Bugünlerde milyar doları geçen hasılatıyla Hollywood’u kurtarmakla meşgul olan ‘Inside Out 2’ (Ters Yüz 2) filminin yıldızı 13 yaşındaki Riley’nin kafasının içine postu seren ‘Bıkkınlık-Can Sıkıntısı’ duygusuyla ben ilk ne zaman tanıştım bilmiyorum! Zaman zaman kendini unuttursa da uzun uzun yıllardır olur olmaz zamanlarda ‘Neşe’den de, ‘Öfke’den de, ‘Endişe’den de, ‘Utanç’dan da baskın gelip hayatımı ele geçiriyor bıkmadan usanmadan ‘Bıkkınlık’ denilen bu melun duygu… Doğrusu kendisinden bıktım!
Bu mendebur duygunun oyuncağı olan tek kişi olmadığımı biliyorum. Son zamanlarda çevremde birçok arkadaşım, hayatlarında yeni bir şey olmadığını, her gün aynı şeyleri yapıp durduklarını söyleyip hayatlarının kontrolünü ‘Bıkkın’lığa vermiş durumda. Geçenlerde birisi “İtinayla inatla, bir gün bile sektirmeden çok sıkılıyorum. Ve bunu değiştirmenin bir yolunu bulamıyorum” diye yazmıştı sosyal medyada ‘Bıkkın’lığına stroy’sinden dokunmak mümkündü doğrusu. Sıkılmamızın nedeni hiçbir yere gitmeyen bir daire etrafında dönüp duran hayatımız… İnsanı sinsice boğan bu rutin, sıkılmamıza o da bir süre sonra ‘Bıkkın’lığa dönüşüyor. ‘Bıkkın’lıklarımızı ‘retweet’ edip duruyoruz uzun zamandır ve her ne kadar bu duygudan sıdkımız sıyrıldıysa da ondan kaçamıyoruz. Ve ben bundan bıktım!
University College London ve MIT’de bilişsel sinirbilimci olarak çalışan bilim insanı Tali Sharot, birçoğumuzu elinde oyuncak eden bu duygunun kaynağının “Tekrarlanan veya sürekli olan şeylere giderek daha az tepki vermek eğilimimiz” olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bunun adı ‘Alışma’!”
HER GÜZEL ŞEY BİR SÜRE SONRA CAN SIKICI OLUYOR
Sharot, ‘Alışma’nın evrimsel amacının, çevremize uyum sağlamamıza yardımcı olmak ve böylece yeni tehditlere karşı yüksek alarmda olmamızı sağlamak olduğunu belirtip ancak bu duygunun zamanla yaratıcılığımızı zayıflattığını, mutluluk seviyemizi düşürürken stres seviyemizi arttırabildiğini ekliyor.
Peki bir dolap beygiri gibi bir avuç buğdayı öğütüp un yapmak için bir değirmen etrafında dönüp duran bizler, bu ‘rutin’den, ‘sıkkınlık’tan, ‘bıkkınlık’tan nasıl kurtulabiliriz, zihnimizin kontrolünü ‘Neşe’ye nasıl verebiliriz?
Tali Sharot, Harvard Hukuk Fakültesi profesörlerinden meslektaşı Cass R. Sunstein yeni kitapları ‘Look Again: The Power of Noticing Whet Was Always There’de bunu nasıl başaracağımızın yollarını gösteriyor.
Kitapta ‘Alacakaranlık Kuşağı’ dizisinden bir örnek var. Bir dolandırıcı soygun sırasında öldürülüyor. Öbür dünyada ona sınırsız para, otomobiller, kadınlar veriliyor. Adam başlangıçta çok mutlu bütün bunlardan ama bir süre sonra işler terse dönüyor. Dizinin sonunda bu ‘rutin’den sıkılan adamın aslında cehennemde olduğu ortaya çıkıyor.
Sharot, “Hayatımızdaki en güzel şeyler bile her daim yanı başımızda olduğunda bir süre sonra bizi heyecanlandırmamaya başlıyor…” diyor. Bunun sonucu da ‘sıkıntı, bıkkınlık’!
TATİLDE EN MUTLU OLDUĞUMUZ AN TATİLİN 43. SAATİ
Bir arkadaşım tatilde sıkıldığını anlatıyordu: “Benim tatilim 3-4 gün olmalı sonrasında daralıyorum… Hiçbir şey yapmadan öylece yatmaktan bir bıkkınlık geliyor, sıkılıyorum!”
