Oz'un 'kötü' cadısının hikâyesi
Frank L. Baum’un 1900 yılında yayımlanan romanı “The Wonderful Wizard of Oz” ve 1939 tarihli klasikleşen sinema uyarlaması “Oz Büyücüsü” (The Wizard of Oz), Amerikan popüler kültür tarihinin en çok dallanıp budaklanan yapıtları arasında yer alırlar. Analizler, yorumlar, araştırmalar bir yana sinema, edebiyat ve diğer başka sanatlardaki etki alanlarının genişliği baş döndürücüdür. Romanın veya filmin dünyasına kıyısından köşesinden dahil olup şöyle küçük bir araştırma yapmak istediğinizde dahi karşınıza çıkan malzemenin zenginliği şaşırtıcıdır. Öte yandan, romanın ve filmin geçtiği hayali coğrafyada geçen yeni anlatılar da kendi başına bir araştırma konusudur.
Sinemalarda bu hafta sonu gösterime giren “Wicked”, giderek genişleyen Oz Ülkesi (Land of Oz) külliyatına eklenen yeni bir sinema filmi… “Wicked”, Stephen Schwartz ile Winnie Holzman’ın, ilk kez 2003 yılında sahnelenen ve büyük başarılara imza atan aynı adlı sahne müzikalinin uyarlaması niteliğini taşıyor. Bu arada, Schwartz ile Holzman’ın Gregory Maguire’ın, 1995’te yayımlanan “The Life and Times of the Wicked Witch of the West” adlı romanından yola çıktıklarını not etmemiz gerek. Dolayısıyla, “Wicked”ın gerisinde sadece bir Broadway müzikali değil iki roman ve bir de 1939 tarihli film duruyor.
Broadway ve West End’de yıllarca sahnelenmesi nedeniyle ABD ve İngiltere’de daha çok müzikalle karşılaştırılarak yorumlanacağını tahmin etmek zor değil. Benim gibi müzikali seyretmeyen birinin aklına ilk gelecek şeylerden biri ise iki Malefiz (Maleficent) filmi ve “Cruella” (2021) ile başlayan akımın yeni bir örneği olduğu… Yani, geçmişin sinemasında “adı kötüye çıkmış” kadın karakterin hikâyesinin 21. Yüzyıl sinemasının yeni perspektifleriyle anlatıldığı bir film duruyor karşımızda.
Batı’nın Kötü Büyücüsü (Wicked Witch of the West), Frank L. Baum’un romanında aslında çok kötü bir karakter olarak resmedilmez. Sadece kendi egemenlik alanını korumaya çalışır. Kötülükten zevk alır gibi bir hali yoktur. Hatta düşmanlarıyla yüz yüze gelmekten çekinir. Güçlü olmasına rağmen zayıf yanları da gösterilir. Kaldı ki, üzerine atılan bir kova su ile ölmesi, zayıflığının göstergesidir. Dorothy’nin Oz Ülkesi’ne geldiği 1939 yapımı “Oz Büyücüsü” filminde ise her şeyiyle kötüdür ve üzerine su dökülene kadar çok güçlü görünür. Filmin antagonisti, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde odur. Şapkası ve süpürgesiyle cadı imajının alışageldik temsilcisi olması bir yana, saf kötülüğü simgeler. Makyajla çirkinleştirilip ürkütücü hale getirilmiştir. Avrupa kökenli peri masallarında sıkça karşımıza çıkan, zevk için kötülük yapan, doğası gereği hep kötü olmak zorunda olan bir karakterdir.
