Sultanlar şehri: Edirne
İstanbul ve Antalya'dan sonra en çok turist çeken şehir olan Edirne; kültür, gastronomi, inanç ve doğa turizmindeki potansiyeliyle görülmeye değer.
Şehirde Mimar Sinan'ın, başta ustalık eserim dediği ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Selimiye Camisi olmak üzere pek çok eseri var.Edirne Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan'ın buluşma noktası. Bu nedenle tarihi kent hem yabancı hem de Türkiye'nin dört bir yanından gelen turistlere ev sahipliği yapıyor. Gastronomisi, el sanatları, Osmanlı İmparatorluğu ve Roma döneminden kalma eserleri ile turistlerin yoğun ilgisini çekiyor.
"Sultanlar Şehri, Şehirler Sultanı" olarak anılan Edirne'de Mimar Sinan'ın ustalık eseri olan ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Selimiye Camisi başta olmak üzere, Eski ve Üç Şerefeli camiler, Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi ile Türk İslam Eserleri Müzesi, kentteki diğer müzeler, Edirne Büyük Sinagog, Sveti Georgi Kilisesi, Tunca ve Meriç köprüleri, tarihi Alipaşa, Bedesten ve Selimiye Arastası çarşıları ile Karaağaç bölgesi yerli ve yabancı turistlerin turizm rotasında yer alıyor.
Edirne'ye nasıl gidilir?
Edirne Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’a yaklaşık 2 saatlik uzaklıktadır. Hava yolu ile ulaşabileceğiniz İstanbul’dan Edirne’ye hemen her saat otobüs bulabilmeniz mümkün. Ayrıca diğer şehirlerden Edirne’ye düzenli otobüs seferleri bulunuyor. Edirne, aynı zamanda Avrupa’dan İstanbul’a ve İstanbul’dan Avrupa’ya yapılan tren seferlerinin de bir durağı halindedir.
Edirne'denerelere gidilir ve ne yenir?
Mimar Sinan'ın “Ustalık Eseri” Selimiye Camisi
Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün zirvesinde olduğu yıllarda yaşayan Mimar Sinan, bu gücü adeta mimari ile şekillendiren bir deha olup, Selimiye Camisi ile imparatorluğun kudretini yansıttığı ve Osmanlı mimarisinin zirve noktasını meydana getirdiği söylenebilir. Hatta camiyi yalnızca Osmanlı’nın değil dünya mimarlık tarihinin en gözde eserlerinden biri olarak tanımlamak abartı olmaz. Selimiye Camisi ve Külliyesi’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor olması da bu gerçeğin tüm dünyaca kabul edildiğinin kanıtı.
Mecidiye Köprüsü
Mecidiye Köprüsü ya da diğer adıyla Meriç Köprüsü, Edirne Karaağaç yolunda, Meriç Nehri üzerine yapılmıştır. 263 metre uzunluğunda, 7 metre genişliğinde, 13 ayak üzerinde ve 12 sivri kemerli bir taş köprü olup yanlara doğru eğimlidir. Ayaklar arasında ayrıca boşaltma gözleri de bulunmaktadır. Ortasındaki yazıtlı köşkü mermerdendir.
Meriç ve Tunca Nehirleri
Meriç ve Tunca Nehirleri “sular kenti” olarak bilinen Edirne’nin en önemli iki nehridir. Bu nehirlerin çevresinde mesire alanları ve dinlenme tesisleri vardır. Meriç Nehri, Bulgaristan’dan doğarak Edirne sınırlarından ülkemize girer ve Yunanistan ile olan sınırımızın bir bölümünü oluşturur. Nehrin üzerinde yer alan Meriç Köprüsü geçilerek ulaşılan Karaağaç’ta bulunan mesire yerleri nehirle bütünleşmiştir.
Adalet Kasrı
Edirne Sarayı'nın sağlam kalan tek binası olan Adalet Kasrı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1561 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Zeminle beraber dört katlıdır, üst katında mermer fıskiyeli bir havuz bulunur. Divan-ı Hümayun (Bakanlar Kurulu) ve Yargıtay olarak kullanılmaktaydı. Rivayete göre Sultan Süleyman imparatorluğun kanunlarını burada yazmıştır.
Enez Kalesi
Antik Çağda Akropol olarak adlandırılan yüksek bir tepe üzerindeki kale, tarihçi Prokopios'e göre Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla yapılmıştır. Bizans öncesi yapıldığı düşünülüyor. MS. VI. yüzyılda Iustinianus’un kaleyi onardığı kaynaklarda geçmektedir.
Ekmekçizade Ahmet Paşa Tunca Köprüsü
Ekmekçizade Ahmet Paşa Köprüsü ya da diğer adıyla Tunca Köprüsü 1608-1615 yılları arasında Ekmekçizade Ahmet Paşa tarafından Tunca Nehri üzerine yaptırılmıştır. Mimarı Sedefkar Mehmet Ağa'dır. 11 ayak üzerine 10 kemerli bir köprüdür. Su taşkınlarıyla yıkılmış, 2008 yılında aslına uygun olarak restore edilmiştir.
