak günümüzde var olan kale tekrar inşa edilmiştir. 18. ve 19. yüzyıl arasında hapishane olarak da kullanılmış olan kale, dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiştir. Günümüzde kale içerisinde müzik dinletileri, tiyatro etkinlikleri vb. kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.
FİLİPİ ANTİK KENTİ
Filippi, Kavala kentinin 15 kilometre uzaklığında, Krinides bölgesinde yer alır ve bölgenin en önemli tarİhi yerlerinden biridir. Büyük İskender’in babası 2. Filipos tarafından kurulmuş ve ismini almıştır. Filipi Antik Kenti, Filipi Antik Tiyatrosunu, Roma şehrini ve Erken Hristiyanlık çağı kiliselerini içerir.
AVDİRA ANTİK KENTİ
Bouloustra burnundaki Avdira Antik Kenti, özellikle kuzeybatı, kuzey ve kuzeydoğuya yayılan ve antik, klasik ve Helenistik dönemlerden kalma kuzey ve güney avlu, antik kent akropolisi ve kentin mezarlıklarını içerir. Kuzey avlu bölgesinde, M.ö. 7. yüzyıldan kalma, Küçük Asya’nın Klazomeni antik kentinin surlarının bir bölümü ve tek bölmeden oluşan yapıları, M.ö. 6. ve 5. yüzyıldan kalma Tiia surlarının bir bölümü, yine aynı dönemden kalma ve bölge karaya dönüşmeden önce orada olan limanın kuzeydoğusunda bulunan gemi korunağı, 6. ve 4. yüzyıllar arası inşa edilmiş Dimitra ve Kori tapınağı harabeleri ve Helenistik dönem mezarlığı bulunmaktadır. Arkeolojik alanın başlıca kazılı ve ziyaret edilebilir kısmı bugünkü limanın yakınlarındadır.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN SU KEMERİ
Kanuni tarafından yaptırılan bu su kemeri, Kavala şehrinin su sıkıntısını gidermek için inşa ettirilmiştir. Su kemeri yapıldıktan sonra şehir daha da gelişmeye başlamıştır. Birçok eserde su kemerinin Kanuni tarafından yaptırıldığı yazarken, Lowry eserinde bu su kemerinin İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. Evliya Çelebi eserinde; “Kanuni Sultan Süleyman’ın bir konak yerden dağları ve belleri deldirerek 60 gözlü bir su kemeri yaptırıp bir kayadan bir dağa ulaştırdığını ve yüksekliğinin 60 metre olduğunu” yazar. Şehrin çıkışına yakın bulunan su kemeri Gümülcine yolu üzerinde yer almaktadır. 5 metre açıklığa ve 4,5 metre genişliğe sahip su kemerinin yüksekliği yaklaşık 20 metredir. Su kemerinin bazı kısımları 18. yüzyılda tadilat geçirmiş olup, bazı noktalarında kuş evleri yer almaktadır.
KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA KÜLLİYESİ
Rıhtımın karşısındaki yamaçta uzanan muhteşem mimarisiyle göz kamaştıran bir yapıdır. 19. yüzyıl Osmanlı mimarisinin klasik örneklerinden olan külliye, Barok usulünde inşa edilmiştir. Medrese, 2 mescid, 1 mektep ve 1 imarethaneden oluşuyor. Külliye Mısır hükümeti tarafından kiraya verilmiş, halen otel ve restoran olarak kullanılıyor.
KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA KONAĞI
Şehre hakim bir noktada yer alan bu konak, Mehmed Ali Paşa’nın yaşadığı yer olarak bilinmektedir. Mehmed Ali Paşa’nın yaptırdığı külliyeye yaklaşık olarak 200 metre uzaklıkta yer almaktadır. Yapım tarihi tam bilinmemekle birlikte 19. yüzyılın başlarında inşa edildiği düşünülmektedir. İki katlı bir yapı olan konak, altı taş üstü ahşap olarak inşa edilmiştir. Günümüzde müze olarak kullanılan konak, Osmanlı döneminin klasik evlerindendir. 1934 yılında eski şehir Meydanının merkezine, Mısır Sultanının onuruna bir bronz atlı heykeli dikilmiştir.