Bu muhabbetinin döndüğü ortamda “Tatil, tatil” diye gün sayan arkadaşlarımızın yarıdan fazlası tatile gittiklerinde benzer şeyler hissettiklerini söyledi… Günlük rutinin dışına çıkıp, artık ‘bıktığımız’ ortamlardan uzaklaştığımız tatilin nesinden sıkılıyoruz acaba diye düşündüm. Ta ki Tali Sharot ve arkadaşlarının bir turizm şirketi için yaptıkları araştırmanın sonuçlarını görene kadar. Sharot, birçok tatil beldesini gezdiklerini belirtip insanlarla konuştuktan sonra ulaştıkları sonucu şöyle açıklıyor: “İnsanların tatildeki en mutlu anı, tatilin 43. Saati! Bundan sonra mutluluk yavaş yavaş azalmaya başlıyor. Tatilcilerin çoğu 3.7 gün tatilde oldukları hissini kaybediyor. Evet 4, 5, 6, 7. Günde de mutlular ama 43. Saatteki kadar değil!”
Beynimizin içindeki ‘Bıkkınlık’ duygusunun gücünü hiç yabana atmamak gerekiyor öyle ki ‘Neşe’, ‘Mutluluk’ gibi duygular ne kadar çabalarsa çabalasın bir şekilde ona teslim oluyorlar. Yanına aldığı ‘Öfke’, ‘Endişe’, ‘Sıkıntı’, ‘Korku’yla beraber hayatımızın çekilmez bir şey olduğunu fısıldayıp duruyorlar kulağımıza…
YENİ ŞEYLER ÖĞRENMEK İNSANDA NEŞEYİ ARTTIRIYOR
Tali Sharot, hiçbir şey yapmadan boş gözlerle önümüzden geçen hayatı izlememize neden olan, bizi rutin denizlerinde tonlarca su yutmamıza neden olan ‘Bıkkın’lıktan kurtulmak için zihnimize molalar vermemiz gerektiğini söylüyor: “Gözlerinizi kapatın ve evinizin, işinizin, ailenizin olmadığını hayal etmeye çalışın. Gözlerinizi tekrar açtığınızda bir alışkanlık kaybıyla bir minnettarlık hissi olacaktır. Hayatınızdaki çeşitliliği arttırın bu sürekli bir öğrenme durumunda olmanıza neden olacaktır. Yeni şeyler öğrenme insanlarda gerçekten neşe duygusunu uyandıran şeylerdendir.”
Bu ‘Bıkkınlık’ denen lanetin en çok orta yaşlı insanlarda ortaya çıkması çalışmaktan, hayatta kalmak için mücadele etmekten ‘yeni şeyler öğrenmeye’ vakitlerinin olmamasıyla alakalı galiba. Çocuklar ve gençler göz açıp kapayana kadar geliveren ‘orta yaşa’ kadar geçen sürede ‘Neşe’den başka bir şeye pek kafa takmıyorlar sonuçta. Bir ‘U’ şekli gibi çocuk ve ergenlikte mutluluk fazlayken orta yaşla birlikte mutluluk en düşük seviyelere ulaşıyor. Sharot bunun nedeninin çok uzun süre ‘orta yaşta’ kalmamıza bağlıyor: “Çok uzun bir süre aynı işte, aynı ortamda, aynı eşle birlikte kalıyoruz. Bu belki kötü bir şey değil ama işte uzun süre aynı pozisyonda kalıp hiç ilerlemezseniz sonunda bıkkınlık galip geliyor.”
Çocuklar için ‘komik’, orta yaşlılar için ‘hüzünlü’ bir film olan Ters Yüz 2’de çocukluktan ergenliğe geçen Riley ‘Neşe’den başka duygularla tanışıyor. ‘Gıpta’, ‘Utanç’, ‘Endişe’ ve ‘Bıkkınlık-Can Sıkıntısı’… Tüm duygularımız ve iyi-kötü anılarımız bizi biz yapan şeyler… Hepsini kocaman kucaklıyorum! Ama Neşe’yle Can Sıkıntısı-Bıkkınlık’ kafamın içinde 7-24 kavga ediyor gibi hissediyorum ve ben hep Neşe’nin tarafını tutuyorum! Kusura bakma ‘Bıkkınlık’!