Ayşekadın Camii
Edirne'nin Ayşe Kadın denilen en meşhur semti, adını Çelebi Mehmet'in kızı Ayşe Hatun'dan alır. Camii, Ayşe Kadın Semtinde, eski İstanbul yolu üzerinde, Düz Kaldırım Caddesindedir. Çelebi Sultan Mehmet'in kızı Ayşe Hatun tarafından 1468 yılında yaptırılmıştır. Bu eseri yaptıran Ayşe kadın Hatun, Hayrabolu'da dokuz göz dükkân ile bir hamam, Üsküp'te on göz dükkân ile bir hamam ve Yarhisar'ın Zekeriya Köyü'nü vakfetmiştir.
Lozan Anıtı ve Müzesi
Bu müze ve anıt, Trakya Üniversitesinin öncülüğü ile Rektörlük Kampüsünün bulunduğu Karaağaç semtinde kurulmuştur. Lozan Zaferi ve dünya barışını simgeleyen anıt, yanında "Lozan ve İsmet İnönü' belgelerini sergileyen müze ile birlikte önemli bir ziyaret noktası olmuştur.
Deveci Hanı (Eski Hapishane)
Yapı iki katlı olup, Osmanlı Hanlarının erken örneklerindendir. Yapıda kesme taş ve tuğla kullanılmıştır. Üst katta 31 odası bulunmaktadır. İnşa yılı olarak da yapı özelliğine dayanılarak 15. Yüzyılın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilmektedir. Vali Rüstem Paşa zamanında (1846) yapı tamir edilerek cezaevine dönüştürülmüş ve 1949 yılına kadar da cezaevi olarak kullanılmıştır. Restore edilen yapıdaEdirneli Ressam Hayri Çizel ile Edirne'de görev yapan Ressam Hasan Rıza Sergi Salonları ile atölyeleri, üst katlarda ise idari odalar bulunmaktadır.
IV. Mehmet Av Köşkü
Tunca Irmağının iki kolu arasında yer alan tarihi Sarayiçi bölgesinde bulunan Tavuk Ormanı'nın içindedir. Çeşitli dönemlerde Edirne Sarayına yapılan ileavelerden biri olup IV. Mehmet (Avcı Mehmet) tarafından 1671 yılında yaptırılmıştır. Bugün bir bölümü ayaktadır. 2002 yılında restore ettirilerek turizm amaçlı kullanılmaktadır.
Edirne Büyük Sinagogu
Edirne’de 1905 yılının Ağustos Ayı'nda çıkan büyük yangında tamamen yok olan 14 sinagogun yerine Mayor Sinagogu ve Apulya Sinagogu'nun bulunduğu mahallede 6 Ocak 1906 fermanı ile inşaatına izin verilen Büyük Sinagog, Fransız mimar France Depre tarafından inşa edilmiş ve Kal Kados ha Godal adıyla 1907 yılında ibadete açılmıştır. Sinagogun maliyeti şehirdeki cemaatin yanı sıra Rusya ve başta Almanya ile Macaristan olmak üzere Avrupa’nın çeşitli yerlerinden toplanan paralarla karşılanmıştır. Ersin Alok ve Emili Mitrani tarafından Balkanlar’daki en büyük, Avrupa’daki üçüncü büyük sinagog olarak belirtilen yapı, cemaatin yoğun olarak bulunduğu 1960’lı yıllara kadar aktif olarak kullanılmıştır.
Edirne Büyük Sinagogu Ziyaret Saatleri: 09:00- 18:00 Pazartesi kapalı Giriş ücretsiz
Edirne Kalesi Makedonya Saat Kulesi
Edirne Kalesi Makedonya Saat Kulesi Roma Kralı Hadrianus tarafından kurulan Hadrianopolis'i çevreleyen surların dört köşesindeki kulelerdendir. Edirne Valilerinden Hacı İzzet Paşa'nın kule üstüne yaptırdığı ahşap katlar ve koydurduğu saatler sonrasında burası (1866-1867) Kenti çevreleyen surların kulelerinden günümüze gelen tek yapı olan Makedonya Kulesi ve çevresi, yapılan kazı sonrası 'Kentsel Arkeoloji Parkı' olarak hizmete açılmıştır.
Edirne Kalesi Makedonya (Saat) Kulesi Ziyaret Saatleri: 09:00-18:00 Giriş ücretsiz
Edirne Evleri
Edirne çok önemli bir sivil mimari merkezidir. Köşkler, konaklar ve özel dekore edilmiş çeşitli ahşap evler, Edirnekari adı verilen Özel süsleme tarzıyla dekore edilmiş pek çok eser, günümüze kadar gelmiştir. Kaleiçi, dar sokakları ve tarihi kalıntılar arasındaki eski evleri ile Orta çağlardan günümüze yaşayarak gelmiş bir bölgedir.
Beylerbeyi Camii
II. Murat döneminde Rumeli Beylerbeyi Sinaneddin Yusuf Paşa tarafından yaptırılan Beylerbeyi Camii,Hükümet Konağı'ndan Sarayiçi'ne giden caddenin sağındadır. 1429'da II. Murat döneminde Rumeli Beylerbeyi Sinaneddin Yusuf Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Bayezid Köprüsü
Bayezid Külliyesi yakınında Tunca Nehri üzerine yapılmıştır. 1488'da ll. Bayezid’in Mimar Hayrettin’e yaptırdığı sanılmaktadır. Kesme taştan yapılmış sağlam bir köprüdür.
