Habertürk
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Birkaç günden buyana bazı gazetelerimizde ve internet sitelerinde Kenize Murad’ın seneler önce CIA için çalıştığına dair iddialar yeralıyor...

Önce, bilmeyenler için Kenize Murad’ın kim olduğunu yazayım:

Osmanlı hükümdarı Beşinci Murad’ın torunu Selma Hanımsultan ile Hindistan’da ufak bir devlet olan Kotwara’nın mihracesi Sacid Hüseyin’i kızı idi. 1939’da Paris’te doğmuş, iki yaşında iken annesini kaybetmiş, İkinci Dünya Savaşı senelerinde Hindistan ile temas edilemediği için ortada kalmış, Fransa’daki İsviçreli bir diplomat ve ailesi tarafından büyütülmüştü. Ailenin uzak bir memlekete tayini çıkınca Kenize’yi bir rahibeler okuluna vermişler, 18 yaşına kadar orada okumuş, sonraki senelerde geçinebilmek için çocuk bakıcılığı yapmış, caddelerde elbise satmış, geceleri operada program dağıtmış, Fransız Milli Kütüphanesi’ne arşivci olarak girmiş, Fransız Havayolları’nda hosteslik etmiş ve bu arada Sorbonne Üniversitesi’nde sosyoloji ve psikoloji tahsil etmişti...

Derken, gazeteci olmaya karar verdi ve Fransa’nın en etkili dergilerinden “Nouvel Observateur”e girdi. Arşiv memurluğundan başladı, birkaç sene sonra siyasî analizler yazmaya başladı, uzmanlık alanını Ortadoğu ile Hind yarımadası üzerine yoğunlaştırdı, yorumculuğunun yanısıra savaş muhabiri oldu; Bengladeş Savaşı’nı, İsrail’in Lübnan’ı işgalini, İran devrimini ve Filistin intifadasını takip etti.

1980’li senelerde Yunanistan’ın Kıbrıs’ta yayılmasının aleyhinde yazması başına yeni bir dert açtı: Yunan milislerin Kıbrıs Türkleri’ne karşı işledikleri zulümlerden bahsetmesi üzerine Yunan lobisi Nouvel Observateur’den Kenize Murad’ı kovmasını istedi, dergi talebi reddetti ama Kenize aynı zamanda Filistinliler’i de desteklediği için ortam gerildi ve Monte Carlo Radyosu’nun muhabiri olarak Kahire’ye yerleşti.

Mısır’da bir sene kaldıkta sonra yeniden Paris’e döndü ve kitap yazmaya karar verdi. İlk kitabı için önünde zaten bâkir bir konu vardı: Annesi Selma Hanımsultan’ın hazin hikâyesi...

“Ölmüş Bir Prenses Tarafından”, ismini taşıyan ilk romanı 1987 yazında yayınlandı. 34 dile çevrildi, sadece Fransa’da 1 milyon 200 bin sattı, Fransız tarihinin en çok satan kitapları listesinin ilk sırasına yerleşti ve bunu diğer eserleri takip etti...

Geçen hafta bazı gazetelerimiz internet medyamız, başarıyı işte böyle çileli bir ömür sürdükten sonra yakalayan Kenize Murad,’ın senelerce CIA için çalıştığını iddia ettiler. İddiaların kaynağı da Londra’da Pazar günleri yayınlanan ve oldukça etkili olan “Sunday Times” gazetesinde çıkan bir makale idi...

YARIM ASIR ÖNCEKİ CİNAYET

Sunday Times’ta gazetenin çok önemli bir Ortadoğu uzmanı ve yıldız muhabiri olan ve 1977’nin 7 Aralık’ında Kahire’de öldürülen David Holden cinayeti hakkında geçen 9 Mart’ta bir haber çıktı. Haberi yazan Emanuele Midolo yarım asır boyunca esrarını muhafaza eden Holden cinayetinin esrarını nihayet çözdüğünü söylüyor ve David Holden’in hem CIA, hem de o dönemin Sovyet Gizli Servisi KGB için çalıştığını yazıyordu.

