
Trump mı, Ukrayna mı?
ASKERİ Üniformayla Ukrayna’nın ele geçirdiği Kursk Bölgesine giden Rusya Devlet Başkanı Putin, önündeki iki seçenekten hangisini tercih eder?
ABD Başkanı Trump ile iyi bir ilişki kurmasını sağlayacak ve tek kutuplu bir dünya düzeninin önünü açacak anlaşmayı mı?
Yoksa uzun yıllardır uğraş verdiği Ukrayna’daki işgal hedeflerine ulaşmaya mı?...
Yani, kendisi için batıya karşı tampon; gelecek saldırıyı göğüsleyecek, güvenlik yastığı oluşturacak yeni toprakları elde etmeyi mi?
Soruya yanıt verebilmek için Sovyetler Birliği’nden bu yana Moskova’nın güvenlik stratejisine bakmak gerekiyor...
Moskova'nın güvenlik doktrininin getirdiği strateji bir asırdır gelecek saldırıları göğüsleyecek tampon ülke işgal etmekle geçti.
Doğu Berlin, Çekoslavakya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya, Polonya bunun en iyi örneklerini oluşturdu...
Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bu yana da NATO karşısında tamponunu sürekli geriye çeken ülke oldu...
Putin'in iktidara gelmesi sonrası doktrinine tekrar döndü ve ilk hedef olarak da NATO'ya girmek için çaba gösteren Gürcistan'ı hedefine koydu.
Abhazya ve Osetya’ın Gürcistan’dan kopmasını ve kendine bağlı bir özerk bölge haline gelmesini sağladı.
Ardından Kırım’ın Ukrayna’dan kopardı...
Ukrayna’nın belirli bölgelerin işgalinin temeli de tampon toprak yaratmanın sonucuydu…
KURS BÖLGESİNDEKİ DURUM
Ukrayna’nın 6 Ağustos 2024’te ele geçirdiği Kursk bölgesinde Putin'in, Rusya Genelkurmay Başkanı Gerasimov ile verdiği görüntüdeki mesaj da buna dayanıyor.
Org. Gerasimov’un, Kremlin’den yayınlanan videoda dile getirdiği gibi Ukrayna bir süredir bu bölgede tutunmakta zorlanıyor ve Rus birlikleri ilerleme kaydediyor.
Nitekim dün ABD medyasında yer bulan haberde de Kursk bölgesinde savaşan bir Ukrayna Tugayı’nın komutan yardımcısının sözlerine yer verilmiş, Ocak ayından bu yana geri çekildiklerini, hatta Kursk Oblastında tutunamayacak noktaya geldikleri bilgisi aktarılıyordu…
Aslında Moskova, Sovyet döneminden gelen savunma doktrininde farklı zamanlar değişiklikler yapmadı değil…
Bunlardan birini de önceki gün Putin ile poz veren Org. Gerasimov hayata geçirdi...
Adına da “Gerasimov Doktrini” denildi.
Matriks Savaş da denilebilecek yeni bir savaş modelini savunan Gerasimov, devletler arası çatışmanın, klasik yöntemin dışında politik, ekonomik, bilgilendirici ve insan kaynağına dayanan şekilde sürdürülmesi ilkesine dayanıyor.
Rusya’nın 2012’den bu yana Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda oturan Org. Gerasimov da Ukrayna’da kendi doktrinini uyguluyor.
FSB’NİN RAPORU
Nitekim, ABD’den gelen ateşkes ve barış çağrılarına Kremlin’in temkinli yaklaşımının gerisinde de iddiaya göre bu doktrin yatıyor.
Kremlin için Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) tarafından hazırlandığı ileri sürülen bir rapor dün Washington Post’ta yer aldı.
İddiaya göre belge, Rusya’nın, “Trump yönetimi ile diğer ülkeler arasındaki gerginliğin tırmanmasına dönük politikalara yönelmesini” tavsiye ediyor.
Yine iddiaya göre Rapor, bu politikanın uygulanmasının ABD’nin Ukrayna konusundaki müzakere pozisyonu da zayıflatılacağına vurgu yapıyor.
FSB’ye yakınlığı ile bilinen Moskova merkezli düşünce kuruluşu tarafından hazırlanan belge, Rusya’nın Ukrayna’daki çatışmanın herhangi bir şekilde sona ermesi için maksimalist taleplerini de ortaya koyuyor.
ÜÇ AYLIK BARIŞA KARŞI
Bunun başında da Trump’ın 100 gün içinde barışı sağlayacağına dönük politikasının geçersizliğinin ortaya konulması geliyor.
“Ukrayna krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesinin 2026'dan önce olamayacağı” zemini üzerinden ilerlenmesine işaret edilmesi gerektiği belirtiliyor.
Bunun da ancak Rusya’nın Ukrayna üzerindeki topraklardaki egemenliğinin kabulüne dayanması gerektiği vurgulanıyor.
Bryansk ve Belgorod ile Kırım yakınlarındaki güney Ukrayna’da da silahsızlanmış tampon bölgeler oluşturulması koşulunu da öneriyor.