Edirne Bedesteni
1417 - 1418'de Çelebi Sultan Mehmet Eski Cami'ye vakıf olarak yaptırmıştır. 14 kubbeli bir yapıdır. Kubbeler kurşunla kaplıdır. Yapının dört yanında kapılar vardır. Her kubbenin altında sivri kemerli bir pencere bulunmaktadır. Evliya Çelebi bedestendeki elmas ve takıların birkaç Mısır hazinesi değerinde olduğunu ve bunları altmış gece bekçisinin koruduğunu yazar. Son yıllarda onarılmış olan bedesten, çarşı olarak kullanılmaktadır.
Edirne Arkeoloji Ve Etnografya Müzesi
Müze 13 Haziran 1971'de Etnografya ve Arkeoloji Müzesi olarak açılmıştır. Arkeoloji ve Etnografya Müzesinde sergilenen eserlerin çoğu Prehistorik Dönem’den kalmadır. Ayrıca eski Yunan, Bizans ve Roma dönemlerinden eserler de yer almaktadır. Değerli para koleksiyonunun yanında heykeller ve heykel parçacıkları, setler. toprak ve cam kaplar müzede ilgi çeken eserler arasındadır.
Karaağaç Tren Garı
Karaağaç İstasyonu, Edirne'nin Karaağaç kasabasında bulunan ve II. Abdülhamit devrinde yaptırılan istasyon binasıdır. Edirne Tren Garı olarak inşa edilmiş olan bina günümüzde Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılır. Edirne Tren Garı, İstanbul’daki Sirkeci Garı örnek olarak yapılmış gar binalarından biridir. İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demiryolunun en önemli istasyonlarından birisi idi.
Darül Hadis Camii
1435 yılında II. Murat tarafından Tunca nehri kıyısında yaptırılmıştır. Caminin yanındaki türbelerde II. Murat'ın iki oğlu ile III. Mustafa ve III. Ahmet'in çocuklarının kabirleri vardır.
İkinci Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi
Tunca Nehri kıyısında bulunan Külliye, Edirne’nin en önemli yapıtlarındandır. Cami; tıp medresesi, imaret, darüşşifa, hamam, mutfak, erzak depoları ve öbür bölümleriyle geniş bir alana yayılmıştır. II. Bayezid'in 1484-1488'de yaptırdığı külliyenin mimarı Hayreddin'dir. Çok etkileyici bir görünümü olan külliye küçüklü büyüklü yüze yakın kubbeyle örtülüdür. Caminin batısında Darüşşifa ve Tıp Medresesi bulunmaktadır. Revaklarla çevrili ön avlunun yanında ise akıl hastalarının iyileştirildikleri kubbeli hücreler bulunmaktadır. Darüşşifa'da özellikle akıl hastalarının müzik ve su sesiyle iyileştirilmesi ana ilkeydi. Ayrıca külliyenin göz tedavisi için de yine önemli bir merkez olduğu anlatılmaktadır. Külliye bütünüyle kültür tarihi yönünden önemlidir. Bu bölüm günümüzde Sağlık Müzesi olarak hizmet vermektedir. Müzeye 2004 yılında Avrupa Konseyi tarafından "Avrupa Müze Ödülü" verilmiştir.
Ziyaret Saatleri Yaz Dönemi: 08:30-19:30
Zİyaret Saatleri Kış Dönemi: 08:30-17:30
Gazi Mihal (Hamidiye) Köprüsü
Kentin batısında, Bulgaristan’a giden ana yolda Tunca Nehrine yapılmıştır. Bizans döneminde Mikhael Palaiologos yaptırmıştır. 1402'de Osmanlı döneminde Gazi Mihal Bey yeniden yapılırcasına onartmıştır. Köprü gövdesinde sızan suların atılması amacıyla yapılan drenaj düzeni ilginçtir. 1900 yılında II. Abdülhamit İtalyan ustalara yeniden yaptırmıştır. Türkiye'deki diğer görkemli köprüler
Defterdar Camii
Cami, II. Selim döneminde Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Talat Paşa Caddesi üzerinde, Sitti Sultan Camii'nin kuzeybatısındadır. Yapı, genişçe bir avlu içindedir. Caminin kubbesi 1752 depreminde göçmüştür. Vakıflar Genel Müdürlüğünün 1953 ve 1962 yıllarında yaptırdığı onarımlarda, kubbe, son cemaat yeri, taçkapı ve pencereler, aslına uygun olarak yenilenmiştir.
Lalapaşa Dolmenleri
Dolmen, toprakta yan yana aralıklı olarak dizilmiş birkaç büyük yassı taşla bunların üstüne yatay olarak yerleştirilmiş yine büyük yassı taşlardan oluşan tarih öncesi yapısıdır. Mezar olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Edirne Lalapaşa ilçe merkezinin hemen yanında, bir çoğu köy yollarının kenarında dizili olan yaklaşık 25 adet dolmen mevcuttur. Stonehenge ile benzerlik için tıklayın
Sarayiçi Balkan Şehitliği
Sarayiçi Balkan Şehitliği, Balkan Savaşı'nda düşman işgaline karşılık verilen 300 bin şehit ve 1913 yılında Sarayiçi'nde aç susuz bırakılarak ölüme mahkum edilen 20 bin şehit anısına 1994 yılında yaptırılmıştır. Kültür Bakanlığı tarafaından düzenlenen şehitlikte Türkiye'nin her köşesinden isimler bulunmaktadır. Aynı alan içinde 1939 yılında yapılan Balkan Şehitleri Anıtı da bulunur.