Holden’ın haberinde Kenize Murad’ın da bahsi geçiyordu: Kenize Murad, David Holden’in biraraya geldiği son kişilerden biri idi ve haberde onunla ilgili bir de CIA belgesi yeralıyordu: 1979’da Devrim Muhafızları’nın Tahran’daki Amerikan Büyükelçiliği’nin bastıkları sırada CIA mensuplarının kâğıt öğütücüsünden geçirerek parçaladıkları ve İranlılar’ın senelerce devam eden sabırlı çabalarının neticesinde biraraya getirdikleri binlerce belgeden biri, CIA’in 1973’te Kenize Murad’ı “UNPOLO/1” kod adıyla devşirdiğini ama Kenize’nin işi bir ay sonra reddettiğini iddia eden fakat isminin kayıtlardan her nedense 1979’da silindiğini gösteren bir yazışma...

Basınımız haberin üzerine atladı ve Kenize Murad’ın CIA ajanı olduğu yazıldı...

Sunday Times’ta yeralan belge basın için hakikaten ilgi çekici ve hattâ bulunmaz bir nimet idi; bir tarafta Amerikan İstihbarat Teşkilâtı, diğer tarafta da Osmanlı Hanedanı’nın mensubu olan tanınmış bir gazeteci vardı. Ama, bazı Türk gazeteciler haberin İngilizce orijinalini okuma zahmetine katlanmadıklarından yahut okuyamadıklarından olacak, Kenize Murad’ı Sunday Times’a dayanarak hemen CIA mensubu yapmışlardı fakat Sunday Times’ın haberinde böyle bir iddia geçmiyordu! Gazete, CIA’in Kenize Murad’a teklif götürdüğünü ve Kenize ‘nin teklifi kabul ettiğini ama bir ay sonra fikrini değiştirip “çalışamayacağını” bildirdiğini yazıyordu.

İnsaflı davranan ve doğruyu ifade eden sadece İhsan Yılmaz idi; “Kenize Murad’ın yazdıkları CIA’in teklifini korkup geri çevirdiğini doğrular nitelikte; yoksa bugün John le Carré, Ian Fleming, Graham Greene, Frederic Forsyth gibi casusluk tecrübelerine dayanarak yazdığı romanları okurduk” diyordu.

Sunday Times’taki haberi kaleme alan Emanuele Midolo yazdıklarının Türkiye’de böyle tersyüz edildiğini öğrenince, haberi veren Türk gazetelerine hemen ertesi günü bir açıklama gönderdi. Midolo öncelikle “İngiliz Basını: Kenize Murad CIA için çalıştı!” başlıklarının yanlış ve iftira niteliğinde olduğunu, üstelik Kenize Murad’ın güvenliğini tehlikeye atabileceğini ifade söylüyordu. Açıklamasında daha sonra “Biz, Kenize Murad’ın CIA için çalıştığını asla söylemedik. Belgeler CIA’in Kenize Murad’ı devşirmek istediğini, onun talebi kabul ettiğini ama bir ay sonra fikrini değiştirdiğini gösteriyor. Bu belgelerde CIA için çalıştığına dair hiçbir bilgi yoktur. Ayrıca, ‘The Times tarafından elde edilen belgeler, Kenize Murad’ın CIA ile ilişkilerinin 1979’a kadar devam ettiğini gösteriyor’ ifadesi de yanlıştır” diyor ve bir düzeltme yayımlanmasını tavsiye ediyordu.

Emanuele Midolo hafta sonuna doğru İstanbul’a gelerek Kenize Murad’la görüştü ve görüşme Sunday Times’ın dünkü nüshasında yayınladı. Kenize Murad, Midolo’ya kendisine 1973’te yapılan teklifi bütün ayrıntıları ile anlatıyor, o senelerde sol görüşlü olduğunu hatırlatarak “Çok aptalca bir şekilde CIA’in solcu bir gazeteciyi nasıl işe almaya çalıştığına dair bir makale yazmayı düşünmüştüm. Bu makale büyük etki yapacak ve meslekte iyi olmadığımı düşünen editörlerim kıymetimi anlayacaklardı ama CIA’yi kandırmanın nasıl tehlikeli bir oyun olduğunu ve benden intikam alabileceklerini farkedince teklifi reddettim” diyordu.

BU FOTOĞRAF NEYİN NESİ?

Burada, sözkonusu hikâyede gözüme çarpan bir başka husustan sözetmem gerekiyor:

Tartışmalar sırasında yayınlanan Kenize Murad ile ilgili CIA belgesinin üzerinde Kenize’nin gayet net bir fotoğrafı var...