DOKSİPARA HÖYÜKLERİ
M.S. 2. yüzyılın başlarında toprak sahibi, zengin bir ailenin art arda ölen dört üyesi, yakılarak Edirne’den Filipoupoli’ye giden yolun yakınında aynı noktaya gömüldü. Ölülerin ruhunu yüzyıllarca canlı tutmak için zaman içerisinde aynı noktaya büyük bir höyük inşa edildi. Kazılarda, yanlarında onlara öbür dünyada eşlik edecek kil, cam ve bakır vazolari bakır lambalar ve fenerler, pirinç fenerler, silahlar, mücevherler, ahşap kutular v.s. gibi eşyalarla birlikte üç erkek ve bir kadına ait yakılma sonrası kalıntıların bulunduğu dört büyük çukur ortaya çıkmıştır. Ölüleri höyüğe taşıyan beş adet araba da hayvanlarıyla beraber aynı yere gömülmüştür. Ölülerin yanına beş at gömülmüştür. Tüm arabaların metal işlevsel ve dekoratif parçaları günümüze ulaşmıştır; arabalardan ikisinin ise ahşap bölümlerinden kalıntılar da gömüde çıkarılmıştır.
İBRAHİM PAŞA KÜLLİYESİ
16. yüzyılın şaheserlerinden biri olan caminin İbrahim Paşa tarafından vezir-i azam olduğu dönemde yaptırılmıştır. Aslında İbrahim Paşa bu camiyi büyük bir külliye içerisinde yaptırmıştır. Külliyede camiden başka kervansaray, bezzazistan (dükkanları olan bir çarşı), imaret, medrese, mekteb, tekke, hamam ve sebilhane mevcuttur. Kent limanının yakınında yaptırılan bu cami dörtgen bir yapıdır. Etrafındaki çarşı, medrese, han gibi yapılar yıkılmıştır. Yalnızca ana kubbesi ile sağındaki ve solundaki kubbeleri ayakta kalabilen diğer beş kubbesi ise günümüze kadar gelemeyen caminin kubbeleri kurşun örtülüdür. 1923 yılındaki mübadele sonrasında Yunanlılar tarafından kiliseye çevrilmiştir. Kilise olduktan sonra Agios Nikolaos adı ile günümüze kadar gelmiştir. Kiliseye çevrilen caminin mihrap ve minberi kaldırılmış, minaresi ise yıktırılarak kaidesi üzerine bir çan kulesi inşa edilmiştir.
PSİTHİRİUS HAMAMI
Fısıltı Hamamı (Lutro Ton Psitiron) kentin güney kesiminde Erithropotamos kıyısında yer alır. Güneydoğu Avrupa'da erken Osmanlı döneminin korunan ve kurtarılan hamamıdır ve bu nedenle eşsiz değerde bir anıttır. Üç bölümden oluşan yapı, etkileyici bir delikli kubbeye sahiptir; elbise değişim alanı, ılık bölüm ve sıcak rahat daire bölümlerinden oluşmaktadır. Yapının 14. yüzyılda Oruç Paşa tarafından yapıldığı ve ses iletiminin bir bölümden diğerine olağanüstü geçmesi nedeniyle, Fısıltı Hamamı ismi verildiği tahmin ediliyor. Hamamın içi şu an ziyaret edilememektedir.
MESİMVRİA ARKEOLOJİ MÜZESİ
Samothraki kolonisi Mesimvria Bölgesi, başlangıç olarak M.Ö. 7. yüzyıl sonlarında mitropolisin Trakya ırklarıyla olan tarım ürünü ihtiyaçlarını ve ticari temasını sağlamaktaydı. Fakat ticari temaslar ve malların deniz taşımacılığının daha güvenli ve karlı olduğunun görülmesiyle başlangıçtaki bu tarım ağırlıklı faaliyetler arka planda kaldı. Bu şekilde kent M.Ö. 4. ve 5. yüzyılda yani kısa zamanda, bir ticaret merkezi haline geldi ve büyük bir gelişime sahne oldu. Kentin ticari refahını 1. Atina İttifakı’nın kasasına katkı olarak belirlenen iki gümüş para da göstermekte. Fakat bölgede Atina’nın gücünün bölgeye sızması, Samothraki kolonilerini fazla vergi ödemeye zorlama ve yazılı tarihi tanıklıkların mevcut olmadığı birçok olay bölgenin gerilemesine yol açtı. Bazı tanıklıklara göre masallarıyla ünlü Ezop da bu bölgeden gelmekteydi. Mesimvria Arkeolojik sitesinde Dimitra ve Apollon Tapınakları’nın kalıntıları vardır. Batı tarafında iki devlet binasının bulunduğu ve onlarca geleneksel pithosun muhafaza edildiği şehir merkezi uzanmaktadır.