Söğütlük / Kent Ormanı
İl merkezinin güney kesminde Edirne-Karaağaç yolu üzerinde kente 2 km. mesafede olan bir mesire yeridir. Yüksek ağaçlarla kaplı Meriç kıyısındaki bu alanda gazino, restoran, çocuk parkları, çay bahçeleri, çeşitli eğlence ve spor olanakları sunan yerler vardır.
Konstantin ve Elena Kilisesi
1869 yılında inşa edilen ve Konstantin ve Helena'nın adını taşıyan kilise onarılıp 2008 yılında ziyarete açılmıştır.
Eski Cami
Edirne’de Osmanlılardan günümüze ulaşmış en eski anıtsal yapıdır. 1403'te Emir Süleyman zamanında yapımına başlanmış, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414'de bitirilmiştir. Mimarı Konyalı Hacı Alaeddin'dir. Çok kubbeli "Ulu camiler' tipine girer. Mermer kapısı ve iç kısımdaki dekoratif yazı örnekleri dikkat çekicidir.
Sweti George Bulgar Kilisesi
1880 yılında Kıyık semtinde yapılan kilise Valilikçe restore edilmiş olup ibadete açıktır.
Uzun Köprü
Ergene Nehri üzerinde 1426 - 1448'de ll. Murat. Mimar Müslihiddin’e yaptırmıştır. 1.392 m. uzunluğundadır ve 174 gözlüdür. Taştan köprünün temelleri, sivri ve yuvarlak olarak iki tiptir.
Sokullu Hamamı
Üç Şerefeli Cami karşısındadır. Sokullu Mehmet Paşa Mimar Sinan’a yaptırmıştır. XVI. yy. Türk Sanatı’nın en önemli örneklerindendir. Kadınlar ve erkekler bölümlerinin girişleri ayrı yöndedir. Kesme taş ve tuğla işçiliği ilginçtir.
Saray (Kanuni) Köprüsü
Sarayiçi’nde, Tunca Nehri üzerine yapılmıştır. Edirne’den Saray içine geçilen bir köprüdür. 1560'da Kanuni Sultan Süleyman’ın Terazi ve Adalet Kasırlarıyla birlikte Mimar Sinan’a yaptırdığı sanılmaktadır.
Hacı Adil Bey Çeşmesi
Edirne Valilerinden Hacı Adil Bey tarafından 1904 yılında, genç yaşta vefat eden oğlunun anısına inşa ettirilen ve günümüzde şehir merkezinde en iyi korunan çeşme durumundaki yapı, 3 basamakla çıkılan bir plan kaide üzerine yerleştirilmiştir. Hacı Adil Bey öncülüğünde ve parasal katkılarıyla yaptırılan çeşme, bu nedenle Hacı Adil Bey Çeşmesi olarak anılsa da, halk arasında Meriç veya Köprübaşı çeşmesi olarak da bilinir. Edirne'de iki kez valilik yapan Hacı Adil'e halk arasında "Hacıbaba" denilirdi.
Muradiye Camii ve Mevlevihanesi
Küçükpazar semtinde Sarayiçi'ne egemen bir tepeye II. Murat tarafından yaptırılmıştır. 1426 yılına tarihlenir. Mimarı bilinmiyor. Avlusunda şadırvan vardır. Cami dış görünüşünün yalınlığına karşın iç süslemesi yönünden XV. yy. Osmanlı Sanatı'nın en önemli yapıtlarındandır. Mihrap ve duvarları kaplayan çiniler, Türk Çini Sanatının en güzel örneklerindendir.
Ekmekçizade Kervansarayı
Ekmekçizâde Ahmet Paşa Kervansarayı, Ayşe Kadın Hanı olarak da bilinir. Yancıkçı Şahin mahallesinde İstanbul yolu caddesinde Ayşekadın semtinde bulunmaktadır.