2024 yapımı “Wicked”ın açılış sekansında ölüm haberi geldiğinde Oz Ülkesi’nin insanları için tam da böyle bir cadıdır. Adı verilmeyen küçük bir kızın, yani Dorothy’nin neden olduğu ölüme o kadar çok sevinirler ki haber ülkede bayram etkisi yaratır. Haberi doğrulayarak müjdeyi veren İyi Cadı Glinda (Ariana Grande) mutlu görünse de insanların duyduğu nefretin büyüklüğünden biraz rahatsızlık duyduğunu sezeriz. Sanki içten içe bir şeylerin çok doğru olmadığını bilir ama duygularını dışa vurmadan kendine saklayacağı bellidir. Kalabalıktan birinin “Eskiden arkadaş olduğunuz doğru mu?” sorusuna biraz düşünerek “Evet” diye yanıt verir. İnsanlarda yükselen hayal kırıklığı nidaları karşısında sadece aynı okulda bulunduklarını ekleyerek arkadaşlıklarını önemsiz hale getirmeye çalışır. Ama o an, Glinda için Batının Kötü Cadısı’nın sadece kötü biri olmadığını, aynı zamanda geçmişinin bir parçası olduğunu anlarız. Film de o geçmişin keşfine çıkar. Elphaba’nın dünyaya gelmesine kadar uzanan hikâyeyi en başından alır. “Wicked”, 1939 tarihli filmden daha önceki bir dönemi anlatır.
Annesinin karnından yeşil tenli bir bebek olarak çıktığı ilk andan itibaren önce babası, sonra insanlar tarafından dışlanır Elphaba. Doğum odasından hemen çıkarılan Elphaba’ya evdeki hayvanlar sahip çıkar. Bu arada, “Wicked”ın geçtiği dönemde hayvanların Oz Ülkesi’nde insanlarla birlikte yaşadığını ve onlarla aynı dili konuştuğunu belirtmem gerek. Filmin ilerleyen bölümlerinde ortaya çıkacağı gibi hayvanlarla insanların eşit olmasından rahatsız olan ve bunu değiştirmek isteyenler de vardır. Elphaba’nın (Cynthia Erivo) kaderini belirleyen seçim ve onu Batının Kötü Cadısı olmaya götüren süreç, hayvanların ülkedeki konumlarıyla ilgilidir.
Farklı ırkların birlikte yaşadığı Oz Ülkesi, ilk bakışta ayrımcılığın aşıldığı bir yer izlenimi verir. Mesela, Elphaba’nın anne ve babası farklı ırklardan gelir. Ama toplumda saygın yeri olan ailesinin dahi yeşil tenli Elphaba’dan utanç duyduğunu görünce bizim dünyamızdan çok farklı bir yer olmadığını anlarız. Elphaba’nın çocukluk ve ilk gençliği, dışlanma ve akran zorbalığıyla geçer. Doğum anında tanık olduğumuz gibi, öfkelendiği zaman telekinetik güçleri ortaya çıkar. Dolayısıyla, güçleri bazen onu korur. Güçleri üzerinde henüz hiçbir kontrolü olmadığını ise tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdüren kız kardeşi Nessarose’yi (Marissa Bode) Shiz Üniversitesi’ne getirdiği ilk gün fark ederiz. O zamanlar adı Galinda olan Glinda’yla da aynı gün tanışır. Hayatının dönüm noktalarından biridir. Üniversitenin Büyü Bölümü’nün başında olan Madame Morrible (Michelle Yeoh), güçlerini görünce Elphaba’nın bütün hayatı değişir. Üniversiteye sadece kız kardeşine göz kulak olmak için gelen Elphaba, Madame Morrible sayesinde öğrenci olarak kabul edilir ve Galinda ile aynı odayı paylaşmaya başlar. Başlarda “Harry Potter” ile “Carrie”nin birleşeceği bir film gibi gelir ama ilerledikçe çok farklı noktalara gider.
“Wicked”, devamını gelecek yıl seyredeceğimiz iki bölümlü bir film… Bu hafta seyrettiğimiz ilk film, Elphaba’nın tüm Oz Ülkesi’nde Kötü Cadı olarak etiketlenmesine neden olan olayları konu alıyor. Gerçek babasının kimliği ve neden yeşil tenli olduğu gibi soruların yanıtlarının ikinci filme bırakılması bir yana, Glinda ve ortak arkadaşları Fiyero (Jonathan Bailey) ile ilişkileri dahil birçok kritik nokta yarım kalıyor. Kesin olarak ortaya çıkan gerçek ise Elphaba’nın 1939 yapımı filmde tanıdığımız Kötü Büyücü’yle uzak yakın bir ilgisinin olmaması… Bebekliğinden beri yaşadığı tüm zorluklara karşın gerçek anlamda birey olmayı başaran, sürü psikolojisinden uzak duran, vicdanının sesini dinleyen biri Elphaba. Keçi olduğu için okuldan uzaklaştırılan ayrımcılık kurbanı tarihçi Doktor Dillamond’a (Peter Dinklage) verdiği destek ona olan inancımızı pekiştiriyor. Hayatının en kritik anında yalnız kalma ve dışlanma pahasına doğru bildiklerini savunuyor. Güç ve şöhrete aldanmıyor. Finalde Oz Büyücüsü (Jeff Goldblum), Madame Morrible ve Glinda ile yaşadığı olaylar sırasında Elphaba’nın gösterdiği kararlılık tüm hayatını geri dönülmez şekilde değiştiriyor.