İslâm Devrimi’nin ilk senelerinde, genç bir muhabir olarak Tahran’da idim. İranlılar, CIA’in kâğıt kıyma makinelerinden geçirdiği Amerikan Elçiliği’ne ait binlerce gizli belgeyi insanüstü bir gayret ile 1982’de yahut 1983’te biraraya getirmiş ve cildler dolusu bir seri hâlinde neşretmişlerdi...

Bu kitapların çoğunu, özellikle de iki cildlik Türkiye serisini satın alarak İstanbul’a getirmiş, Türkiye ile ilgili belgelerin bazılarını o senelerde çalıştığım Milliyet’te yazı dizisi yapmıştım...

Ama, hiçbir belgenin üzerinde sağlam kalmış bir fotoğraf yoktu...

Kenize Murad’dan bahseden belgede pırıl pırıl bir fotoğrafının mevcut olması, bu yüzden çok ama çok garibime gitti!

“DÜRÜSTLÜĞÜMÜ HİÇ KAYBETMEDİM”

Kenize, benim kırk küsur senelik arkadaşımdır. Gençliğinde neler çektiğini ve başarıya nasıl bir çalışmanın neticesinde ulaşabildiğini yakinen bilirim...

Ben ve daha birçok ortak dostum, hakkında bir hafta içerisinde yazılanları okuyunca Kenize’ye ısrarla “Üzülme, sadece sus ve hiçbir yere demeç falan verip işi köpürtme” dedik...

Ama sadece romancı değil, aslında çok iyi bir gazeteci olan Kenize sessiz kalamadı ve bir basın açıklaması kaleme aldı.

İngilizce olan açıklamasının Türkçesini burada yayınlıyorum:

“1973 yılında, saygın Fransız haftalık gazetesi ‘Le Nouvel Observateur’de Ortadoğu konularında uzmanlaşmış genç bir gazeteciydim.

Orada fazla solcu olarak görüldüm ve Amerikan görüşlerini asla yansıtmadığım için eleştirildim. Bu yüzden bir İngiliz gazeteci arkadaşım bir Amerikan diplomatıyla öğle yemeği yemeyi teklif ettiğinde, bunun iyi bir fırsat olduğunu hissettim.

Üçümüz biraraya gelip Ortadoğu hakkında konuştuk ve diplomat bir hafta sonra tekrar kahve içmek için bana buluşma teklif etti.

Ama beni üçüncü kez davet ettiğinde, her ne kadar CIA'in sol görüşlü bir gazeteciyi işe almaya çalışacağını hayal etmekte zorlanıyor olsam da, şüphelendim,

Gerçekten de öyle yaptı. Şaşkınlık içerisindeydim fakat biraz da eğlenmiştim ve ‘CIA sol görüşlü gazetecileri nasıl işe almaya çalışıyor?’ diye ne kadar harika bir makale yazacağımı düşünerek konuşmasına izin verdim.

Beni sadece bir acemi olarak gören gazetem, kıymetimi nihayet anlayacaktı!

Bu yüzden adamın konuşmasına izin verdim ve evet, onlar için çalışabileceğime inandım.

Ama plânımı eski bir gazeteci arkadaşıma açtığımda bana deli olduğumu, böyle birşey yazamayacağımı, CIA ile oynayamayacağımı, zira intikamlarının korkunç olacağını haykırdı. Korktum, enayilik ettiğimi anladım. Adamla yüzleşmeye bile cesaret edemedim. Bu yüzden ona yapabileceğimi sandığımı ama aslında yapamayacağımı, çünki bu işin tüm inançlarıma aykırı olduğunu ifade eden bir mektup gönderdim.

O tarihten sonra onlarla hiçbir temasım olmadı”.

Kenize, CIA’in kendisine teklifte bulunduğunu saklamıyor ama Amerikan istihbaratı için hiçbir zaman çalışmadığını söylüyor ve “Belki toy, tedbirsiz ve hırslı genç bir gazeteci idim fakat dürüstlüğümü asla kaybetmedim” diyor.

Kenize Murad’ın savaş muhabirliği yıllarından: İsrail’in 1982 yazında Lübnan’ı işgali üzerine Beyrut’u terkeden Filistinli gerillaların arasında.
Kenize Murad’ın savaş muhabirliği yıllarından: İsrail’in 1982 yazında Lübnan’ı işgali üzerine Beyrut’u terkeden Filistinli gerillaların arasında.
Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar