Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı 'Acımasızca Dürüst Oscar Oylaması'
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sinemaya ucundan kıyısından ilgi duyup da Oscar ödüllerine kayıtsız kalan birinin olabileceğini sanmıyorum. Evet, birileri mutlaka geçerli nedenler belirtip Oscarları hafife aldığını söyleyebilir ama eğer bir filmseverseniz Oscar mevsimi geldiğinde bünyenizi tatlı bir telaş sarar; kendinize bile itiraf edemediğiniz bir telaş!

        Ben Oscar gecesini severim… Bir ‘şenlik’, ‘panayır’ ya da bayram gibi…

        Bu yıl da aday filmleri izleyip kendi ‘ödüllerimi’ dağıttım bile:) (Aşağıda görebilirsiniz)

        Birçok sinemasevere göre bu yıl 13 dalda aday olan Oppenheimer’ın kazanıp kazanmayacağı değil geceden kaç ödül alarak ayrılacağı merak ediliyor. 10 ödül almasının sürpriz olmayacağını söyleyenler var.

        Son yıllarda yapısı iyiden iyiye değişen ve üye sayısı 10 binin üzerine çıkan Akademi ‘En İyi Film’ ödülünü Oppenheimer’a vermezse son yılların en büyük şoku yaşanmış olur… Ben Akademi üyesi olsaydım oyum bir başka filme olurdu doğrusu!

        Neyse, Oscar sezonu boyunca en keyif alarak takip ettiğim köşe The Hollywood Reporter’ın ‘Acımasızca Dürüst Oscar Oylaması’ serisi… Buraya konuşan, isimleri gizili, akademi üyeleri, laflarını hiç esirgemeden hangi filme, oyuncuya, yönetmene neden oy vermediklerini ya da verdiklerini açıklıyorlar. En az Oscar töreni kadar keyifli bir köşe… Filmlere sırf iyilik kötülük gibi kriterlerle oy verilmediğini, haset, kibir, adam kayırmacılık, arkadaş kıyağı gibi faktörlerinde etkili olduğunu gösteriyor…

        Mesela işte bu yıl ‘En İyi Film’ dalı için bir Akademi üyesinin düşünceleri:

        "HİÇBİR FİLMİN 3 SAAT 25 DAKİKA OLMASI GEREKMEZ!"

        Spider-Man: Across the Spider-Verse’ü Maestro’nun yerine ‘En İyi Film’ dalında aday olarak görmeyi tercih ederdim; hikaye anlatımı açısından inanılmaz başarılıydı. American Fiction ve The Holdovers eğlenceliydi ama hikaye ve film yapımı açısından çok eski modaydı. Barbie'yi ilk duyduğumda burada olacağını hayal bile edemezdim, gördükten sonra da olmayacağını hayal bile edemedim. Killers of the Flower Moon'un içinde pek çok harika şey vardı ama hiçbir filmin 3 saat 25 dakika olması gerekmez! Eğer Martin Scorsese dışında başka bir yönetmen bu filmi çekseydi stüdyo şöyle derdi: 'Bu sahneyi atmamız lazım, bir manzarayı iki buçuk dakika görmemize gerek yok'. Past Lives son derece basitti; bunun gibi, bir insan hikayesi anlatan, zaman ve mekandan başka bir düşmanı olmayan filmleri seviyorum. Poor Things, Yorgos'un (Lanthimos) en iyi işlerinden biri, tüm oyuncu kadrosu olağanüstüydü ve filmi bir kez daha izlemek için sabırsızlanıyorum. Anatomy of a Fall izlememin üzerinden zaman geçtikçe beni daha çok etkiledi; Sandra Hüller'in kocasını paramparça ettiği o monolog gerçekten inanılmazdı. Ama benim için asıl Oppenheimer ve The Zone of Interest arasında seçim yapmak çok zordu. Oppenheimer, yakın çekim ve diyalog sahnelerinde Imax kameraların kullanılmasıyla, görüntü ile sesin birlikteliğiyle sinemayı geliştiren bir film. Tam da bir sinemasever olarak hayatınız boyunca beklediğiniz türden bir sinema deneyimi. Bir daha böyle filmler izleyemeyeceğim için bir gün öleceğimi bilmek beni üzüyor. Ama hiçbir film bana Zone of Interest gibi hissettirmedi. Sinemanın yapması gereken de bu. Size Holokost'un kötü olduğunu anlatmaya çalışmıyordu; bunu yapan insanlar için bunun ne kadar az önem taşıdığını gösteriyordu! Tıpkı bugün, dünyanın her yerinde korkunç şeyler yaşanırken insanlar hayatlarını sürdürdüğü gibi…”

        VE BENİM OSCARLARIM GOES TO...

        Gördüğünüz gibi Akademi üyelerinin hepsi Oscar için oy kullanırken objektif kriterler kullanmıyor. Sonuçta her şey kişisel… İşte bundan cesaret alarak ben de bu yıl ki Oscarlarımı şöyle dağıtıyorum. Herkese hayırlı olsun..

        En İyi Film

        The Holdovers (Yaşlanıyorum galiba böyle filmleri özlüyorum. Oppenheimer’ın kazanacağını bilsem de tarafım belli olsun)

        En İyi Yönetmen

        Christopher Nolan (Oppenheimer’ın her yerinden sinema akıyor… Nolan’a yakışır bu ödül)

        En İyi Erkek Oyuncu

        Paul Giamatti (Bu usta oyuncu artık bu ödülü almalı… Cillian Murphy’e de itirazım olmaz gerçi ancak bir terslik olur da Bradley Cooper’a ‘nolur bana ödül verin' diye bağıran performansına falan giderse ödül Akademi’nin iki cihanda yakası bir araya gelmesin!)

        En İyi Kadın Oyuncu

        Lily Gladstone (Bu ödülü bir ‘Stone’ alacaksa o ‘Gladstone’ olsun… Hem bu berbat esprim hem de ödül için üzgünüm Emma Stone!)

        En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

        Robert Downey Jr. (90’ların başında Hollywood’un en yetenekli isimlerinden biriyken yüzyılın sonunda uyuşturucu ve diğer problemler yüzünden dibi gören Downey Jr. her daim gönüllerin şampiyonu…)

        En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

        Da’Vine Joy Randolph (Mutfaktaki sahnede ciğerimi dağlayıp kalbimi acıttığı an benim gönlümde bu ödülü kazanmıştı zaten…)

        En İyi Uluslararası Film

        The Zone of Interest (Jonathan Glazer’i 2000 tarihli Sexy Beast’ten beri seviyorum… Bu filmde de harika bir iş çıkardığını düşünüyorum. Helali hoş olsun ödülü...)