Hıdırlık Tabyası
Edirne’de ilk istihkâm inşaatlarına, 1829 yılındaki Rus işgali karşısında Divan-ı Hümayun tercümanı Hoca İshak Efendi’nin nezareti altında başlanmıştır. Balkan Harbi’nde Edirne’yi savunan tabyalardan en büyüğü Hıdırlık Tabyası, 1912 tarihinde cereyan eden I. Balkan Savaşı’nda son derece önemli bir yere sahiptir. Aynı zamanda Şükrü Paşa’nın karargâhı olarak kullanılmıştır. Hıdırlık Tabyası, Balkan savaşları sonrası önemini yitirmiş, gelişen top teknolojisinin gerisinde kalmıştır. Zaman içinde yer yer kullanılsa da bilinçsiz kullanım sonucu oluşan tahribata daha fazla karşı koyamamıştır. Bir askeri savunma yapısı olan tabyalarda, esas olan sağlamlık ve işlevselliktir. Tabyaların plan ve mimarisinin meydana getirilmesinde, bir üslup endişesinden çok, savunulacak olan yerin veya tepenin şekli, genişliği, yüksekliği ve stratejik önemi birinci derecede önemlidir. Hıdırlık Tabyası, yaklaşık 1800 metreyi bulan çevresi ile Edirne’deki en büyük tabyadır. Nizamiye Ana Giriş Binası, Koğuş Binası, Topçu Odaları, Topçu Bataryaları (Top Mevzisi), Hendek ve Avlu’dan oluşmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun bir dönem başkentliğini yapmış, Mimar Sinan gibi bir dehanın birikimlerinin nihai yansıması olan Selimiye Camii’ne de ev sahipliğini yapan Edirne’ye Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği önem Hıdırlık Tabyası’nın restorasyonu ile bir kez daha ortaya çıkmış ve tabya kültür turizminin vazgeçilmez duraklarından biri olmaya aday hale gelmiştir.
Üç Şerefeli Cami
1433-1447 yılları arasında. II.Murat'ın yaptırdığı Cami Osmanlı Sanatının erken ve klasik dönem üslubu arasında yar alır. Yapı, bir yenilik olarak enine dikdörtgen bir yapıdır. Böylece enine gelişen mekana ulaşılmak istenmiştir. Bu planı Mimar Sinan İstanbul camilerinde daha gelişmiş biçimiyle uygulamıştır. Ayrıca, Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır. Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir. Üç Şerefeli Cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir yapıdır. Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri Osmanlı camilerindeki en eski örneklerdendir. Camiye adını veren üç şerefeli anıtsal minare, 67,62 m. yüksekliğindedir. Her şerefeye ayrı yollardan çıkılması ilginçtir. Minare kırmızı taştan zikzaklar ve ak karelerle devinim kazanmıştır
Selimiye Arastası
III. Murat Selimiye camisine gelir sağlamak için Mimar Davut Ağa'ya yaptırmıştır. İçinde 124 dükkan vardır. Evliya Çelebi, buranın 'Kavaflar Çarşısı" olduğunu yazar. Dua kubbesinde, burada dükkanı bulunanların her sabah, doğru iş yapacaklarına ant içtikleri ve dua ettikleri bilinir.
Edirne Sarayı
Şehrin kuzeyinde, Tunca Nehri kenarında, Sarayın yapımına, 1450'de 2. Murat zamanında başlanmış, hükümdarın ölümü üzerine Fatih Sultan Mehmet tarafından 1475'te tamamlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, 1. Ahmet, Avcı Mehmet, 2. Ahmet, 3. Ahmet zamanında saray sürekli tamir görmüş ve yeni yapılar eklenmiştir. 1829 yılında Edirne'yi işgal eden Ruslar, sarayı bir ordugah olarak kullanmışlar ve büyük zarar vermişlerdir. 1868'deki tamirat döneminde bir çok yapı kurtarılmıştır. 1876-77 Rus Savaşın'da sarayın bir çok yapısı yıkılmıştır. Bundan sonra yağma başlamış ve saraya ait kalıntılar başka yapılarda kullanılmıştır.
Rüstempaşa Kervansarayı
Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamı Rüstem Paşa, Mimar Sinan’a yaptırtmıştır. Klasik Osmanlı mimarisinin ilginç örneklerinden olup Kanuni döneminin görkemli yapılarındandır. Avlulu hanlar planındadır. Dikdörtgen avlunun çevresine iki katlı odalar yerleştirilmiştir. Katların avluya bakan yüzleri, revaklıdır. Revakların arkasında ocaklı ve nişli odalar bulunur. Uzun yanlarda, karşılıklı olarak yukarı çıkan merdivenler vardır. Üst kat pencere ve kapı kemerlerinde tuğla süsleme ilginçtir. Kesme tas ve tuğladan örülmüş duvarlar yapıya anıtsal bir görüntü kazandırmaktadır Rüstem Paşa Kervansarayı 1972 yılında restore edilerek otel haline getirilmiş ve başarılı görülen bu restorasyonla 1980 yılında Ağa Han Mimarlık ödülünü almıştır.
Gazi Mihal Camii
Edirne'nin batısına uzanan Talat Paşa Caddesi'nin bitiminde, Mihal bey köprüsünün karşı tarafında güneybatıda yer alır. Kuzey cephede taç kapının üzerindeki dikdörtgen bir taş levhada yapının, 1421 tarihli inşa kitabesi bulunmaktadır. Eser tamamen kesme taşla inşa edilmiştir. Duvarlarda nadiren mermer kaplamalara da rastlanmaktadır.
Fatih Köprüsü
Sarayiçinde Demirkapı ile Adalet Kasrı arasında Tunca nehri üzerine yapılmıştır. Yapım tarihi bilinmemektedir. 1452'de Fatih döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Ortada büyük, yanlarda daha küçük olmak üzere üç gözlü olan köprü 34 m. boyunda boşaltma gözleri vardır.
