“İnsanlar aynı şeyi iki kez yapmanın ne kadar eğlenceli olduğunu hafife alıyor” diyor Chicago Üniversitesi’nde davranış bilimi profesörü Ed O’Brien. Ve bir şeyleri tekrar tekrar yapmanın çoğu zaman insanların düşündüğü kadar sıkıcı olmadığını söylüyor.
Her sabah bir süpürge sesiyle uyanan, evden çıkar çıkmaz gökyüzüne bakan, otomattan kahvesini alan, arabasında kasetini dinleyen, gün boyu Tokyo’nun dört bir yanında umumi tuvaletleri temizleyen, öğle molalarında aynı parkta, aynı bankta, aynı ağaçları seyreden, aynı hamamda aynı kurnada yıkanan, aynı mekanda bir kadeh içkisini içip aynı saatte eve dönen Hirayama, bir çoğumuzun hiç fark etmediği bir ‘mutlulukla’, kendisi için son derece eğlenceli, ‘Mükemmel Günler’ yaşıyor.
Profesör O’Brien ve araştırma ekibi aynı şeyi rutin bir şekilde tekrarlamakla ilgili yaptıkları araştırma çerçevesinde Chicago Bilim ve Endüstri Müzesi’ni gezen insanlar yaklaşıp müzeyi gezmekten ne kadar keyif aldıklarını ve tekrar gezdiklerinde ne kadar keyif alabileceklerini derecelendirmelerini istemiş. Deneklerin çoğu ikinci gezmelerinin ilki kadar eğlenceli olmayacağını söylese de müzede bir tur daha atanlar en az ilki kadar hatta belki daha fazla keyif aldıklarını belirtmiş.
“Bir sonraki sonra, şimdi şimdidir” diyen Hirayama’nın da tıpkı müzeyi ikinci kez gezdiklerinden daha da çok keyif aldıklarını söyleyen Ed O’Brien’ın denekleri gibi tekrar tekrar aynısını yaşadığı her ‘yeni’ günden daha da çok keyif aldığına eminim... Profesörün “Daha önce tecrübe ettikleri şeyleri yeniden tekrarlamanın içindeki gizli yeniliklere hak ettiği değeri vermiyorlar” dediği insanlardan değil Hirayama.
“ZEKİ İNSANDA RUTİN TUTKUNUN GÖSTERGESİDİR”
‘Günlük Ritüeller-Büyük Eserlerin Yaratıcıları Nasıl Çalışır?’ın (Kolektif Kitap) yazarı Mason Currey, kitabın adının ‘Günlük Ritüeller’ olduğunu ama yazarken insanların rutinlerine odaklandığını söylüyor: “Rutin sözcüğü sıradanlığı hatta düşünce yoksunluğunu ima eder; zira bir rutini takip etmek otomatik pilotta kalmaya benzer. Fakat kişinin günlük rutini bir veya bir dizi tercihin sonucudur. Doğru ellerde, bir takım kısıtlı kaynaktan yararlanmayı sağlayan ince ayarlı bir mekanizma gibidir: Zaman (en kısıtlı kaynak) ve de irade, öz disiplin ve iyimserlik. Sağlam bir rutin, kişinin iyiden iyiye yıpranmış zihinsel enerji kaynağını besler ve farklı ruh hallerinin zorbalığını bertaraf etmesine yardım eder.”
Wim Wenders’in ‘Perfect Days’ (Mükemmel Günler) filminin kahramanı (Marvel Evreni’ndeki tüm kahramanlardan daha güçlü bir kahraman) Hirayama, ‘en kısıtlı kaynak’ zamanı ‘yekpare geniş bir an’a dönüştürmeyi başarmış.
“Zeki insanda rutin, tutkunun göstergesidir” diyor her sabah saat 06.00’yı çok geçmeden kalkıp kahvesini yapan, hızlıca bulmacasına bakan ve ardından saat 07.00 ile 11.30 arası çalışan, öğle yemeğinden sonra işinin başına dönen, saat tam 18.30’da konuklarıyla kokteyle başlayıp şarapla devam eden yemeğin ardından saat 23.00’ü geçirmeyip uykuya çekilen W.H. Auden; sanırım Hirayama hayatı birçoğumuzdan daha tutkuyla seviyor.
