Pizza Dükkanında Beş Gece’ (Five Nights at Freddy's), 2014 yılında satışa sunulan aynı adlı video oyunundan yapılan bir film uyarlaması… Kısaca ‘Fnaf’ diye bilinen, Scott Cawthon imzalı oyun, çıkar çıkmaz büyük ilgi görmüş; ‘spin-off’ oyunlar, romanlar ve antoloji serileriyle kendi kurmaca evrenini kısa sürede genişletmişti. 2015’te başlayan film uyarlaması çalışmaları ise ancak 8 yıl sonra meyvesini verdi.
Yönetmen Emma Tammi Scott Cawthon ve Seth Cuddeback ile birlikte yazdığı senaryodan çekilen filme gelmeden önce oyunun konseptini kısaca özetleyelim: Oyun, Freddy Fazbear's Pizza adlı mekânda geçer. Mekâna adını veren maskot Freddy Fazbear ve diğer animatroniklerin, yani hayvan görünümlü robot oyuncakların işlevi, gün içinde çocukları eğlendirmektir. Ama geceleri kendi başlarına gizemli şekilde harekete geçer, saldırganlaşırlar. Gece bekçisinin yerine geçen oyuncuların amacı, güvenlik kameralarını, ışıkları, kapıları ve havalandırma kanallarını kullanarak animatroniklerden kurtulmaktır.
‘Freddy'nin Pizza Dükkanında Beş Gece’, korku gerilim türünü karakter dramı ile birlikte götürmeye gayret eden bir film. Ne var ki, tatmin edici bir karakter dramı olduğunu söylemek çok zor. Açılış sahnesi dahil, finale kadar iyi yazılamamış sığ bir karakter olmaktan bir türlü kurtulamıyor Mike Schmidt (Josh Hutcherson). Aynı durum diğer karakterler için de geçerli. Oyuncular çok ağır bir dram filminde gibi davranıyorlar ama biz o ağırlığı pek hissedemiyoruz. Mike’ın uyku ilacı alarak sürekli geçmişteki aynı ana dönmesi dahil aklımıza yatmayan o kadar çok şey var ki tüm bunların arasında animatroniklerin yaptıkları bize hiç garip gelmiyor. Kaldı ki, animatroniklerin insan karakterlere oranla filme daha çok heyecan, gizem ve eğlence getirdiğini düşünüyorum.
Bazı şaşırtmalar, sürprizler var ama mekânın geçmişine ve kötülüğün kaynağına doğru açılan hikâye bence ilgiye değer olmaktan uzak. Oyunu oynayanlar için hikâye örgüsü ve karakterler belki biraz daha heyecan verici olabilir. Ama oyunun konusunu birazcık bilen biri olarak kendi adıma pek etkilenmediğimi söyleyebilirim. ‘Fnaf’ oğlumun yıllar önceki favori oyunlarından biriydi ve ‘gecenin karanlığında, terk edilmiş mekânın tekinsizliğinde dolaşan animatronikler’ hem eğlenceli hem ürpertici gelirdi bana.
Filmi seyrederken de benzer duygular yaşadım. 1980’lerden kalma, altın çağını geride bırakmış restoran ve eğlence merkezi Freddy Fazbear's Pizza, animatronikleri ve tüm detaylarıyla çok iyi tasarlanmış bir mekân. Terk edilmişlik duygusu, tekinsizlik, animatroniklerin komiklik ile korkutuculuk arasında gidip gelen halleri ve 1980’leri yansıtan eğlence anlayışıyla etkileyici olmayı başarıyor. Bana sorarsanız, filmdeki tüm karakterlerden daha ilgiye değer bir havası var mekânın.