Barışın mevcut Ukrayna hükümetinin yıkılmadan sağlanmaması gerektiği de kayda geçiriliyor.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un, ABD’nin barış önerilerine ilişkin olarak, “Bu tür önerilerden haberdar değiliz” deyip, getirilen teklifleri çelişkili bulduklarını açıklaması ve “Daha iyi düşünülmüş seçenekler üzerinde çalışıyoruz” açıklanmasında bulunmasının gerisinde de bu belgenin yattığı ileri sürülüyor.
Belgede bir diğer önerinin de uygulanan yaptırımların ortadan kaldırılması için Washington ile diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi yönüne ağırlık verilmesi, ateşkes konusunun sonraya bırakılmasının da önerildiği bildiriliyor.
Putin dünkü açıklamasında dile getirdiği yaklaşım da bunun bir diğer göstergesi...
ABD'nin düşmanlığın bitirilmesi konusundaki önerisinde hemfikir olduklarını belirtirken, ateşkesin uzun süreli olması gerektiğine vurgu yaptı.
Ayrıca savaşın temel nedenlerini ele alması gerektiğini ifade etti.
Ukrayna'nın geçici ateşkesten faydalanmasından duyduğu kaygıyı da dile getirdi ve buna ilişkin bir kontrol mekanizması önerdi.
Kursk bölgesiyle ilgili şartlarını da "Kursk'taki Ukrayna askerlerinin iki seçeneği var; ya teslim olmak ya da yok olmak. Ateşkes olduğunda Kursk'taki Ukrayna askerleri çekilecek mi?" dedi.
Putin, sahadaki durumun Rusya lehine geliştiğinin altını çizerken, raporda da vurgulandığı gibi Trump ile ilişkilerin iyi tutulması yönündeki yaklaşımını da sergiledi.
Ukrayna konusunda sergilediği ilgi için Trump'a teşekkür etti...
AVRUPA ORDUSUNDAN VAZGEÇTİ
Aslında sürecin bu zeminde ilerleyeceğinin göstergeleri son günlerde Rusya Federal Meclisi’ni oluşturan, Federasyon Konsey ve Duma üyelerinden gelen açıklamalarda da kendini gösteriyor...
Senatörler ateşkesin Kiev’in ve ABD’nin asker çekme planına karşı yeniden örgütlenme içine giren Avrupa’nın elini rahatlatacağını, onlara zaman kazandıracağını ileri sürüyor.
Anımsanırsa, Avrupa Ordusu’nun kurulması fikri tartışılırken, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme süreci başlamış ve AB bu düşünceden vazgeçip, tekrar NATO’ya sarılmak sorunda kalmıştı.
NATO’nun işlevini yitirdiği tartışmaların yaşandığı o dönemde yeniden yapılanmasının önü açılmış ve daha etkin küçük birliklerin oluşturulması yoluna gidilmişti.
Bunun ABD’nin Avrupa’yı yeniden NATO’ya döndürmek için uyguladığı bir plan olduğu iddiası da yer bulmuştu.
Şimdi yeni bir aşamaya geçiliyor.
“TÜRKİYE’YE İLK GELEN HANGİSİ OLACAK: AVRUPA MI, ABD Mİ?...”
Bundan sonrasının nasıl ilerleyeceği ise Habertürk’te arkadaşım Serap Belet’in programında dün Prof. Dr. Mitat Çelikpala’nın da dile getirdiği gibi, Türkiye ile ABD ve AB’nin Türkiye ile ilişkisinin nasıl yürüyeceği de tayin edecek.
“Ankara’ya önce hangisi gelecek; Avrupa mı, yoksa ABD heyeti mi?” diye soruya başlayan Prof. Dr. Çelikpala, Türkiye’nin bu süreçte etkin bir noktaya geldiğini vurguladı.
Prof. Dr. Çelikpala, “Avrupa Türkiye’nin de bir parçası olduğunu kabul eder, temel çıkarlarına hizmet edecek bir tutum sergilerse birlikte olur” dedi.
Türkiye’nin bundan sonraki süreçte elde ettiği ayrıcalığı nasıl kullanacağına da karar vermesi gerektiğine de işaret eden Prof. Dr. Çelikpala, ABD ile hareket etmesinin sağlayacağı avantajlara dikkat çekti; bunun hükümet ile olmak anlamına gelmediğini belirtti.
Türkiye’nin bölgesindeki gelişmelerin merkezinde ABD’nin olacağını da anımsattı.
Bölgede yeni bir sürecin başladığı net; ancak nereye evrileceği hakkında kesin bir yorumda bulunmak için de erken…
İzleyip göreceğiz…
- Muhatap Şam oldu...2 gün önce
- Kadın gibi olmak…4 gün önce
- PJAK da 'fesih kararı' aldı…1 hafta önce
- Kaldığı yerden devam…1 hafta önce
- "Çağrı" ile özgürleşenler…1 hafta önce
- Terör sonunda kendini feshetti...2 hafta önce
- "Dandik İttifak…"2 hafta önce
- "Gitsin…" dedikleri, Başbakanı seçecek…2 hafta önce
- Parasal zihnin fethi…3 hafta önce
- Kendine hiçbir şey, başkalarına her şey…3 hafta önce