Saraçhane Köprüsü
Kentin kuzeybatısında Sarayiçi yakınında Tunca Nehrine yapılmıştır. 1451'da ll. Murat döneminin önemli devlet adamlarından Şahabettin Paşa yaptırmıştır. 120 m. uzunlukta. 5 m. genişliktedir. 11 ayaklı, 12 kemerli ve taştan köprünün iki yanındaki kemeri toprak altında kalmıştır. 1702'de orta kemeri yıkılan köprü Sultan ll.Mustafa tarafından onartıldığında 50 m. uzatılmıştır. Köprünün doğusunda Saraçhane Mahallesi bulunduğundan bu adla da anılmaktadır.
Erikli Plajı
Keşan ilçesine bağlı bir köy olan Erikli Köyü’ne 2,5 kilometrelik mesafede bulunan Erikli Plajı, Saros Körfezi’nde bulunan, mavi bayraklı bir plajdır. Erikli Sahili, Trakya’da bulunan Ege Denizi sahil şeritlerindendir. Sanayileşmeden uzak olan bölgede su çok temizdir.
İlhan Koman Konağı
Heykel sanatımızın en değerli isimlerinden İlhan Koman'ın doğduğu evdir. Neo-klasik üsluptaki konak, Rum mimar ve ressamlar tarafından 1908'de yapılmıştır.
Kadı Bedrettin Camii
Ayşe Kadın Semtinde, Talat Paşa Caddesi üzerindedir. İstanbul yönünden Edirne Merkezine doğru ilerler iken ilk tarihi camidir. Kuzeyinde haziresi vardır. Bu zat, bir süre müderrislik yapmış, sonra da sırasıyla Halep ve Edirne Kadılıkları'na atanmıştır. Edirne Kadılığı sırasında, 1530'da vefat etmiştir.
Edirne Kent Müzesi
Kentin ekonomik, sosyolojik, kültürel yönlerini modern müzecilik anlayışıyla aktaran mekanda, Selimiye'den Saray-ı Cedide-i Amire'ye, Mimar Sinan'dan Fatih'e, sultanların av sporundan Kırkpınar'a, işgalden kurtuluşa, Neolotik Dönem'den Traklar'a, ayçiçeğinden çeltiğe, Klarnetçi Deli Selim'den Kakava'ya, Kapıkule'den Meriç'e Edirne'nin dünü ve bugününe dair her bilgi, üç boyutlu silikon heykeller ve dijital ekranlarla sunulmaktadır.
Edirne Kent Müzesi Ziyaret Saatleri: 09:00-18:00
Sittişah Sultan Camii
Fatih Sultan Mehmet'in Zevcesi ve Dulkadiroğlu Süleyman Bey'in kızı olan Sitti Hatun tarafından 1482’de yaptırılmıştır. Tarihi kaynaklardan anlaşıldığı üzere 1743 yılına kadar ayakta olan sarayının bir bölümüne camii yaptırmıştır. Cami halk arasında Sitti Şah Sultan Camii, Sitti Sultan Camii ve Hatuniye camii olarak da bilinmektedir. 1980 ve 1990'lı yıllarda onarıma girmiştir.
Milli Mücadele ve Lozan Müzesi
Kurtuluş Savaşı boyunca Trakya Bölgesinde sürdürülen Milli Mücadele’nin ve Lozan Barış Antlaşması’nın halka anlatılmasını sağlamak üzere kurulan “Milli Mücadele ve Lozan Müzesi” açılışı 19 Nisan 2016 tarihinde yapıldı.
Mezitbey Hamamı
Selimiye Camisinin batısında, Eski Caminin doğusundadır. 1442'da Eflak’ta şahit düşen Mezit Bey yaptırılmıştır. Edirne hamamlarının en yalınıdır. Duvarlar kesme taş ve tuğlandandır. tromplu bir kubbe ile örtülüdür.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Çeşmesi
Edirne'de inşa edilmiş çeşmelerin en büyüğü olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Çeşmesi kitabesinden de anlaşılacağı üzere Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Çeşmenin günümüze ulaşana kadar önemli bir onarım geçirmediği ve özgün yapısal özelliklerini büyük ölçüde koruduğu görülmektedir. Tarihi yapı bu yönüyle kent içindeki nadir çeşmelerden birisidir.
Dertli Mustafa Efendi Çeşmesi
Eski yıllarda Saraçhane Köprüsü'nün güney ucunda (Tunca Kışlası veya Sırkmeydanı denilen alanda) Saraçhane Karakolu bulunmaktaydı ve bu çeşme karakol yanındaydı. Dertli Mustafa, çeşmeyi yaptıran değil tamir ettiren kişidir. Yapılış tarihi bilinmemekle birlikte tamiri 1906 yılındadır. Dertli Mustafa'nın Edirne'de çeşme türü hayır işlerine çok önem verdiği de kaynaklarda anlatılır.
Askeri Hastane Çeşmesi
Günümüzde Kadınlar Parkı olarak bilinen alan içinde bulunan tarihi çeşme hala çalışır vaziyettedir. İlk olarak Edirne'nin kuzeyinde Eski Askeri Merkez Hastanesi'nin bahçesine inşa edilen eser, yıkılmaya yüz tutunca 1971 yılında Edirne Belediyesi tarafından bulunduğu yerden bugünkü yerine nakledilmiştir. Tarihi çeşme, kitabesinden de anlaşılacağı üzere hayatını Edirne'ye adamış Eski Askeri Merkez Hastanesi Başhekimi Dr. Rıfat Osman Tosyavizade tarafından kolera ve tifo salgını nedeniyle halktan ölen insanlar adına yaptırılımıştır. Bu bakımından çeşme, Edirne'nin üzüntü dolu yıllarını hatırlatmaktadır.