Artık karakterler ve hikâyeden söz etme zamanı geldi: Oyunun kurmaca metinlerle genişleyen anlatı evrenini temel alan filmin ana karakteri, Freddy Fazbear's Pizza’nın yeni gece bekçisi Mike Schmidt... Karşımıza çıktığı ilk sahnede, güvenlik görevlisi olarak çalıştığı alışveriş merkezindeki işini nasıl kaybettiğini görüyoruz. Peşinden gelen sahnelerde ise Mike’ın çocuk yaşta ailesiyle piknik yaparken kısa süreliğine gözetimine bırakılan erkek kardeşinin kaçırılması ve bir daha bulunamaması nedeniyle suçluluk hissettiğini anlıyoruz. İşini kaybetmesinin nedeni de bir türlü aşamadığı bu suçluluk travması…
Mike yeni bir iş bulmak zorunda çünkü anne ve babasının ölümünün ardından bakımını üstlendiği küçük kız kardeşi Abby’nin (Piper Rubio) velayetini paragöz ve kötü niyetli teyzesi Jane (Mary Stuart Masterson) vermek istemiyor. Kariyer danışmanı Steve Raglan (Matthew Lillard) önerdiği gece bekçiliği işini de sırf Abby’yi kaybetmemek için kabul ediyor.
Mike’dan önceki gece bekçisinin Freddy Fazbear's Pizza’daki gizemli saldırganlardan kurtulma çabalarını anlatan açılıştaki korku gerilim sahnesini bir yana bırakırsak, film psikolojik karakter dramı gibi gelişiyor. Mike sürekli depresyonda olan bir kişilik... Kardeşini kaçıran kişiyi bulma umudunu hâlâ kaybetmediğini ama bu uğurda sağlıksız, takıntılı ve akıl dışı yöntemlere bel bağladığını görüyoruz. Rüyalarında sürekli olarak kardeşinin kaçırıldığı ana dönmek ve hafızasını zorlayarak yeni ipuçları bulmak için uyku ilaçları kullanıyor. Tüm bunların onu nerdeyse ‘yaşayan ölü’ hale getirdiğini fark etmemek mümkün değil.
Sorunlarının kökeninde kardeşine karşı sorumluluğunu yerine getirememiş olma duygusu ve yetersizlik hissi var hiç kuşkusuz. Hiç farkında değilmiş gibi içine düştüğü çelişki ise sorumluluğunu üstlendiği, annesiz babasız kalmış kız kardeşi Abby’ye odaklanmak yerine geçmişe takılıp kalması… İş disiplini de zayıf. Tek derdi, bir an önce uyumak ve rüyalarına giren çocuklarla irtibata geçmek, onlardan kardeşinin kaçırılmasıyla ilgili bilgi almak… Bölgede devriye gezen ve mekânı çocukluğundan beri çok iyi tanıyan polis memuru Vanessa (Elizabeth Lail), onu tanıdıktan sonra iki konuda uyarmak zorunda kalıyor. İşine ve Abby’ye odaklan, diyor. Mike ise takıntısından vazgeçmiyor. Sürekli uyuduğu için animatroniklerle önceleri sorun yaşamıyor ama küçük Abby’nin bir gece Freddy Fazbear's Pizza’ya gelmesiyle işler kontrolden çıkmaya başlıyor.
Sonlara doğru Mike’ın yaşadığı karakter değişimine tanık oluyoruz. Mike, Abby’ye karşı sorumluluklarını daha iyi idrak ediyor, travmaya takılı kalmasının verdiği zararları görüyor. Ama akla yatkın, inandırıcı bir karakter değişimi yaşadığını söylemek çok kolay değil.
Çok tutmuş ve satmış bir video oyunun konsepti filme uyarlandığında, işler pek yürümüyorsa; bu durum, hikâye örgüsündeki sorunların açık bir kanıtı olabilir. Dolayısıyla, yapımcıların yanlış hikâyeyle ilerlediğini düşünüyorum. Belki tek mekânda geçen bir öykü ya da komedinin öne çıktığı bir korku filmi daha başarılı sonuç verebilirdi.
Öte yandan, bu haliyle de gişelerde hayli başarılı olduğunu söylemem gerek. ABD’de geçtiğimiz hafta, Cadılar Bayramı sırasında gösterime giren, prodüksiyon bütçesi 20 milyon doları geçmeyen ‘Freddy'nin Pizza Dükkanında Beş Gece’, geçtiğimiz hafta sonu hariç 154 milyon doları aşan bir hasılata ulaşmış durumda. Bu, sadece oyunun hayranlarına değil, düşük yaş gruplarına seslenen ‘light’ bir korku filmi olarak hedefine ulaştığının açık kanıtı. Ama gişe başarısı ile nitelik arasında hiçbir zaman doğru oran yoktur. Umarım, ikinci filmde daha iyi bir hikâyeyle karşımıza gelirler.
4.5/10