'Mükemmel Günler'GÖLGELER ÜSTÜSTE GELDİĞİNDE DAHA MI KOYU OLUR?
Rutin hayatının ‘devcileyin bir böceğe dönüştürdüğü Gregor Samsa’nın yaratıcısı Franz Kafka, sevgilisi Felice Bauer’e yazdığı bir mektupta keyifli ve basit bir hayat özlemiyle şöyle yazıyor: “Zaman az, gücüm sınırlı, ofis dehşet verici, apartman gürültülü; eğer keyifli, basit bir hayat imkansızsa insan kıvrak manevralarla bundan sıyrılmak zorunda.”
Gölgeler üst üste gelince daha mı kara meselesine kafa yorup, hiç tanımadığı bir adamla gölgeye basma oyunu oynayan Hirayama, keyifli ve basit bir hayat için her şeyden sıyrılmayı başarmış; her gün tekrarladığı şeylerle sürekli oradan oraya koşturan, bir şeyleri yakalamaya çalışan bizlerden daha çok ‘yeni şeyler keşfeden’ bir kahraman...
Bir roman üzerinde çalışıyorsa sabah 04.00’da uyanıp 5-6 saat kesintisiz çalışan, öğleden sonra ya koşan ya da yüzen (bazen ikisini birden yapıyor), ıvır zıvır işleri halledip ardından kitap okuyup, müzik dinleyen her akşam saat 21.00’de uyumaya giden Haruki Murakami şunları söylüyor bu durum için: “Bu rutini değişiklik yapmadan her gün sürdürürüm. Tekrarın kendisi önemli bir şey haline gelir; bir nevi hipnozdur. Daha derin bir zihin durumuna ulaşmak için kendimi hipnotize ediyorum.”
‘Mükemmel Günler’de Wim Wenders, yaklaşık 2 saat boyunca, Hirayama’nın aynı şeyleri tekrar tekrar yapmasını izleterek seyircisini hipnotize ediyor!
YAPRAKLARIN ARASINDA GÖRÜNÜP KAYBOLAN GÜN IŞIĞI GİBİ BİR FİLM
Ed O’Brien ve ekibi bir başka deneyde insanlara Netflix’te daha önce izlemedikleri ama izlerlerse keyif alacaklarını düşündükleri bir filmi izlemelerini söylemiş. Ertesi akşam aynı filmi yeniden izlemelerini istemiş. Filmi ilk izlediklerinde aldıkları keyfe 7 üzerinden 5.3 veren ve ikinci kez izlemeyen grup yeniden izleselerdi keyif alıp almayacaklarına 3.5 vermiş. Filmi ikinci kez izleyenlerin notu ise 4.5 olmuş.
Prof. O’Brien, “Bir filmi iki gece üst üste izleyip aynı tadı almak zor ama bu deney ikinci izlenmede alınan keyfin başlangıçta düşünülenden daha fazla olduğunu göstermesi açısında önemli” diyor.
Araştırmalar, insanlar keyif alacakları şeyleri düşünürken genellikle yeni bir kitap, yeni bir film ya da daha önce görmedikleri bir yere gitmek gibi tecrübe etmedikleri deneyimlerin kendilerini daha mutlu edeceğini düşündüklerini ortaya koyuyor. Ed O’Brien bunun nedeninin insanların yeni seçeneklerde ‘olumlu tepkiler’ beklemesi değil daha çok eski seçenekleri tekrarlamanın ‘sıkıcı’ olabileceğini düşünmeleri olduğunu söylüyor: “Tekrarlamak sıkıcı olabilir diye yeni şeyleri tercih ediyorlar!”
Hirayama, her gün gittiği aynı parkta aynı banka oturup gökyüzüne doğru uzanan ağaçların yaprakları arasında görünüp kaybolan her seferinden bir kez görünüp asla ‘tekrarlamayan’ gün ışığını izliyor. ‘Mükemmel Günler’, tekrar tekrar izlense de insanı hep farklı bir mutlulukla gülümseten rüzgarda sallanan yaprakların arasından görünüp kaybolan gün ışığı gibi bir film.