Çeşmedeki yazılarda salgın hastalığın 1913 yılı temmuz ayında başlayıp 1914 yılı mayıs ayında bittiği belirtilmektedir. Aynı yazılarda bu salgın hastalıklar döneminde, koleradan 1070, tifüsten 984, hummadan 801 kişinin hastaneye yattığını öğrenmekteyiz. Hastaneye yatırılan toplam hastalardan 1588 kişi iyileşmiş; ancak 581 kolera hastası ile 344 tifüs hastası ve hummadan 72 kişi ölmüştür.
Nazır Çeşme
Oldukça sade ve nişsiz bir meydan çeşmesi olan yapıda ön cephe haricindeki diğer cepheler sade tutulmuştur. Çeşmede hiç bir süsleme unsuru bulunmamaktadır. Çeşmenin Aydınlı Mehmet Bey tarafından inşa ettirildiği bilinmektedir. Çeşme büyük bir tamirden geçmiştir. Kıbrıs Mogosa Fatih ve Muhafızı Muzaffer Paşa'nın mezarı da bu çeşmenin bitişiğindedir.
Sinan Ağa Çeşmesi
Yapının caddeye bakan köşelerinde kum saati şeklinde kaide ve başlıkları olan birer sütunce yer almaktadır. Üç cephede de sivri kemer kilit taşı üzerinde birer rozet bulunmaktadır. Sinan Ağa, Padişah Avcı Mehmet döneminde, önce Bostancıbaşı, sonra paşa olmuştur. Bazı kaynaklar, Yeniimaret'teki çeşmelere, su getirme işini O'nun gerçekleştirdiğini anlatsa da, bazı kaynaklara göre ise, Sinan Ağa bu suyu getiren ilk kişi olmayıp zaten var olan su yollarını tamir ettirmiştir.
Hacılar Ezanı Çeşmesi
Gerek mimari yapısı ve gerekse boyutu ile Edirne çeşmeleri içinde farklılık gösterir. Çeşme cephesinde inşa ve tamir kitabeleri bulunmaktadır. Ahmet Ağa tarafından M.1798 senesinde yaptırılmıştır. Daha sonra çeşme, 1903 yılında Cezzar Mustafa Efendi tarafından onarılmıştır. Hacılar Ezanı Çeşmesi, arka cephesindeki namazgahı ile birlikte Edirne'nin simgesi durumundaydı. Hacı adayları hacca gitmeden önce buraya gelip ezan okurlar ve kurban keserlerdi. Bu nedenle de çeşme ismini buradan almaktaydı.
Edirne Tava Ciğer
Ciğerin zarları soyulup ince dilimler halinde damarları temizlenerek doğranır. Bol su ile yıkadıktan sonra büyük delikli süzgece koyup suyunun süzülmesi sağlanır. Altı düz bir kap içine serilen un üzerine ciğerler konulup iyice karıştırılır. Parçalar ikişer üçer kızgın yağ bulunan tavaya atılıp bir iki dakika kadar kızartıldıktan sonra delikli kepçe ile alınır ve servis edilir
Kaçamak
Aslen Balkanlar’a ait bir yemek olan Kaçamak, zamanla Edirne mutfağında yerini almıştır. Mamaliga olarak da bilinen Kaçamak, mısır ununun özel bir şekilde pişirilerek üzerine çeşitli malzemeler ilave edilmesi ile hazırlanan ve sıcak olarak servis edilmesi gereken bir yemektir. Kafkas ve Balkan göçmenleri tarafından Edirne’ye yayılan Kaçamak, Edirneliler tarafından kahvaltıda da tercih edilmektedir.
Kaçamak için malzemeler
Kaçamak nasıl yapılır?
Su tencereye konur, biraz tuz ilave edilir. Mısır unu azar azar tencereye serpiştirilir (topaklanmaması için sürekli karıştırmak gerekir). Kısık ateşte yarım saat karıştırılır. Üzerine sıvı yağ eklenir. Ayrı bir kapta kıyma kavrulur. Pişen mısır unu tepsiye ince bir şekilde yayılır. Tercihe göre üzerine kavrulmuş kıyma, lor veya bal konularak sıcak yenir.
Gaziler Helvası
Gaziler Helvası; un, şeker ve tereyağı kullanılarak hazırlanan bir un helvası çeşididir. Edirne’ye özgü olarak bal ile tatlandırılmaktadır. Edirne’de askerler sefere çıktıkları zaman helva ile uğurlanır, seferden döndükleri zaman helva ile karşılanırlarmış ve yapılan helva dualar ile yenirmiş. Bu nedenle zamanla Gaziler Helvası olarak anılmaya başlanmıştır. Edirne’de düzenlenen helva sohbetlerinde servis edilerek geleneksel bir sohbet tatlısı haline gelmiştir.