İkinci filmde olaylar nereye doğru gider bilemem ama “Wicked”ın hikâyesini sevdiğimi söyleyebilirim. Derinlikli karakterler sunmayı başaran bir müzikal olmayı başarıyor. Glinda ve Elphaba arasında karşılıklı nefretle başlayıp dostluğa dönüşen; Fiyero’nun gelişiyle duygusal açıdan karmaşık hale gelen ilişkinin iyi ele alındığını düşünüyorum. Yıllar sonra öldüğünde halkın bayram yapacağı Elphaba’nın sağlam kişiliğiyle Glinda ve Fiyero’nun içindeki iyiliği açığa çıkarması, filmin dikkat çekici yanlarından biri. Finalde Glinda – Elphaba arkadaşlığının güç ilişkileri karşısında verdiği sınavı unutmamak gerek. Kanatlı maymunlarla Elphaba arasındaki ilişkiye getirilen yorum da bence dikkate değer. 1939 yapımı filme değil ama 1900 tarihli romana getirilen yorumlardan biri, uçan maymunların özgürlükleri elinden alınan Amerikan yerlilerini temsil ettiği yönündeki düşüncedir. Çünkü maymunlar romanın bir yerinde Oz Büyücüsü’nün emrinde çalışmaya başlamadan yıllar önce ormanlarda özgürce yaşadıklarını söylerler. “Wicked”ın açılış sahnesinde gördüğümüz bu maymunlar, finalde kritik bir işleve sahipler. Amerikan yerlilerini değil ama filmin genelinde ayrımcılık kurbanı olan hayvanların insanlarla olan sorunlu ilişkilerini yansıtıyorlar. Çocukluğundan beri hayvanlarla çok iyi anlaşan Elphaba’nın finale doğru büyüsünün etkisine veya kendi sihir gücüne değil maymunların çektiği acıya odaklanması, kişiliğiyle ilgili çok önemli bir ipucu taşıyor. Hayvanseverlerin çok seveceği bir alt metne sahip “Wicked”.
Alt metinleri bir yana “Wicked”, öncelikle seyre değer bir gösteri. Karakterlerin birden şarkı söyleyip dans etmeye başladığı eski usul bir müzikal. Ama günümüz sinemasının siyasi doğruculuğuna uygun çağdaş bir metne sahip. Cynthia Erivo ile Ariana Grande oyunculuklarıyla ve müzikal performanslarıyla çok iyi iş çıkarıyorlar. Ayrıca Nathan Crowley’nin prodüksiyon tasarımı, Paul Tazewell’in kostüm tasarımı, Alice Brook’un görüntü yönetimi ve elbette John Powell - Stephen Schwartz’ın müzikleriyle seyir keyfi yüksek başarılı bir film var ortada. Bazı teknik dallarda Oscar ödüllerine aday olacağını tahmin etmek hiç zor değil. Film sizi ilk anlarından itibaren bir fantezi dünyasına götürüyor ve orada iyi vakit geçirmenizi sağlıyor. Yönetmen Jon M. Chu’nun başta karakterler ve aralarındaki ilişkiler olmak üzere filmin dramatik yapısını gayet sağlam tuttuğunu da görüyoruz.
7/10
- Issız adaya düşen robot3 gün önce
- Hikâye farklı, formül aynı1 hafta önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık1 hafta önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…2 hafta önce
- Amerikan rüyasının peşinde2 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü3 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi3 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi4 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları1 ay önce
- Trump'ın yükselişinin öyküsü1 ay önce