Trileçe
Balkanlara özgü bir tatlı olan Trileçe, Edirne’de süt ve şerbet ile hazırlanmaktadır. Trileçe,sünger kek ve karamalize sosla servis edilmektedir.
Keşan Satır Et
Trakya Bölgesi’nin güneyinde bulunan Keşan, Enez ve İpsala yerleşkelerinde yetiştirilen kıvırcık cinsi süt kuzularının eti ile hazırlanmaktadır. Bu kuzular doğal ortamda yetiştirilmekte; yonca, arpa, buğday, mısır ve kekik gibi hiçbir katkı maddesi içermeyen doğal gıdalar ile beslenmektedir.
Badem Ezmesi
Badem Ezmesi, badem unu ve şeker kullanılarak hazırlanan Edirne'ye özgü bir tatlı çeşididir. Hazırlanması ustalık gerektiren badem ezmesinin yapımında Edirne bademleri kullanılmaktadır. Edirne Badem Ezmesi’nin sırrı buna dayanmaktadır. Turistik değeri oldukça yüksek olan bu yöresel lezzet, hediyelik ikramlar için oldukça rağbet görmektedir.
Kapama
Kapama; av hayvanları, kuzu veya tavuk eti ile hazırlanan bir pilav çeşididir. Fırınlanıp pişirilerek servis edilmektedir. Balkan’da oldukça yaygın olan Kapama, Edirne ve Kırklareli olmak üzere Trakya’ya da Balkanlar’dan gelmiştir. En büyük özelliği pişirilirken içine karabiber ilave edilmesidir. Adı, eski dönemlerdeki pişiriliş şeklinden gelmektedir. Eski dönemlerde fırınlanmak için tepsiye yerleştirilen kapamanın üzerine kapamayı örtecek şekilde bir kapak ve onun üzerine odun koru konulurdu. Bu şekilde alttan ve üstten ayrı ayrı pişmesi sağlanan bu pilav “kapama” adını almıştır.
Edirne Kurabiyesi
Edirne Kurabiyesi, Osmanlı’ya dayanan Edirne’de meşhur olan bademli, kavrulmuş un kurabiyesidir. 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü dönemde bölgede yetişen badem parçalarıyla hazırlanan Edirne Kurabiyesi, pudra şekeriyle sunulur ve eşsiz lezzetiyle hafızanızda unutulmaz tatlar bırakır
Kuskus
Kuskus irmik, un ve yumurta kullanılarak yapılan bir çeşit makarnadır. Yapımı oldukça vakit alan Kuskus, kışlık olarak hazırlanan ev makarnası çeşitlerindendir. Makarna hamuru gibi hazırlanmaktadır. Hazırlanan hamur küçük parçalar halinde kesilerek unlanıp çok küçük yuvarlaklar haline getirilmektedir. İsteğe bağlı olarak güneşli havada kurutulmakta veya fırınlanmaktadır. Daha sonra kaynar suda haşlanıp pişirilerek servis edilmektedir.
Edirne Beyaz Peyniri
Edirne Beyaz Peyniri, karışım süt kullanılmadan tek cins süt ile üretilmektedir. Peynirin özelliği farklı aylarda farklı aromaya sahip olmasıdır. Bunun sebebi, aylara göre değişiklik gösteren bitki örtüsü ile beslenen hayvanların sütlerinin besin değerlerinin farklılık göstermesidir. Besin değeri farklı olan sütlerle üretilen peynirin aroması da bu yüzden farklılık göstermektedir.
Hardaliye
Hardaliye; asma yaprağı, hardal tohumu ve üzüm kullanılarak hazırlanan Trakya’ya özgü, yöresel bir içecektir. Kuvvet verici, iştah açıcı, harareti önleyici, tansiyonu dengeleyici, dolaşım ve bağışıklık sistemlerini düzenleyici etkileri bulunmaktadır. Hardaliye’nin koyu renge sahip olması için özenle seçilen papazkarası üzümler kabuğu kırılacak şekilde ezilmekte, ardından şarap ve sirkeye dönüşmesini engellemek için kabuğu çatlayacak kadar ezilen hardal tohumu ile asma yaprağı kaplı fıçılara yerleştirilmek kıvama geldiği düşünüldüğünde süzülerek içilmeye hazır hale getirilmektedir.
Ciğer Sarma
Ciğer Sarma pirinç, soğan ve kuzu ciğerinin harmanlanarak kuzu gömleğine sarılıp, fırında pişirilmesiyle hazırlanmaktadır. Edirne’de oldukça fazla tüketilen sakatatlar kategorisine giren Ciğer Sarma’ya Rumeli Mutfağında da rastlamak mümkündür. Eski dönemlerde besi hayvancılığı yapılmadığı için küçükbaş hayvanların kuzuladığı dönemlerde bahar aylarının bereketli geçmesi ve sürüye yeni hayvanların katıldığını müjdelemek amaçlı, hayvan sahipleri tarafından ciğer sarma yapılarak etrafa dağıtılıyordu ve bir statü göstergesi olarak algılanıyordu. Zamanla besi hayvancılığına başlanılmasıyla birlikte yapımı artmıştır. Osmanlı mutfağının önemli ve prestijli yemekleri arasında yer almaktadır.
Kaynakça: